Mesajı Okuyun
Old 23-12-2011, 17:24   #11
GÜLSÜM ÖNAL

 
Varsayılan

İştirak halindeki mülkiyet hissesi satış vaadine konu edilmiş ise zamanaşımı işlemez biliyorum..sözleşmenin ifa kabiliyeti doğduğu anda zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Bunun için önceklikle müşterek mülkiyete çevrilmesi ve sözlşemenin ifa kabiliyetinin doğması gerekir.** Bu konuda Y.Kararları da mevcut Zamanaşımı süresinin başlaması için alacağın muaccel (istenebilir) olması gerekmektedir. (Borçlar Kanunu’nun 128. maddesi)- Ayrıva taşınmaz zilliyetliği teslim edilmiş ise de iyiniyet karinsine dayalı zamanaşımı dinlenmeyeceğine dair kararlar mevcut...
Sanırım ekli karar sizin olayınıza uygun*****************
T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/9207

K. 2006/9484

T. 21.9.2006

• TAŞINMAZ SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Tapu İptali ve Tescil - Noterlerin Şekline Uygun Olarak Düzenledikleri Bu Tür Sözleşmelerin Taraflardan Birinin Talep Etmesi Üzerine İlgili Taşınmazın Siciline Şerh Olanağı Olduğu )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Noterlerin Şekline Uygun Olarak Düzenledikleri Bu Tür Sözleşmelerin Taraflardan Birinin Talep Etmesi Üzerine İlgili Taşınmazın Siciline Şerh Olanağı Olduğu )

• TAŞINMAZ SİCİLİNE ŞERH OLANAĞI ( Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi - Noterlerin Şekline Uygun Olarak Düzenledikleri Bu Tür Sözleşmelerin Taraflardan Birinin Talep Etmesi Üzerine İlgili Taşınmazın Siciline Şerh Olanağı Olduğu )

• TAPU SİCİLİNE ŞERH ( Sözleşmenin Tapu Siciline Şerh Edilmiş Olması Vaad Alacaklısına Ayni Bir Hak Sağlamaz İse de Bu Şerh Kendisine Taşınmazda Sonradan Hak Sahibi Olanlara Karşı Kişisel Hakkını İleri Sürme Olanağı Verdiği )

818/m.22,125

1086/m.237

2644/m.26


ÖZET : Dava, biçimine uygun düzenlenen 2.6.1995 tarihli taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Noterlerin şekline uygun olarak düzenledikleri bu tür sözleşmelerin taraflardan birinin talep etmesi üzerine ilgili taşınmazın siciline şerh olanağı vardır. Sözleşmenin tapu siciline şerh edilmiş olması vaad alacaklısına ayni bir hak sağlamaz ise de bu şerh kendisine taşınmazda sonradan hak sahibi olanlara karşı kişisel hakkını ileri sürme olanağı verir.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 2.4.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 25.1.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, biçimine uygun düzenlenen 2.6.1995 tarihli taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacıya, 2.6.1995 günlü senetle 3266 parseldeki muris M.'e ait miras payının M., A. ve A. tarafından satışının vaad olunduğu, anılan sözleşmenin 24.9.1996 tarihinde tapu siciline şerh edildiği, 25.12.1995 tarihinde ise satıcılardan M.şah ve A.'nin aynı taşınmazlardaki muris M.'den gelen miras paylarını Doğan'a satış vaadinde bulundukları, bu kişi tarafından iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi ve taşınmazların tescili için 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/261 esasında kayıtla davanın açıldığı, mahkemenin iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesine 3266 parseldeki muristen bayilere intikal eden 2/24 payın D. adına tesciline karar verildiği, 3266 parselin 16, 25,37 ve diğer parsellere gittiği, dava konusu yapılan 16, 25, ve 37 parsellerden 16 parsel sayılı olanın dava dışı Salih'e tapuda satıldığı, 25 ve 37 parsellerin de yine Doğan tarafından davalı M.'a satıldığı dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Mahkemece; zaman aşımının gerçekleşmesi, tapuya şerh verilmesine rağmen 5 yıl içerisinde tapuda satışı yapılmaması ve bu konuda kesin hüküm bulunması nedenleriyle davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir.
Kaynağını Borçlar K.nun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri geçerliliği resmi şekil şartına bağlı tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türlerindendir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcının edimini yerine getirmemesi halinde vaad alacaklısı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Somut olayda olduğu gibi, aynı taşınmazların farklı tarihlerde ve farklı kişilere satış vaadinde bulunması durumunda yarışan şahsi haklardan önceki tarihli olanına değer vermek gerekir.
Davacının dayandığı sözleşmenin tarihi 2.6.1995, davalılardan Doğan'ın dayandığı sözleşme tarihi 25.12.1995 olduğuna göre, öncelik verilmesi gereken sözleşme davacıya ait olandır.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmeleri ile ilgili yasalarımızda özel bir zaman aşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar K.nun 125. maddesi hükmünce satış vaadi sözleşmesine dayanılarak açılan davalarda 10 yıllık zaman aşımı süresi uygulanır. Zaman aşımının başlangıç tarihinin belirlenmesinde ise sözleşmenin ifa olanağının doğumu tarihine bakmak gerekir.
Temyize konu uyuşmazlıkta muris M.'e ait pay hükmen 27.11.2002-27.1.2003 tarihinde davalı D. ve diğer mirasçılarına intikalen ve tescilen tapu siciline yazıldığından davacının dayandığı sözleşmenin ifa olanağı bu tarihte doğmuştur. Dava ise 2.4.2004 tarihinde açıldığından 10 yıllık zaman aşımının dolduğunu söylemek olanağı yoktur.
Bundan ayrı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237. maddesine göre kesin hükümden söz edilmesi için davanın tarafları, müddeabihi ve hukuki sebepleri arasında birlik olması gerekir. Davalı Doğan'ın 20.2.2002 tarihinde açtığı ve Gaziantep 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/261 esasında kayıtlı davanın konusu elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyet rejimine çevrilmesi ve taşınmazın tescili istemine ilişkin olduğu gibi, davacı anılan davada taraf sıfatı almamıştır.
Eldeki dava ile Gaziantep 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2002/261 esasındaki davalarda hukuki sebep farklılığı ve taraflar arasında birlik olmadığından orta yerde davanın görülmesi için olumsuz dava şartları arasında sayılan kesin hüküm de yoktur.
Bütün bunlardan ayrı, davacının dayandığı 2.6.1995 tarihli satış vaadi sözleşmesi 24.9.1996 tarihinde tapu siciline şerh edilmiş bulunmaktadır. Gerçekten, 2644 sayılı Tapu Kanununun 26. maddesi hükmünce noterlerin şekline uygun olarak düzenledikleri bu tür sözleşmelerin taraflardan birinin talep etmesi üzerine ilgili taşınmazın siciline şerh olanağı vardır. Sözleşmenin tapu siciline şerh edilmiş olması vaad alacaklısına ayni bir hak sağlamaz ise de bu şerh kendisine taşınmazda sonradan hak sahibi olanlara karşı kişisel hakkını ileri sürme olanağı verir.
Tarafların şerh tarihinden itibaren 5 yıl geçtiği halde satış işlemi yapmaması durumunda taşınmaz malikine tapu sicilinden kayıttaki şerhin silinmesini isteme hakkı sağlar. Yoksa şerhin yazıldığı tarihten itibaren 5 yıl geçmesine rağmen satış işlemi yapılmamışsa vaad alacaklısının sözleşmeden kaynaklanan haklarına dayanarak mahkemeden mülkiyet naklini istemesine engel değildir.
Mahkemenin Tapu Kanunun 26. maddesine yanlış anlam vererek davayı bu gerekçe ile de red etmesi açıklanan sebeple doğru olmamıştır.
Bu durumda mahkemece dava konusu yapılan 16 parselin maliki Salih Doğan'ın davada taraf durumu almadığı gözetilerek gerekli işlemler yapılıp, yine dava konusu taşınmazların kayden üçüncü kişilere satışı yapıldığı dikkate alınarak Türk Medeni Kanununun 1023. maddesine göre hukuki durumları değerlendirilip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir.
Tüm bu nedenler üzerinde durulmaksızın davanın somut olaya ve yasaya uygun düşmeyen bazı gerekçelerle reddi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın iadesine, 21.09.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.