Mesajı Okuyun
Old 22-02-2012, 14:53   #5
janveljan

 
Dikkat

Konuyla ilgili bir karar.

Alıntı:
T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/5945

K. 2002/6143

T. 1.10.2002

DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı ortaklığın giderilmesi davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR : Dava, 1 adet taşınmazın ortaklığının giderilmesine ilişkindir. Mahkemece ortaklığın giderilmesine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilleri ile davalıların 746 parsel no'lu taşınmazda hissedar olduklarını, tarafların taşınmazı ortak kullanımlarının ve rızaen paylaşımının bugüne kadar mümkün olmadığından taşınmazın mümkün olduğu takdirde aynen taksimini, mümkün olmadığı takdirde satılarak bedelinin paylaşımını istemiştir.

Duruşmaya gelen bir kısım davalılar vekili, paydaşlar arasında fiili ve rızai taksime dayalı bir yerleşim durumu doğduğunu, müvekkillerinin arz üzerinde bina yaptıklarını, davacının kötü niyetle dava açtığını, reddini savunmuştur.

Bilirkişi marifetiyle yapılan keşifte, dava konusu edilen parsel üzerinde, bir kısmı ruhsatlı, bir kısmı ruhsatsız bina yapıldığı, bu binaların bir kısmının inşaat halinde olduğu görülmüş, aynen taksimin mümkün olmadığı ifade edilmiş ve binaların ve arzın değerleri ayrı ayrı tespit edilerek oran kurulmuş, satış sonunda elde edilen satış bedelinin bu oranlar dahilinde dağıtılmasına karar verilmiştir.

Dava konusu taşınmaz üzerinde bina ağaç vs. muhdesat var ise bunlar Medeni Kanun'nun 619. maddesi uyarınca arzın mütemmim cüz'ü sayılırlar. Paylaşmanın satış yoluyla yapılması halinde, muhdesatın arzla birlikte satılması gerekir. Paydaş'a aidiyeti hususunda tapuda şerh varsa ya da bütün paydaşlar o konuda ittifak ediyorsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa, o artışın tespiti için, arzın ve üzerindeki muhdesatın dava tarihi itibariyle ayrı ayrı değerleri saptanır, belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin yüzde ne kadarının arza, ne kadarının muhdesata isabet ettiği hesaplanır. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesinde bu oranlar esas alınarak satış bedelinin muhdesata isabet eden kısmı muhdesat sahibi paydaş veya paydaşlara, geri kalan kısmı ise payları oranında tüm paydaşlara dağıtılır.

Somut olayda, yapılan keşif sonunda tanzim edilen bilirkişi raporunda bu esaslar dikkate alınarak tüm unsurları ile muhdesatın arzın değerinde bir artış meydana getirip getirmediği, örneğin kaçak ve ruhsatsız yapılan bir binanın ana taşınmazın değerinde bir artış öngörüp görmediğinin, artış meydana getiriyorsa nedenleri uzman bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi, artış öngörüyorsa o takdirde bu artış dikkate alınarak yukarıdaki esaslar uyarınca oran kurulması ve satış bedelinin ona göre dağıtılması gerekirken bu yön üzerinde durulmadan eksik incelemeyle hüküm kurulması hatalı olmuştur.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle temyiz itirazlarının kabulü ile H.U.M.K.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 1.10.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.