Mesajı Okuyun
Old 06-03-2012, 16:05   #9
Av.Özlem PEKSÜSLÜ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Duygu Işık
Marka tecavüzü olduğunu belirledi ise burada bakması gereken sizin isteminize konu ettiğiniz döneme ilişkin olarak 66/a'ya göre hesap yapmaktır. İlk kullanımı niçin belirlemeye çalışıyor ki? Örneğin davalının ilk kullanımı 1989 yılı, sizin davanız ise 2010 da açılmış. 1989 yılından başlayıp hesap mı yapacak?!

Kullanım ile ilgili karşı yanın belirttiğiniz gibi bir durumu var ise en azından ek bir delil olarak vergi kayıtlarından yararlanabilirsiniz. Fakat bunun için de illa ki vergi kayıtlarına ihtiyacınız yok. Maksat ilk kullanımı bu yolla belirlemek ise o halde ticaret sicil müdürlüğünün web sayfasından Şirket kayıtlarına ilişkin geçmişe dönük döküm alın.

Bence burada asıl mesele ilk kullanımın araştırılmasının gereksiz olması... Sizin davanız eskiye dayalı kullanımdan kaynaklanan bir hükümsüzlük davası değil ki marka tecavüzünden kaynaklanan bir tazminat davası. Mahkemeye bu hususları açıklamanız gerekir.

Kişisel merakımdan dolayı bir soru sorabilir miyim? Davaya AHM mi bakıyor İhtisas Mahkemesi mi? Yani dava açtığınız yerde İhtisas Mahkemesi yok mu? (FSHHM) AHM'ler bu konularda İhtisaslara göre deneyimsiz olduğundan böyle yanlış sonuçlar doğabiliyor. AHM bilirkişileri de marka konusu karşılarına çok çıkmadığından rapor hazırlarken zorlanabiliyorlar.


T.C. YARGITAY

11.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/10238

Karar: 2011/9042

Karar Tarihi: 19.07.2011

 

HAKSIZ REKABET

İN TESPİTİ VE ÖNLENMESİ DAVASI - KAZANÇ KAYBININ DAVACININ ELDE ETMESİ MÜMKÜN VERGİ ÖNCESİ NET KARA GÖRE BELİRLENMESİ - RAPORLARA YÖNELİK İTİRAZLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ - KAZANÇ KAYBININ MADDİ TAZMİNAT OLARAK BELİRLENMESİ GEREĞİ

ÖZET: Kazanç kayb





ı, davacının elde etmesi mümkün vergi öncesi net kara göre belirlenecektedir. Bu durum karşısında, taraf vekillerinin raporlara yönelik itirazları da dikkate alınıp, davacının, uyuşmazlık konusu dönem itibariyle davalının haksız rekabeti nedeniyle uğradığı kazanç kaybının tespiti ile bulunan meblağın maddi tazminat olarak hüküm altına alınması gerekir.

(6762 S. K. m. 57, 58)

Dava: Taraflar aras

ında görülen davada İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 14.04.2009 tarih ve 2005/244 - 2009/168 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak taraf vekilleri tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 19.07.2011 gününde davacı avukatı İ. E. ile davalı avukatı S. S. gelip, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi B. Ş. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü.

Karar: Davacı vekili, müvekkilinin Türkiye'nin elektrik motoru imalatında öncü bir kuruluş olduğunu, köklü geçmişi bulunduğunu, davalının da İtalya'da mukim aynı alanda faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, iki ayrı patentin in müvekkilince ihlal edildiğinden bahisle, müvekkilinin aynı tipteki ürünlerini sattığı S.ve T. firmalarına ihtarname çektiğini, anılan şirketlerin de müvekkiline ihtarname keşide ettiklerini, müvekkilleri ile olan ticari ilişkilerini zayıflattığını, daha sonra da kestiklerini ve emtiaları davalıdan almaya başladıklarını, davalının müvekkili müşterilerine karşı keşide ettiği ihtarnamede açıkladıkları patentin Türkiye'de tescilli olmadığını, ülkesellik prensibi gereği bu tescilin Türkiye'de bir hükmünün bulunmadığını, kaldı ki, ortada patent tecavüzünün de olmadığını, davalı eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek ve ıslah isteminde bulunarak eyleminin haksız rekabet olduğunun tespitine, son verilmesine ve maddi durumun kaldırılmasına, 240.749.86 Euro maddi ve 15.000 Euro manevi tazminatın tahsili ile hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, dava dilekçesinde açıklanan iki ayrı firmanın müvekkilinin patent haklarının korunduğu ülkelere patent konusu emtiaları sattığını, bu ürünleri davacıdan aldığının tespit edildiğini, ihlallerin tespiti bakımından davacı ve bir kısım firmalar hakkında Bologna Mahkemesinde dava açtığını, hiçbir zaman davacının müşterisinin müvekkili müşterisi olmadığını, Avrupa Patent Sözleşmesi uyarınca müvekkilinin haklarının korunacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia: savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı tarafından üretilen ürünlerin, davalı firma tarafından üretilen ürünlere teknolojik olarak bilinen ve öteden beri uygulanan hususlar dışında benzemediği, davalı tescillerinin ihlali niteliğinde bulunmadığı, buna rağmen davacının ticari ilişkisi bulunduğu firmalara başvurarak davacının ürettiği malları kötülediği, kendisine ait patentin ihlal edildiğini bildirdiği, eyleminin TTK'nun 57/b.1 maddesinde tarifini bulan haksız rekabeti oluşturduğu, maddi tazminatın tespiti bakımından üç raporun da farklı olduğu, üçüncü raporun, birinci ve ikinci rapora göre aşırı farklı bulunduğu, hüküm kurmaya elverişli olmadığı, ikinci raporun davacı vekilinin itirazı üzerine alındığı ve talebine yakın bulunduğu, maddi tazminatın hesaplanmasında bu raporun esas alındığı, davacının manevi zararının da doğduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı eyleminin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, men'ine düzeltilmesine, 40.852.91 TL maddi ve 8.500.00 TL manevi tazminatın tahsiline ve hüküm özetinin ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

1 - Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamları dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2 - Dava haksız rekabetin tespiti, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece maddi tazminatın belirlenmesine ilişkin olarak üç kere bilirkişi incelemesi yaptırılmış, yukarıda açıklanan gerekçeyle ikinci bilirkişi kurulu raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. TTK.nun 58 inci maddesinde haksız rekabet nedeniyle zarar gören kimsenin isteyebileceği hususlardan birisi de maddi tazminat olarak belirtilmiştir. Kural olarak böyle bir istemin kabul edilebilmesi için davacının uğradığı zararı kanıtlaması gereklidir. Bu şekildeki tazminat davasında asıl olan, haksız rekabet nedeniyle davacının aktifinde azalma olduğunun iddia ve ispat edilmesidir. Ancak, bu tür zararın ispat edilmesindeki güçlüğünü dikkate alan kanun koyucu, TTK.nun 58/e maddesinde eylemin mali bakımından karşılıksız kalmaması bakımından haksız rekabette bulunanın davranışı sonucu elde etmesi mümkün bulunan menfaatin karşılığını da maddi tazminat olarak hükmetme yetkisini yargıca vermiştir. Somut uyuşmazlıkta davacı taraf, dava dilekçesinde maddi tazminatın nasıl hesaplanması gerektiği yönünde açık bir tavır takınmamıştır. Yaptırılan birinci bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda maddi tazminat, davalının haksız rekabeti nedeniyle davacının bu dönem itibariyle uğradığı kazanç kaybı esasına göre hesaplanmış, davacı bu şekilde yapılan belirlemeyi kabul etmiş, ancak maliyet hesabı bakımından itirazda bulunmuştur. Hükme esas alınan ikinci bilirkişi raporunda ise, davalının, uyuşmazlık konusu dönemde davacının müşterisine sattığı emtia sayısı esas alınarak tazminat hesaplanmış, başka bir anlatımla onun elde ettiği menfaat karşılığı tespit edilmiştir. o halde, davacının ilk rapora yönelik olarak açıklamaları dikkate alındığında maddi tazminatın belirlenmesinde haksız rekabet fiilinin başladığı tarih ile dava tarihine kadar olan dönemde uğradığı kazanç kaybını maddi tazminat olarak istediğinin kabulü gerekir. Anılan dönem itibariyle davacının davalının haksız rekabet fiili nedeniyle kazanç kaybının belirlenmesi zorunludur. Kazanç kaybı, bu dönem itibariyle davacının elde etmesi mümkün vergi öncesi net kara göre belirlenecektedir.



Bu durum karşısında, taraf vekillerinin raporlara yönelik itirazları da dikkate alınıp, davacının, uyuşmazlık konusu dönem itibariyle davalının haksız rekabeti nedeniyle uğradığı kazanç kaybının yukarıda açıklanan şekilde tespiti ile bunan meblağın maddi tazminat olarak hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

3 - Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile kararın taraflar yararına bozulmasına, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, takdir olunan 825,00 TL vekalet ücretinin her bir yandan alınarak yekdiğerine verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 19.07.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)





Sinerji Mevzuat ve

İçtihat Programı

Maddi tazminatın hesaplanmasında dikkate alınan dönemler açısından değerlendirme yapabilirseniz sevinirim?Ben bu kararın bilirkişinin davalının ilk kullanımın tespiti yönündeki talebini destekler nitelikte olduğunu düşünüyorum.