Mesajı Okuyun
Old 09-03-2012, 13:54   #5
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

[quote=av.kadirpolat]
Alıntı:
Yazan Av. İbrahim YİĞİT
Bir alacağın belirli veya belirsiz alacak olup olmadığının ölçütleri vardır. HMK gerek belirsiz alacak davası ve gerekse kısmi dava için bazı ölçütler getirmiştir. Bunlar davanın açıldığı tarihte alacağın miktar veya değerininin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi, belirlenmesinin imkansız olması, taraflar arasında tartışmalı olması, açıkça belirlenememesidir. Bu ölçütlerin açılması da gerekir ancak sadece soruya cevap vermek adına ayrıntıya girmiyorum.

Sayın meslektaşım,

Kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarında rakamsal olarak belirsizlik hiçbir zaman olmaz. Sorun hep haklılık-haksızlık konusundan çıkar.
Bu anlamda kıdem ve ihbar türü alacakların "belirli alacak" olması gerekmiyor mu?

Ayrıca diyelim ki işçi kıdem ve ihbar yanında maaş alacağını da istemiş olsa idi, maaş alacağı belirli bir miktardır ve buradaki durumda "ya ödenmiştir yada ödenmemiştir"in cevabını bulmaya çalışır mahkeme. Oysa rakam konusu aynıdır.

2 yıllık kıdem tazminatının rakamı bellidir. Yada 2 yıl sonra çıkartılan kişinin talep edeceği ihbar tazminatı bellidir. Sorun, "talep haklı mı haksız mı" olduğu konusunda düğümleneceğine göre, kısmi dava türü yada belirsiz alacak olarak kabul edilmesi söz konusu değil.

Belirli alacak davalarında "küçük bir yem atayım, tutarsa daha büyüğünü de atarım" demenin önüne geçilmektedir.

Bu kapsamda alacağın miktarının tespiti ile hakkın tespiti aynı düşünülmemeli. Kişi ne kadar alacaklı olduğunu bilmiyorsa, TESPİT DAVASI AÇAR. Hakkının var olup olmadığını tespit etmek istiyorsa, "İŞİNİ ŞANSA BIRAKAMAZ".



Her bir alacak kalemi talebiniz kural olarak ayrı bir dava konusudur. Yani kıdem tazminatı ile maaş alacağını bir davada isterseniz bu davaların yığılması olur (Tedritli talep olmayıp, birinin diğerinden ayrı talep edilebileceği talepler)

Kıdem ve ihbar tazminatlarında belirsizlik hiçbir zaman olmaz diyemezsiniz. Bir şirketin muhasebe müdürünü ya da mali müşavirini dahi getirseniz 1/1000 olasılıkla bu alacakları belirli hale getirebilir. Zira giydirilmiş brüt dediğiniz kıdem ve ihbar tazminatı hesaplama kriterine ulaşmanız için gereken doneleri davacıdan beklemek mümkün değildir. Bunu avukattan beklemek de mümkün değildir. Zira ücret, ücret ekleri, sosyal haklar, kıdem süresi vs. gibi birçok done tartışamlıdır. Sadece net ücretin biliniyor ve kabul ediliyor olması davayı belirli hale getirmez.

Esasen biryerde okuduğumu hatırladığım ve net olan bir kıdem tazminatı talepli davanın belirli olması hali sadece kıdem süresinde çekişme bulunmayıp, ücretin yüksek olduğu ve talebin sadece kıdem tazminatına yönelik olduğu davalardır. Örnek şuydu: Davacı işçi 12.02.2010 tarihinde işe başladığını ve iş akdini emeklilik nedeniyle kendisinin feshettiğini iddia ederek aylık ücretinin 6.000,00-TL olduğunu iddia eder, davalı işveren kıdem süresini ve fesih şeklini doğrular da ücretinin 4.500,00-TL olduğunu savunursa işte burada belirli alacak davasından bahsedilir. Zira kıdem tazminatının kamu düzeninden sayılan ve aksi kararlaştırılamaz bir tavan sınırı vardır. Somut olayda her halükarda tavan aşıldığından alcağın miktarı, fesih tarihindeki tavan ile çekişmesiz olan kıdem süresinin çarpımıdır. O halde bu somut olay açısından kıdem tazminatı talepli dava belirli alacak davasıdır.

Bununla birlikte cevabın başında belirttiğim üzere, birden fazla alacak talebi ile davaların yığılması söz konusu ise o halde de her bir alacak kalemi açısından belirli belirsiz ayrımı yapılmalı, somut olayın özelliğine göre tüm ölçütlere göre belirli kabul edilecek alacak kalemi ayrılarak bu talep açısından dava dilekçesi - hakimin aydınlatma görevi gereği - açıklatılarak, dava değerinin artırılmasına ve bu taleplerin tam dava olarak gösterilmesine izin verilmelidir.