Mesajı Okuyun
Old 14-03-2012, 10:08   #3
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Kaan
Peki neden? Hala adliyeye giderken korkuyorum. Belki eskisi kadar değil ama hissediyorum. En dipte bir korku var. Bu korku olmalı mı olmamalı mı bilmiyorum. Tek bildiğim en dipte hep var. Kimden neyden korkuyorum? Ne için nasıl bir sorumluluğun altına giriyorum? Ne kazanıyorum, ne kaybediyorum? Ne uğruna hangi bedeli ödüyorum? Ben nereye gidiyorum?

Cevabı olan varsa dinliyorum.

Korku değil de sorumluluk duygusu demek daha uygun olabilir. Bunun haklı yasal ve toplumsal nedenleri de var:

Herşeyden önce tüm akitler içinde borç üstlenen bakımından en ağır koşullar içeren akit tipi "vekalet" akdidir. Uhdenizdeki müvekkile ait parayı ve sair şeyi gecikmeksizin ona teslim etmekle yükümlüsünüz. Gecikmeniz halinde "faiz"i ile birlikte ödemeniz gerekir. (BK. 386-398; özellikle 392/1 ve 2.)

Avukatlar en küçük hataları, kusurları nedeniyle Av. 62 uyarınca "görevi kötüye kullanmak" suçu ile yargılanırlar. Bu konudaki Av.K.58 vd. daki özel soruşturma usulü falan hikayedir. Yapılan hiçbir şikayet geri dönmemiştir. Hatta son soruşturmanın açılmamasına dair mahkemelerin verdiği tüm kararlar yazılı emir ile dahi bozulmaktadır. Aklan da gel denilmektedir.

Bu ağır sorumluluğa karşın avukat ücretini tam alamamakta, bazen ise çeşitli nedenlerle hiç alamamaktadır. Ücret almamış olmak da tek başına sorumluluğa engel teşkil etmemektedir. Yasa istifa hakkı tanımış ise de bunu karşı tarafa bildirdikten 15 gün sonra geçerli saymıştır.

Uygar ülkelerde avukatlık ücretinin çok yüksek olması, o ülkelerdeki vatandaşın saflığından veya işbilmezliğinden değildir! Avukatın üstlendiği sorumluluğun AĞIRLIĞINDANDIR! Bunu unutmayalım.

Toplumsal baskı ve itibarsızlaştırma çabaları da olayın bir diğer boyutudur.

Birçok başka nedenlerle de avukatın yükü ağırdır.