Mesajı Okuyun
Old 14-01-2007, 13:46   #3
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

135.maddede yazılı katalog suçlar sözkonusu olduğunda, iletişim tespit tutanakları ve öncesinde alınan dinleme kararı, halihazırda yasal bir uygulamadır. Ancak kanımca şeklen yasaldır (dayanağını yasadan almaktadır).

Yasak yollardan elde edilmemiş iletişim tutanaklarından hareket edilerek şüpheliye soru yöneltilmesi de , yasak ifade alma olarak değerlendirilmeyecektir.

Ancak bu konuda hak kayıplarının önüne geçilmesinin bence en güzel yöntemi, kollukta susma hakkını kullanmaktır. Zira savunma hazırlamak için Mahkemede bile süre almak olanağına sahipken, çoğu kez hazırlıkta, (mesela 1000'e yakın iletişim tespit tutanağı önünüze konmaksızın veya uzun mücadeleler sonucu incelemek için size uzatılsa da yeterli vaktiniz olmaksızın, nasıl olduğunu anlayamadığınız biçimde üzerinizde hissettiğiniz elle tutulur olmayan bir baskı ile, alelacele) ifadeye beklenir vekili olduğunuz şüpheli. Bence özellikle bu tutanaklara dayalı ifade almalarda, hazırlık aşamasında, kollukta, şüpheliye susma hakkı anımsatılmalı ve şüpheli tercihan bu hakkını kullanmalı.

İkinci olarak iletişim tespit tutanakları gerek Yenisey'e göre ve gerek Yargıtay içtihatlarında da kabul edildiği üzere, delil olarak takdir edilebiliyor, ancak TEK BAŞINA hükme esas alınamıyor. Yani bu tutanakların içeriğinin , sesin sahibinin şüpheli olduğu kesinleşse bile, bu delilden başka iddiayı destekleyecek bir başka delil olmadığı takdirde (mesela bir diğer şüphelinin suçlaması veya somut bir başka delil) salt bu tutanaklarla mahkumiyet hükmü oluşturulamıyor.

Benim konu açılınca, başımda da olmakla, özellikle merak ettiğim bir husus var. O da şu:

İletişim tespit tutanakları, alınan ses kayıtlarının cd ortamına nakledilmesi ile oluşturuluyor. Bu konuda yapılmış bilimsel bir incelemede, sesin dijital ortama nakli sırasında veri kayıplarına uğradığı, yanı sıra cd kayıtları üzerinde sonradan ekleme yapmanın, yani delili değiştirmenin mümkün olduğundan bahsedildikten sonra, şüphelinin kayıttaki sesin kendisine ait olmadığını iddia etmesi halinde, banttaki sesle şüphelinin sesinin aynı olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekiyor (tabii bunun için öncelikle itiraz edilen iletişim tespit tutanaklarının bilfiil şüpheliye, vekiline ve taraflara dinletilmesi lazım, Mahkemelerse bu hususla uygulamada son derece nadir ilgileniyor-elbette bozma nedeni).

İşte bu karşılaştırma bantlarının oluşturulması esnasında, ilk dinleme sırasında da cd lere aktarım esnasında veri kayıplarının oluştuğu teknik bir bilgi olmakla, alınan karşılaştırma kayıtlarının dijital ortama aktarılması sırasında da veri kaybı olacağı kuşkusuzdur.

Öyleyse, karşılaştırma yapıldığında alınan verinin, önceki verinin %100 aynısıdır şeklinde teknik bir rapor alınamayacağına inanıyorum. Bu konuda uygulaması olan meslektaşım var mı?

Son olarak, sitemizde de mevcut bir makalede, ses kayıtlarının esasen (yukarıda şeklen yasal dememin nedeni de budur) ,şayet gizlice dinleyen kamu erki ise yasal delil olamayacağı, zira sanık haklarının (delil elde edilmeden önce doğal olarak sanık hakları hatırlatılmamış olmaları nedeniyle) ihlal edildiğinin, netice itibariyle cezalandırma kudretine sahip kamu gücü ile vatandaş karşı karşıya geldiğinde, kamunun elde ettiği gizli kayıtlarla bilahare kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma gücüne sahip olması noktasında kabul edilemez olduğuna dair, beğendiğim bir çalışma var (adresini bilahare bulup eklerim).

Daha önce (CMK.m.135 in kabulünden sonraki bir tarihte)başvuran oldu mu bilmiyorum ancak bu delile dayanılarak mahkumiyet hükmü oluşturulması halinde, şeklen yasal olmakla Yargıtay'da onansa bile, AİHM ye başvuru halinde sanık haklarının ihlali nedeniyle tazminata konu olacağı inancındayım.


Saygılarımla...





Alıntı:
Madde 135 - (1) (Değişik cümle: 25/05/2005 - 5353 S.K./17. md.)(*) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhal Hakimin onayına sunar ve hakim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hakim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhal kaldırılır.

(2) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması halinde, alınan kayıtlar derhal yok edilir.(**)

(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkan veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/05/2005 - 5353 S.K./17. md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hakim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.

(4) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, (...)(***) mobil telefonun yeri, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, (...)(***) mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok üç ay için yapılabilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.

(5) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.

(6) Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir: (*4*)

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

3. İşkence (madde 94, 95),

4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),

5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

7. Parada sahtecilik (madde 197),

8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

9. (Ek alt bent: 25/05/2005 - 5353 S.K./17. md.)(*5*) Fuhuş (madde 227, fıkra 3),

10. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),

11. Rüşvet (madde 252),

12. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),

13. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),

14. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) (Ek bent: 25/05/2005 - 5353 S.K./17. md.)(*5*) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,

d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.

e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

(7) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.