Mesajı Okuyun
Old 14-03-2012, 17:19   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yusuf ayık
Yargıtay HGK, 2008/9-405 E. 2008/412 K:

Dava: Taraflar arasındaki <kıdem tazminatı> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.04.2007 gün ve 680-301 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 25.12.2007 gün ve 22324-39155 sayılı ilamı ile,
(...Davacı işçi 24.4.2006 tarihini taşıyan dilekçesini işverene vererek kıdem tazminatı ödenerek işyerinden ayrılmak istediğini bildirmiştir. Davalı işveren ise 1.5.2006 tarihli yazı ile yaşlılık aylığı tahsisi için gerekli şartları sağlaması halinde ayrılabileceğini, aksi halde kıdem tazminatı ödenmeyeceğini bildirmiştir. Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacı işçi 1.5.2006 tarihinde işyerinden ayrılmıştır. Bu tarihte davacının pirim ödeme gün sayısı 6797 gündür. Davacı işçi işyerinden ayrıldıktan sonra 31.5.2005 tarihinde 1985 ve 1986 yıllarında yapmış olduğu askerlik süresini borçlanmış ve pirim ödeme gün sayısını 7336 güne çıkarmıştır.
1475 sayılı yasanın 14. maddesinin 5. bendinde, <506 Sayılı Kanunun 60 ncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle> işçinin kıdem tazminatına hak kazanacağı hükme bağlanmıştır.
506 sayılı Yasanının 23.5.2002 tarih ve 4759 sayılı Yasa ile değişik 60. maddesinde ise, <Yaşlılık aylığından yararlanabilmek için sigortalıların; a) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması ve en az 7000 gün veya, b) Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olması, 25 yıldan beri sigortalı bulunması ve en az 4500 gün> pirim ödenmesi halinde işçinin yaşlılık aylığından yararlanabileceği öngörülmüştür.
Somut olayda davacı işçi 1983 yılında ilk defa sigortalı olmakla 4759 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 23.5.2002 tarihinde 25 yıllık sigortalılık şartını taşımadığından, anılan yasanın 60. maddesinin (A) bendinin (b) alt bendi ile geçici 81. maddesi hükümlerinden yararlanması mümkün değildir.
506 sayılı Yasanın 60. maddesinin (A) bendinin (a) alt bendinde ise yaşlılık aylığı tahsisi bakımından yaş ve pirim ödeme gün sayısı bakımından iki ölçüt öngörülmüştür.
Gerçekten davacı işçi 1963 doğumlu olup, işyerinden ayrıldığı tarihte 60 yaşını ikmal etmiş değildir.
Esasen işyerinden ayrıldığı 1.5.2006 tarihi itibarıyla 7000 gün pirim ödemesi de bulunmamaktadır.
Bununla birlikte davacının daha önce ikmal ettiği muvazzaf askerlik görevi sebebiyle bu süreyi her zaman borçlanabileceği, 506 sayılı Yasanın 60/F maddesi hükmü gereği olsa da, bu işlemin davacı işçinin işyerinden ayrılmasından önce gerçekleştirilmesi gerekir. 1475 sayılı Yasanın 14/5 bent hükmü açısından işçinin işyerinden ayrıldığı tarihteki fiili durum önemlidir. Gerçekten işçinin bu tarihte 7000 iş günü pirim ödemesi mevcut olmadığından davacı işçi açısından 506 sayılı Yasanın 60. maddesinin (A) bendinin (a) alt bendine yazılı olan her iki koşul da gerçekleşmemiştir. İşçinin sonradan borçlanmış olduğu askerlik süresinin kıdem tazminatına hak kazanma yönünden sonuca etkisi bulunmamaktadır. 506 sayılı Yasanın 60. maddesinin (F) bendinde, tebliğ tarihinden itibaren altı ay içinde ödeme şartı öngörülmüş ve bu süre içinde ödenmeyen primlerin hizmetten sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Somut olayda davacı işçi işyerinden 1.5.2006 tarihinde ayrılmış ve ardından Sosyal Sigortalar Kurumuna askerlik borçlanması için 25.5.2006 tarihinde başvurmuştur. Kurum 31.5.2006 tarihli yazı ile 6 ay içinde primlerin ödenmesi şartıyla askerlik borçlanması yapabileceğini bildirmiştir. Primlerin ne zaman ödendiği ve askerlik borçlanmasının hangi tarihte tamamlanmış olduğu hususu dosya içeriğinden belirlenememiş olsa da, somut olay yönünden bu durumun araştırılmasına gerek görülmemiştir. Zira her durumda işlem, davacı işçinin işyerinden ayrılmasından sonraya aittir. Bu durumda davacı işçinin kıdem tazminatını talep koşulları gerçekleşmiş değildir. Anılan isteğin reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasına girmeden önce, direnme kararının gerekçesinde yapılmış olan değişikliğin <usul yönünden> bozma nedeni olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiş; belirtilen hususların yeni hüküm oluşturması nedeniyle, oy birliğiyle ön sorun bulunmadığına karar verilmiştir.
Yerel mahkemenin bozmaya konu önceki kararında, 506 sayılı Kanunun 60. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlılık aylığı koşulları dikkate alınarak, 1475 sayılı Kanunun 14/5. maddesi kapsamında kıdem tazminatı isteminin kabulüne dair hüküm kurulmuşken, sonrasında; anılan Kanunun Geçici 81. maddesinin (C) bendinde yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısına ilişkin koşulların dayanak alınarak verilen karar direnme niteliğinde olmayıp, yeni hüküm niteliğinde bulunduğundan, bu hükme ilişkin temyiz itirazlarının Özel Dairesince incelenmesi gerekir.
Belirtilen nedenlerle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 28.05.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.

Kolay gelsin,