Mesajı Okuyun
Old 12-02-2012, 01:38   #27
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan Görüş

23 no'lu mesajda alıntılanan Yargıtay CGK kararındaki açıklama ve gerekçede atıf yapılan:

Yargıtay CGK, 06.03.2007 T., E: 2007/6-13, K: 2007/54 sayılı kararda Özel Daire bozma kararının kaldırılması sebebi olan ve kabul edilen C.Savcılığı'nın itirazı gerekçesinde: "...Görüldüğü gibi, HUMK.nun 62. maddesine göre avukat hükmün kesinleşmesine kadar dava ile ilgili her türlü işlemi yapabilir. Hükmün kesinleşmesinden sonra hukuk davalarının doğal sonucu olarak icra ile ilgili işlemleri yapabileceğinin belirtilmesi ceza yargılamasında Cumhuriyet Savcısının görev ve sorumluluk alanına giren infaza ilişkin işlemlerden sorumlu tutulmasını gerektirmez. Öte yandan ceza yargılamasında vekalet ilişkisine dayanılarak hukuki yardımda bulunan müdafiinin hükmedilen cezanın kesinleşmesinden sonra avukatlık sözleşmesine dayanılarak infazla ilgili dilekçe vermesi fiili olarak vekalet sözleşmesinin devam ettiğini göstermez..." açıklamalarına yer verilmiştir.

...ve CGK kararı gerekçesinde de: "...Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02.07.2003 gün ve 442-445 sayılı kararı başta olmak üzere, aynı konuyu vurgulayan çok sayıda yargısal karar bulunmaktadır. Bunlara göre; kesinleşen hükümde taraf kendisini vekille temsil ettirmişse ve bu husus ilamdan anlaşılıyorsa, ilamın infazı işlemlerinde tebligatın bu vekile yapılması zorunludur. Buna rağmen; hukuk davalarında dahi, ilamların infazı aşamasında cezai sonuç doğuracak tebligatların vekile değil asile yapılması gerektiği bir kısım kararlarda vurgulanmaktadır. ( Yargıtay 8. Ceza Dairesi 26.01.1993 gün 297-1133 ) Ceza yargılamasında ilamların infazı işlemlerinin devlet tekelinde ve genel olarak Cumhuriyet savcısı tarafından yürütüldüğü düşünüldüğünde, cezadaki durumun hukuktakinden daha farklı olması gerektiği ortadadır..."
denmektedir.

Dolayısıyla kararların özünün ilam vekalet ücreti ile alakalı olmadığı (CMUK düzenlemesi gereği ilam vekalet ücretinin kesinleşmeden icraya konu edilemeyeceği de bu kararlarda amaç olunan husustan farklı olmakla) ve her iki CGK kararında asıl söylenen ve amaçlananın:
"Belli bir ücret karşılığı iş yapan vekilden, kesinleşen bir hükümden yıllarca sonra, bu hükümle ilgili yeni bir durum ortaya çıktığında, o hususu da kendiliğinden halletmesi bir görev olarak beklenemez. Şu durumda, yasal düzenlemelere uygun olanı avukatlık sözleşmesinin hükmün kesinleşmesi ile sona ermesidir. Olağan olmayan yasa yolları bu sürece dahil edilmemelidir..." hususu olduğu açık olmakla ceza mahkemesi kararlarında hükmolunan vekalet ücreti için vekilin, müvekkili tarafından ayrıca görevlendirilmesi gerektiği görüşüne katılmıyorum. C.Savcılığı itirazında değinilen "hukuk davalarının doğal sonucu olarak icra ile ilgili işlemlerin yapılması" saiki ile ceza davalarındaki ilam vekalet ücretinin icraya konu edilmesi işlemi arasında fark olmadığı; ilam vekalet ücreti açısından devlet tekeli ve/veya savcılık tarafından yürütülme gibi bir gerekçeye de (tabiidir ki) dayanılamayacağı kanaatindeyim.

Saygılar...