Mesajı Okuyun
Old 26-03-2012, 15:55   #10
Av. Eugen Huber

 
Varsayılan

Sayın Üstadım: Bildiğiniz gibi zamanaşımı iddiası def'an ileri sürülebilir. Tenkis def'i de bir nevi (eski yasanın yapısından kaynaklandığından) bir nev'i mukabil def'i mahiyetine bürünmüş. Yani diyelim eski yasa zamanında (diyelim 2001'de)vefat eden bir Murisin saklı paylı mirasçısı bana tenkis davası açsa, benim zamanaşımı def'im (itirazım değil) ile karşı karşıya kalacaktı. Ben de amiyane tabiriyle uyanıklık yapıp 5 yıllık süreyi geçirip şimdi vasiyetin tenfizini istersem, işte o halde saklı paylı mirasçı da mukabil def'i ile tenkis def'inde bulunabiliyor.
Ancak sizin de bildiğiniz gibi Yeni Medeni Yasa, tenkis davasını "hak düşürücü sürelere" bağlamış bulunmaktadır. Yani diyelim ki 10 yıllık süre geçtiği takdirde,açılacak bir tenkis davasında ben hareketsiz kalsam bile hakim kendiliğinden davayı red etmek zorunda. Bildiğiniz gibi hak düşürücü süreler def'i yoluyla değil; itiraz yoluyla ileri sürülebilir. Şu halde itiraz yoluyla ileri sürülebilecek bir hakka karşı, def'i yoluyla karşılık verilebilmesi her şeyden önce def'i-itiraz kurumlarının özüyle bağdaşır nitelikte değil.. diye düşünüyorum. İhsan ÖZMEN de bunu demek istemiş olabilir.
Gerçekten de Sayın Üstadım, ben mantığını anlamaya çalışıyorum. Ben saklı paylı mirasçı olayım. Sulh Hukuk Mahkemesinde vasiyet yüzüme okunsun. Ben de bunu kabul etmediğimi bildireyim. (Artık hem vasiyete hem de saklı paylarıma tecavüz edildiğini öğrendim) Aradan 1,5 sene geçsin ve hareketsiz kalayım. Sonra musaleh vasiyetin tenfizini istesin ve ben orada tenkis def'inde bulunayım. İnanın, ben sizin kadar bilmiyorum. Ancak her şeyden önce mantığım almıyor. Ben saklı paylı mirasçı olarak eğer tenkis davası açsam, hakim kendiliğinden davamı red edecek. Ama bunu yapmıyorum.. İçimden "nasıl olsa tenkis defini ileri sürerim" diyorum. Böyle bir şeyi, kabul etmek en azından MK:2 dürüstlük kuralına aykırı olmaz mı?
ÖZMENİn yazısının devamı şu şekilde :
".....Önceki Medeni Yasa döneminde, tenkis davası beş yıllık zamanaşımına uğradığından, aradaki beş yıllık sürede def'i hakkının kullanılmasının pratik bir önemi vardır. Bu sürelerin hem on yıla çıkarılması hem de HAK DÜŞÜMÜ SÜRESİ olarak öngörülmesi, Medeni Yasa yönünden def'i hakkını büyük oranda işlevsiz kılar. Yargıç, hak düşümü süresini re'sen göz önünde bulundurur."
Saygılarımla.