Mesajı Okuyun
Old 04-04-2012, 13:05   #19
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas: 1999/4-146
Karar: 1999/153
Karar Tarihi: 08.06.1999
 
KONUT DOKUNULMAZLI
ĞINI BOZMAK SUÇU - CİNSEL DÜRTÜLERLE EVE GİRME - SUÇUN İŞLENME AMACINA VE İŞLENİŞ ŞEKLİNE DİKKAT EDİLMESİ GEREĞİ - MANEVİ TAZMİNATA HÜKMEDİLİP EDİLEMEYECEĞİ TARTIŞMASI - MANEVİ TAZMİNATIN BİR CEZA OLMADIĞI
ÖZET: Sanık, gece sıralarında, mutfak balkonunun açık olan kapısından içeri girmiş, oturma odasında yatmakta olan şikayetçinin "çık" diye bağırması üzerine, herhangi bir hareketle bulunmadan dışarı çıkmış, konut dokunulmazlığını bozma suçunu işlemiştir. Suç, konuta girmeyle oluşmaktadır. Konut dokunulmazlığının bozulması halinde, sövme, hakaret, kaçırma, sarkıntılık, tasaddi, ırza geçme suçlarında olduğu gibi mağdurun şeref ve haysiyetinin çiğnendiği hemen kabul edilemez. Sanığın bu suçu neden işlediğinin araştırılması yani suç saikinin tespiti ile katılanın onur ve haysiyetinin ihlal edilip edilmediğinin saptanarak ödenceye karar verilmesi halinde ise genel kastla işlenen konut dokunulmazlığını bozma suçunun özel kastla işlenmesi gerektiği kabul edilecek ve yasaya aykırı davranılmış olacaktır.
(765 S. K. m. 38, 193, 59)

Dava: Konut dokunulmazl
ığını bozmak suçundan sanık Ö'in TCY.nın 193/2, 59, 647 sayılı yasanın 4. maddeleri uyarınca 1.500.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, ellimilyon lira manevi tazminatla, nisbi harç ve vekalet ücretinin sanıktan tahsiline ilişkin Isparta Asliye Ceza Mahkemesince verilen, 26.12.1997 gün ve 1137/1238 sayılı hükmün sanık vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen,

Yargıtay Dördüncü Ceza dairesi, 24.12.1999 gün ve 702/1721 sayı ile;

"Sanık, cinsel dürtülerle komşusu olan şikayetçinin evine girmiştir. Dul olan ve yetişkin kızı ile oturan katılan, bu olaydan üzüntü duymuştur Salt suç değil, suçun işlenme amacı ve işleniş şekli de dikkate alınmalıdır. TCY.nın 38. maddesinde yer alan onur ve saygınlığın çiğnenmesi olgusunu geniş anlamak gerekir. İşlenen cürüm aynı zamanda haksız fiildir. Katılma isteminde bulunulmuş, manevi ödence istenmiş, mahk
ûmiyet koşulu ve BK.nun 49. maddesinin unsurları da gerçekleşmiştir." gerekçesiyle itiraz edilerek hükmün onanması talip olunmuştur.

Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

Sarhoş olan sanık, olay gecesi saat 01.30 sıralarında kendi mutfak balkonundan, dul olan komşusu katılan mutfak balkonuna ve oradan salon girmiş, ders çalışmakta olan kızının bağırmasına uyanan katılanın "evden çık" demesi üzerine geldiği şekilde geri dönmüştür. Katılan, sanığı evin içinde görünce bağırdığını, "kötü bir niyetim yok, tıkırtı gelince balkondan içeri girdim" diyen sanığın balkondan gittiğini söylemiştir. Sanık da, karakolda alınan ifadesinde; sesler duyunca hırsızdır düşüncesiyle yardıma gittiğini söylemiş, peşinden ise dul olan şikayetçiden yararlanmak amacıyla gittiğini, kötü bir niyeti olmadığını, sarhoş olduğu için kapıyı çalmayı düşünemediğini, karakolda "cezan azalır" diyerek polislerin o şekilde yazdığını belirtmiştir.

Açıklanan olayda öze Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında sübutta bir uyuşmazlık yoktur. Çözümlenecek sorun, geceleyin konut dokunulmazlığını bozmak suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verilen olayda; katılan lehine manevi tazminata hükmedilip hüküm edilemeyeciğine ilişkindir.

Manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mah varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatı giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır. Manevi tazminat, TCY.nın 11. maddesinde düzenlenmediği ve suçtan zarar görenin menfaati ile talebi dikkate alınmadan doğrudan uygulanan bir müeyyide olmadığı için ceza değildir. mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği için de, gerçek anlamda bir tazminat olduğu söylenemez. Manevi tazminat, esas itibariyle özel hukuka ilişkin olup Madeni Kanunun 24, 25, 85, 126, 143, 305 ve Borçlar Kanununun 47, 49. maddelerinde düzenlenmiştir. MK.nun 24 ve BK.nun 49. maddeleri genel bir hüküm niteliğindedir. MK.nun 24. maddesi kişilik haklarını korumaktadır. BK.nun 7. maddesinde ölüm ve cismani zararlarda, 49. maddesinde ise daha geniş bir biçimde "kişilik hakkı hukuka aykırı bir şekilde saldırıya uğrayan kişinin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adıyla bir miktar par ödenmesini dava edilebileceği" kabul edilmiştir. "Kişilik hakları" kavramı, daha geniş olarak değerlendirilmiş, manevi zarara uğrayanların manevi tazminat isteyebileceği hükme bağlanmıştır.

Ceza yargılamasında ise, davanın açılmış ve delillerin toplanmış olması nedeniyle kanıtlama kolaylığı, ucuz olması, ceza hakiminin taraflara birebir karşılaşması ve olayı değerlendirmesi, çelişik hükümlerin çıkmaması ve ikinci kez dava açılmaması için dava ekonomisi de dikkate alınarak davaya katılma suretiyle tazminat istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Bunun için CMUY.nın 358 ve 365. maddeleri uyarınca, suçtan zarar görenin kamu davasına katılması ve kişisel hak talebinde bulunması, sanığın mahk
ûm olması ve istemin, duruşmanın uzaması ya da hükmün tehririne neden olmaması gerekir.

Ceza Yasasının 38. maddesinde genel kural konulmuş, özel olarak da genel adaba aykırı suçlarda 424, ölüm ve bireylerin bedensel bütünlüğüne karşı işlenen fiillerde 467 ve hakaret suçlarında 486/3. maddeler düzenlenmiştir.

Manevi tazminata ilişkin olan bu hükümlerin tümü ele alınıp birlikte değerlendirildiğinde, süreklilik arzeden yargı kararlarında ve öğretide kabul edildiği gibi TCY.nın 387. maddesi, BK:nun 49. maddesine göre özel bir hükümdür. Özel ve genel hükümler karşılaştırıldığında öncelikle özel hükmün uygulanması zorunludur. Bu nedenle ceza davalarında TCK.nun 38. maddesi yerine BK. 49. maddesi uygulanamaz.

Ceza Yasasının 38. maddesi gereğince malların geri alınmasını ve uğranılan zararların tazmininden başka, bir kişinin veya bir ailenin şeref ve haysiyetinin ihlali halinde, maddi bir zarar meydana gelmemiş olsa bile suçtan zarar görenin isteği üzerine mahkemece; manevi zarar karşıılığı olarak belli bir miktar tazminatın verilmesine hükmedilebilecektir. Diğer bir anlatımla, ceza mahkemelerinin manevi tazminata hükmetmesi, işlenen fiilin "şeref ve haysiyeti" ihlal etmesine bağlıdır. Genel adaba aykırı suçlar ile bedensel bütünlüğe karşı işlenen fiiller dışında kalan, şere ve haysiyete dokunmayan fiillerden dolayı, genel hükümler çerçevesinde hukuk mahkemelerinde dava açılması ve talepte bulunulması gerekmektedir. Borçlar Yasasının 49. maddesinin ceza mahkemelerinde uygulanabileceğinin kabulü halinde ise tehdit, ızrar, konut dokunulmazlığını bozmak, hırsızlık, yağma gibi onur kırıcı olmayan suçlarda da manevi tazminata karar verilecektir. Bu ise TCY.nın 38. maddesine ve yasa koyucunun amacına aykırıdır.

Öte yandan, ceza davalarında BK.nun 49.maddesine göre tazminat istenebileceğinin kabul edilmesi, sanığın beraetine karar verildiği hallerde de tazminata hükmedilebilme sonucu doğrurur ki, bu da CYUY.nın 358. maddesine aykırılık teşkil edecektir. Ayrıca, tazminat miktarının belirlenmesi açısından da saik dikkate alınacağından, Ceza Yasasında saikin nazara alınmadığı suçlarda saikin belirlenmesi gerekecektir. Bu husus da yasaya aykırıdır.

Somut olayda sanık, gece saat 01.30 sıralarında, mutfak balkonunun açık olan kapısından içeri girmiş, oturma odasında yatmakta olan şikayetçinin "çık" diye bağırması üzerine, herhangi bir hareketle bulunmadan dışarı çıkmış, konut dokunulmazlığını bozma suçunu işlemiştir.

Konut dokunulmazlığı Anayasanın 21. maddesinde teminat altına alınmıştır. TCY.nın 193. maddesi de düzenlenen konut dokunulmazlığını bozma suçu, özgürlük aleyhine işlenen suçlardadır. Suç, konuta girmeyle oluşmaktadır. Konut dokunulmazlığının bozulması halinde, sövme, hakaret, kaçırma, sarkıntılık, tasaddi, ırza geçme suçlarında olduğu gibi mağdurun şeref ve haysiyetinin çiğnendiği hemen kabul edilemez.

Sanık, karakolda alınan ifadesinde ilk beyanını değiştirip cinsel dürtüler sonucu gittiğini söylemiş, ilk beyanında ve aşamalarda, bir tıkırtı duyması üzerine yardım için balkondan girdiğini belirtmiştir. Sanık hakkında sarkıntılık suçundan açılmış bir dava ve verilmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunmamaktadır. Bu nedenle, konuta girmekle katılanın onurunun incindiği söylenemez. Sanığın bu suçu neden işlediğinin araştırılması yani suç saikinin tespiti ile katılanın onur ve haysiyetinin ihlal edilip edilmediğinin saptanarak ödenceye karar verilmesi halinde ise genel kastla işlenen konut dokunulmazlığını bozma suçunun özel kastla işlenmesi gerektiği kabul edilecek ve yasaya aykırı davranılmış olacaktır.

Bu itibarla, ceza mahkemelerinde genel hüküm olan BK. nun 49. maddesi uygulanmayıp bu hükme göre özel bir hüküm niteliğinde olan TCK.nın 38. maddesinin uygulanması gerektiğinden ve kişi veya ailelerin şeref ve haysiyetlerinin ihlali halinde uygulanması gereken TCY.nın 38. maddesine dayanılarak da özgürlük aleyhine işlenen suçlardan olan, konut dokunulmazlığı bozma suçundan manevi ödenceye hükmedilemeyeceğinden itirazın reddine karar verilmelidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.

Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler, "haklı nedenlere dayanan itirazın kabulü gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazın REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 08.06.1999 günü oyçokluğuyla karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı