Mesajı Okuyun
Old 04-01-2012, 10:51   #46
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

27 no'lu mesajımdaki fikrimi de mahfuz tutarak

Anladığım kadarıyla manevi tazminatın "belirsiz alacak davası" şeklinde ikame edilemeyeceği görüşünü savunanlarca bu husus 2 noktada kilitleniyor: 1.si hakimin takdir hakkı bölünemez; 2.si manevi tazminat miktarı hakimin kararı ile belirlenebilir hale geleceği için bu dava türündeki artırma hususu mümkün değil.

1. konuda sayın av-ufuk'un linkini verdiği forumdaki tartışmada sayın Karaca'nın paylaştığı kısmı alıntılamak istiyorum (bende sayın hocanın kitabı olmadığı için ):
http://www.turkhukuksitesi.com/showp...&postcount=273
Alıntı:
Yazan Av.H.Sancar KARACA
...(PEKCANITEZ, Belirsiz Alacak Davası s.82 ) "Belirsiz alacak davası ile manevi tazminat talebinin önce geçici talep sonucu olarak istenilmesi, hukukumuzdaki manevi tazminatın bölünüp bölünmemesiyle ilgili tartışmanın dışındadır. Zira belirsiz alacak davasında talep bölünerek istenilmemektedir. Aksine manevi tazminatın aslında tamamı istenilmekte, ancak bunun kesin olarak belirlenmesi tahkikat sonuna kadar bir zaman içinde yapılabilmektedir...

altını çizdiğim ve koyulaştırdığım kısma katılıyorum. Nitekim "belirsiz alacak davası" ikame edildiğinde sadece dava edilen kısım değil, tazminatın tamamı hakkında zamanaşımının kesilmesi hususu da bu görüşü doğrulamaktadır.

2. sıkıntıyı aşmak için HMK m.26'dan faydalanabilecek miyiz? Şayet manevi tazminat davasında hakim, taleple bağlı değil diyebilirsek bu sıkıntının da giderilebileceği kanaatindeyim.

HMK m.26/1 zaten aşina olduğumuz ve HUMK m.74 kuralıdır. 2. fıkra ise 1.fıkranın istisnasıdır ve hakimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığında, talepten fazlasına ve/veya başka birşeye hükmedemeyeceği kuralının işlemeyeceği düzenlenmiştir. Yani bu halde hakim, talepten fazlaya da hükmedebilir talepten başkaya da

Bu noktadan itibaren

Öncelikle sayın Konyalı üstadıma değerlendirmesi için teşekkür ediyorum :
Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
...Manevi tazminat taleplerinde paranın daha azına karar verebileceğinden ama paranın daha fazlasına karar veremeyeceğinden hâkim para talepleriyle bağlıdır kanısındayım...
Bu değerlendirmenin (usul hukuku açısından) menşei HMK m.24 (Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.

Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder) olsa gerek?

Manevi tazminat davasını ikame ettiğimizde HMK m.24/1'deki talep var zaten. Yukarıda alıntıladığım şekliyle sayın Pekcanıtez'in de dediği gibi bu talep bir kısma sirayet etmiyor tazminatın tamamını isteme yönünde. Tarafların serbestçe tasarrufunda sorun var gibi görünse de bence değerlendirilebilir:

TBK m.56'da manevi tazminata hükmetme: olayın özelliklerini göz önünde tutarak uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar vermek. Madde gerekçesinde her iki (56 ve 58) madde için de zikredilen husus: "...Burada aslolan insan ve insanın manevi değerleri soyutlamasıdır. Yoksula az, seçkine çok tazminat fikrinin manevi tazminat hukukunda yeri yoktur...". Ben 56. madde muvacehesinde hakimin, taleple bağlılık ilkesine göre hareket etme zorunluluğu olmadığı kanaatindeyim. Hakim, tarafların istemine değil olayın özelliklerine göre "uygun bir tazminata" hükmedebilir; denmektedir ve gerekçe ile de amaç belirginleştirilmiştir. Dolayısıyla HMK m.26/2 ve BK m.56 birarada değerlendirildiğinde hakimin, talepten fazlasına hükmedebileceğini; olayın özelliklerine göre uygun olan tazminat 10 TL ise (ki madde buna hükmet diyor )davacı 5 TL istedi diye 5 TL'ye hükmetmenin maddenin düzenlenme amacına aykırılık teşkil edeceğini düşünüyorum. Farklı bir anlatımla buradaki hakimin takdir hakkı, tarafların talebiyle kısıtlanmamıştır; kriterler bellidir ve tasarruf yetkisi ile kısıtlanmayacak şekilde düzenlemeye gidilmiştir kanaatindeyim.

6098 S.K. m.58: "...uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.

Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine..."

Burada da maddenin, davacının isteminin paraya ilişkin tazminat şeklinde olabileceğinin düzenlendiği şeklinde anlaşılması gerektiği kanaatindeyim. Başka bir deyişle davacının istediği kadar para olan tazminat değil de; para talep edildiğinde takdir edilecek tazminat şeklinde... Hakimin takdir hakkını, hakimin, taraf talepleriyle bağlı olmaksızın manevi tatmin duygusunu sağlamak için belirlenen kriterler muvacehesinde tazminata hükmedebilmek olarak algılayabildiğimizde sorun, bu madde açısından da çözülebilir niteliktedir (diye düşünüyorum ).

P.S: HMK m.26/2 nimetlerinden faydalanalım biraz; belki daha isabetli bir sonuca ulaşılabilir diye düşünüyorum

Saygılar...