Mesajı Okuyun
Old 09-12-2011, 13:07   #3
furugferruhzad

 
Varsayılan

Özellikle temyize başvurmayan avukat hakkında disiplin ve ceza kovuşturması hatta tazminat davaları açıldığı bilinen bir gerçektir. Kanımca açılan bu davaları değerlendirirken gerek HUMK md. 421,422 gerekse Borçlar Kanunu dikkate alınmalı avukatın temyize başvurmamasının görevi ihmal, ya da suiistimalden kaynaklanıp kaynaklanmadığı değerlendirilmeli, eğer ortada bir görevi ihmal ya da suiistimal yoksa sırf yasayı doğru uyguladı diye avukat sorumlu tutulmamalıdır. Hele tazminat davasına ilişkin bir sorumluluktan söz edebilmek için bu davranıştan doğan bir zararın varlığı mutlaka aranmalıdır. Eğer uygulama bu yönde gelişir ise, kanımca, özellikle müvekkil istemine dayalı hukukun gerektirmediği temyiz ya da tashihi karar istemleri ortadan kalkacaktır. Örneğin Hukuk Genel Kurulunun 17.2.1965 gün 4/14–78 kararında yer alan olaya baktığımızda avukatın Yargıtay bozmasına uyarak karar oluşturmuş olduğu yerel mahkeme kararını dahi temyiz ettiği görülecektir. Ve bu avukata 421 ve 422. maddelerin uygulandığı da karar içeriğinden anlaşılmaktadır. Kanımca avukat söz konusu hatayı hukuk bilmemekten değil müvekkil şikâyetinden korktuğu için gerçekleştirmiştir. (Karar Rıfat Ersoy Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu sf. 911’de yer almaktadır.)

Bu olayda davalı bankanın dava giderlerinin hüküm altına alınıp alınmamasında hiçbir hukuki yararı olmadığı gün gibi aşikârdır. Buna rağmen temyiz ederek davayı uzatmış olması kötü niyetli davranıştır. Davalı olarak dava hakkının diğer bir anlatımla savunma hakkının kötüye kullanılması hali vardır. Üstelik yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen tarafça karşılanacağı temel ilkesinin bir avukat tarafından bilinmemesi mümkün değildir. Yani bu kararın temyiz edilemeyeceği çünkü davalının “hiçbir hakkı olmadığını bildiği veya vaziyet icabı bilmesi gerektiği” bir durum söz konusudur. Kanımca bu temyiz sürekli müvekkil durumunda olan bankanın isteklerini reddedememekten kaynaklanmıştır. Hâlbuki kötü niyetli kişilere HUMK md. 421 ve 422 istikrarlı bir şekilde uygulansaydı böylesi durumların önüne geçilirdi.

Davayı temyiz etsek suç etmesek yine suç bu kadar arada derede bırakılan ve her türlü durumda suçlu bulunan bir yargı emekçesi daha yoktur herhalde avukatlar dışında