Mesajı Okuyun
Old 12-02-2012, 02:29   #30
Av.Şenol Saltık

 
Varsayılan

Sayın Ergin, Sayın Öksüz ve Sayın Aladağ,

Meslek etiği açısından hassas olan bu konuda daha sağduyulu olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Ergin, konuyu detaylı şekilde araştırmış bu anlamda verdiği bilgiler çok değerli. Özellikle Avukatlık Kanunu’nun 166/3. Madde gerekçesinin açıklanması ve konuya ilişkin Sayın Hakim Murat Aydın'ın vekalet ücreti isimli kitabından yapılan alıntı düşüncelerimi ve görüşlerimi açıkça teyid ediyor.

Esasında konu gayet açık ve net olduğundan, bu veriler olmasa bile, "Aklın yolu birdir" düşüncesinden hareketle olayın çözümü gayet açıktır. Fakat Sayın Meslektaşlar, belki de tartışmanın galibi olmak adına, konuyla direkt ilgisi olmayan açıklamalar yaparak meselenin özünü kaçırmaktadırlar. Ama konu avukatlık meslek ilkeleri ve meslektaşların haklarının korunması olduğunda, daha hassas davranıp sağduyulu yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum.

Gelelim meselenin özüne ;
1- Avukatlık Kanunu'nun 166/3. maddesinin gerekçesinde ; "Bildiriyi alan avukat hakikaten ücreti vekalet alacağı varsa ihtiyati haciz veya tedbir yoluyla müvekkilin alacağına tedbir vaz'ettirece kalacağını tahsil imkanına kavuşacaktır. Alacağı yok ise, herhangi bir muameleye tevessül etmesi söz konusu olmayacaktır." hükmünü içermektedir.

Söz konusu düzenleme, Sayın Aladağ'ın baştan beri ileri sürdüğü tüm iddiaları tamamen çürütmektedir. Çünkü, kendisi, konuyla ilgili zaten bir icra takibi bulunduğunu bu sebeple, asıl hak sahibi avukatın yeni bir hukuki girişimde bulunamayacağını belirtmekteydi. Oysa, yasal düzenlemenin gerekçesi tam aksini söylemektedir. Hak sahibi avukatın alacağını elde etmek için, ihtiyati haciz veya tedbir koyabileceğini açıkça öngörmektedir. Kanunun gerekçesi de çoğu zaman uygulanmaya yön verdiğine göre, meselenin bu yönünün kapandığını düşünüyorum.

Ayrıca Sayın Hakim Murat Aydın, kitabında ; "borçlu vekilinin bu tebligatın önceki vekile yapılıp yapılmadığını sorması meslek dayanışması açısından da gerekli ve zorunlu olarak düşünülmelidir"şeklinde görüş belirtmiştir.

Sayın Hakim Murat Aydın'ın düşüncesi, hukuk mantığına uyan son derece akılcı bir görüştür. Neticede, mesleğimizi düzenleyen temel yasa niteliğindeki Avukatlık Kanununa harfiyen riayet etmek doğal bir meslek ilkesidir. Meslektaşımız bu konuda meslek ilkelerinde bir hüküm bulunmadığını iddia etmektedir. Avukatlık Meslek İlkelerinde; “Avukatlık Kanunu'na riayet etmemek meslek ilkelerine aykırıdır”şeklindeki bir düzenlemeye sizce gerek varmıdır? Bu eşyanın tabiatına aykırı değil midir. Aslında, biz hukukçular bunu çok iyi biliriz. Fakat tartışmanın heyecanı nedeniyle bazı gerçekleri gözden kaçırıyoruz.

Burada borçlu vekiline yüklenen sorumluluk herhangi bir yükümlülük değildir. Tabi olduğu meslek grubu ve varoluşunu düzenleyen Kanunun emredici bir hükmüne riayet sorumluluğudur. Borçlu vekilinin de bir avukat olduğunu ve meslektaşının haklarını korumakla yükümlü olduğunu unutmayalım. Ayırca, burada kendisine yüklenen sorumluluk, borçlu vekili olması hasebiyle değildir, bu edim, bir"AVUKAT" olması nedeniyle kendisine yüklenmektedir.

Bu olayda borçlu vekili, karşı taraftaki meslektaşının haklarının çiğnenmesine tanıklık etmektedir. Bu durumda, sessiz kalması hem hukuki hem de ahlaki değildir. Ahlaki olmayan ve hukuka uymayan bir olgu nasıl olur da meslek ilkelerine uygun olur!

İcra dairesi ve vekalet ücretini takibe koyan ikinci avukat, bu yasal düzenleme gereği yapılacak bildirimi yerine getirmemişse, borçlu vekili meslektaşımız bu hatırlatmayı yapmalıdır. Kanunen ve ahlaken olması gereken budur.

Konu, mesleki dayanışma, meslektaşların hakları ve etik kurallar olduğunda, duracağımız yeri çok iyi seçmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Avukatın Onur ve Vakarı meslek etiğinde gizlidir.