Mesajı Okuyun
Old 06-02-2012, 10:43   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

12.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/5396
Karar: 2011/22096
Karar Tarihi: 15.11.2011


KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVASI - İLAMIN KESİNLEŞTİĞİ TARİHE KADAR YASAL FAİZ UYGULANMASI - KESİNLEŞMEDEN SONRA KAMU ALACAKLARI İÇİN ÖNGÖRÜLEN EN YÜKSEK FAİZ ORANININ UYGULANMASI - İLAMIN KESİNLEŞİP KESİNLEŞMEDİĞİ - BİLİRKİŞİDEN EK RAPOR ALINMASI GEREĞİ

ÖZET: Kamulaştırma bedelinin arttırılması ilamlarında olduğu gibi, kamulaştırmasız el atma ilamlarında da ilamın kesinleştiği tarihe kadar geçen dönem için ilam uyarınca yasal faiz, kesinleşme tarihinden sonraki dönem için ise kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerekir. O halde mahkemece, takip dayanağı ilamın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekir.

(2709 S. K. m. 35, 46) (2942 S. K. m. 38) (3095 S. K. m. 1) (ANY. MAH. 10.04.2003 T. 2002/112 E. 2003/33 K.)

Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü.

Karar: Kamulaştırmasız el atma davaları uygulamada sıklıkla karşılaşılan davalardan olmakla birlikte, yasa ile düzenlenmiş değildir. Bu konuya ilişkin tek yasal düzenleme olan 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 38. maddesi de 10.04.2003 tarih ve 2002/112 E. 2003/33 K.sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmiştir. Uygulamada kamulaştırmasız el atma davaları; İBK., HGK ve Hukuk Dairelerinin içtihatlarıyla yön bulmaktadır. Konunun Dairemizi ilgilendiren yönü ise, bu nevi davalarda hükmedilen tazminatların zamanında ödenmemesi halinde uygulanacak faizin ne tür ve oranda olması gerektiği noktasındadır. Zira kamulaştırma yasası gecikme faizini öngörmemektedir. Bu cümleden olmak üzere, HGK. kararları ve Dairemizin istikrar bulmuş içtihadlarında; <Kamulaştırma bedelinin arttırılması ilamlarında uygulanan T.C Anayasasının 4709 Sayılı Yasanın 18.maddesi ile değişik 46/son maddesinde yer alan kamulaştırma bedelleri ile mahkemece kesin hükme bağlanan arttırma bedellerine, son fıkraya göre kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanacağı> hükmünden farklı olarak, <Kamulaştırmasız el atmanın hukuksal niteliği itibariyle bir haksız eylem olduğu, haksız eylemden doğan borçların, tazmini nitelikte olmaları nedeniyle uygulanacak faizin 3095 Sayılı Yasada belirlenen yasal faiz olduğu belirtilerek, uygulama bu güne kadar yasal faizin uygulanması şeklinde sürdürüle gelmiştir. Ancak, Anayasa'nın 35. maddesi ile koruma altına alınmış olan mülkiyet hakkının, hak sahibinin rızasına bakılmaksızın kamulaştırmasız el atma nedeniyle ihlali halinde, toplumun genel menfaatleri ile bireyin temel haklarının korunması arasında adil bir denge gözetilmesi gerektiği düşüncesinden hareketle, mülkün gerçek değeriyle orantılı makul bir tazminat ödenmediği sürece, bir mülkten mahrum bırakılmanın genelde aşırı bir ihlal teşkil edeceği, yasal faiz oranında gecikme faizi ödenmesinin yeterli olmadığı görüşü gerek öğretide gerekse uygulamada ağırlık kazanmaya başlamıştır.

Bu bağlamda mülkiyete saygı hakkının ihlalinin, mahkemelerin, kamulaştırmasız el atmaya maruz kalan kişiler lehine hükmettikleri tazminat tutarının tayininde, yargılama süresi ile enflasyon arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan değer kaybını dikkate almalarına imkan sağlayan yasal bir düzenlemenin olmayışından da kaynaklandığı, bu nedenle adil tatmin taleplerinin karşılanması gerektiği hususu benimsenmeye başlanmıştır.

Tüm bu açıklamalar ışığında idare, kendisine Anayasa tarafından tanınan olanak ve yetkileri yasaya uygun bir biçimde kullanmaksızın taşınmaza el atarak kamulaştırma ilkelerine aykırı davranamaz. Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen kamulaştırma, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına getirilmiş anayasal bir sınırlama olmakla, Dairemizce içtihat değişikliğine gidilerek, özü ve vardığı hukuki sonuç itibariyle aynı nitelikler taşıyan kamulaştırmasız el atmaya ilişkin ilamlarda hüküm altına alınan tazminatlara da Anayasanın 46/son maddesinde düzenlenmiş olan kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu açıklamadan sonra somut olayın incelenmesinde;

Takip dayanağı İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 07.12.2009 tarih ve 2009/140-478 sayılı kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat ilamının hüküm fıkrasında; 424.565,57 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline> hükmedilmiş, bu ilama dayalı olarak, 10.06.2010 tarihinde borçlu Karayolları Genel Müdürlüğü hakkında ilamlı takip yapılmıştır.

Takip talepnamesinde ve icra emrinde, asıl alacak olan 424.565,57 TL'sına 139.199,34 TL işlemiş faiz istenmiş, talepnamede bu faizin, 25.03.2009-18.11.2009 tarihine kadar yıllık %30 faiz, 19.11.2009-12.06.2010 tarihine kadar yıllık %23.4 faiz, takip tarihinden itibaren ise tahsil tarihine kadar aylık %1.95 faiz oranı üzerinden işleyecek faiz talebinde bulunulmuştur.

Borçlunun, uygulanması gereken faiz oranının %9 faiz olması gerektiğini belirterek işlemiş faize ve uranlarına itirazı üzerine, mahkemece, 3095 Sayılı Yasa'nın 1. maddesi kapsamında yasal faiz oranlan üzerinden inceleme yapan bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur.

Bilirkişi raporunda ise, takip tarihinin 16.06.2010 olmasına rağmen 12.06.2010 olarak gösterildiği ve bu hatalı değerlendirmeye göre faiz hesabı yapıldığı anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, kamulaştırma bedelinin arttırılması ilamlarında olduğu gibi, kamulaştırmasız el atma ilamlarında da ilamın kesinleştiği tarihe kadar geçen dönem için ilam uyarınca yasal faiz, kesinleşme tarihinden sonraki dönem için ise, 17.10.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4709 Sayılı Kanunla değişik Anayasa'nın 46/son maddesi hükmü uyarınca, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerekir. O halde mahkemece, takip dayanağı ilamın kesinleşip kesinleşmediği İzmir 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden araştırılarak yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle bu aşamada yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Sonuç: Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca bozulmasına, 15.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı