Mesajı Okuyun
Old 29-11-2011, 19:35   #5
Av. Caner Arıcı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan cinequanon
sevgili meslektaşım; kanaatimce şubenin bulunduğu yerin yetkili olabilmesi işlemi yapmış olmasına bağlı. Yani genel müdürlüğün yaptığı işleme karşı şubenin bulunduğu yer yetkili değil. Yargıtay kararları beni buna ikna ettiği için ve bu davada Yetkisizlik kararı ile karşılaşmak istemediğim için rica etsem bu husustaki Yargıtay Kararlarından burada paylaşır mısınız? Tekrar Teşekkür ederim.

Sevgili meslektaşım;

İş mahkemesinde, “kurumun ölüm aylığını kesme işleminin iptali ile kesildiği tarihten itibaren ölüm aylığı ödenmesinin devamına karar verilmesi” veya “kurum işleminin iptali ile ödenmeyen aylara ilişkin aylıkların yasal faizi ile birlikte tahsili…” talepli bir dava açılacak ve davalı olarak da SGK BAŞKANLIĞI gösterilecek. Bu konuda hemfikiriz sanırım…

Bence davacının bulunduğu yerde de dava açılabilir. Yetki konusunda içtihatlar:

Alıntı:
T.C. YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/13502
Karar: 2006/4757
Karar Tarihi: 10.04.2006
ALACAK DAVASI - BİRİKMİŞ EMEKLİ MAAŞI ALACAĞI - 506 SAYILI KANUNDAN DOĞAN UYUŞMAZLIK - HÜKÜM BULUNMAMASI HALİNDE 1086 SAYILI KANUNA GÖRE ÇÖZÜMLENMESİ GEREĞİ - YETKİ SORUNU
ÖZET: 506 Sayılı Kanun'un uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda; anılan yasada hüküm bulunmaması nedeniyle yetkili mahkemenin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na ilişkin genel hükümlere göre belirlenmesi gerekir.
(1086 S. K. m. 9, 17)
Davacı, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla birikmiş emekli maaşları tutarına mahsuben şimdilik 1.000.00 YTL'nin davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde mahkemenin yetkisizliği nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Mustafa Arınmış tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, 22.12.2000-18.09.2002 tarihleri arasında ödenmeyen yaşlılık aylıklarına mahsuben 1.000.000.000.-TL'nin 22.12.2000 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece; Tarsus İş Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir.
506 Sayılı Kanun'un uygulanmasından doğan uyuşmazlıklarda; anılan yasada hüküm bulunmaması nedeniyle yetkili mahkemenin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'na ilişkin genel hükümlere göre belirlenmesi gerekir. Bu çevrede; davanın kural olarak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 9 ve 17. maddeleri gereğince Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü'nün bulunduğu Ankara veya işlemlerin yapıldığı şubenin bulunduğu yerde açılması gerekir. Ne var ki, Kurum'un davanın açıldığı Mersin'de Şube Müdürlüğü ve avukatları mevcuttur. Öbür yandan davalı Kurum avukatı davayı başından itibaren takip etmiştir. Bu durumda sigortalıya nazaran hem ekonomik, hem de teşkilat yönünden güçlülüğü tartışılamayacak kadar açık bulunan ve en az, yetkili mahkemedeki düzey kadar savunma hakkını kullanmış olan Kurum'un yetkisizlik itirazı objektif iyi niyet kurallarıyla bağdaşmaz.
Diğer taraftan iş davalarının en kısa sürede sonuçlandırılması gereği de yasa hükmüdür. Konuya sosyal güvenlik açısından da bakıldığında yetkiye ilişkin genel usul kurallarının katı biçimde uygulanması, bu hukuk dalının amacı ile de bağdaştırılamaz. Aksinin kabulü halinde, kural olarak dar gelirli durumda bulunan sigortalılar ile bunların hak sahiplerinin mahkemeler yoluyla hak aramaları zorlaşmış olur. Oysa Kurumun görevi, sigortalı ya da hak sahiplerinin haklarını teslimde zorlaştırıcı değil, yasaların olanak verdiği ölçüde, olabildiğince kolaylaştırıcı olmalıdır
Belirtilen nedenlerle Mersin İş mahkemesi davada yetkili bulunduğundan; mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek hâlinde davacıya 10.04.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

Alıntı:
T.C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
Esas: 2004/4365
Karar: 2004/4653
Karar Tarihi: 11.05.2004
HİZMET TESPİTİ DAVASI - YETKİLİ MAHKEME - SSK ALEYHİNE AÇILAN DAVALAR - MECBURİ DAVA ARKADAŞLIĞI - YETKİ İTİRAZINDA BULUNULMUŞ OLMASI
ÖZET: Davacı, davalı işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitini istemiştir. Mahkemece dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu aleyhine açılan davalarda, Kurumu temsilen Kurum avukatlarının, şubenin bulunduğu yerde Kurum aleyhine davaları takip etme yetkisi vardır. Mecburi dava arkadaşlarından birinin aleyhine dava açma olanağı olan yerde, yetki itirazı dinlenemez.
(506 S. K. m. 79/10) (1086 S. K. m. 9, 17, 77) (2709 S. K. m. 141)
Dava: Davacı davalılardan işveren nezdinde 29.01.1999-31.05.1999 tarihleri arasında futbolcu olarak geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine gereği düşünüldü:
Karar: Dava nitelikçe davalı işyerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespitine ilişkindir. Bu yönüyle davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa'nın 79/10. maddesidir. Öte yandan 506 sayılı Yasa'nın 79/10. maddesine dayalı olarak açılan hizmet tespiti davalarında davalı işveren ve SSK Başkanlığı arasında mecburi dava arkadaşlığı olduğu, davalılardan SSK Başkanlığının süresinden sonra, diğer davalının ise süresinde yetki itirazında bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Dava konusu olayda uyuşmazlık yetkili mahkemenin belirlenmesinden kaynaklanmaktadır. İster mecburi, ister ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olsun bir davada birden fazla davalı mevcut ise davanın bunlardan birinin ikametgahında açılabilir ( HUMK 9/11 ). Davalılardan SSK Başkanlığının merkezi Ankara'da olmakla birlikte HUMK'nun 17. maddesi gereği şubesinin bulunduğu İstanbul'da da aleyhine dava açılabilmesi mümkündür. BUNUN İÇİN UYUŞMAZLIĞIN ŞUBE MUAMELESİNDEN KAYNAKLANMASINA GEREK YOKTUR. Zira Kurumu temsilen Kurum avukatlarının şubenin bulunduğu yerde Kurum aleyhine açılan davaları takibe yetkileri vardır. Aksinin kabulü Anayasanın 141 ve HUMK'nun 77. maddesinin öngördüğü emredici nitelikteki hükümlere aykırıdır. Hal böyle olunca da mecburi dava arkadaşlarından SSK Başkanlığı açısından yetkili mahkemede dava açılmış olduğu da göz ardı edilerek, davalı işverenin yetki itirazının kabulü ile dava dilekçesinin yetki yönünden reddi isabetsiz olmuştur. Kaldı ki davalı işveren yetki ilk itirazında yetkili mahkemeyi Karadeniz Ereğlisi olarak gösterdiği halde, yetkili mahkeme olarak Zonguldak İş Mahkemesinin belirlenmesi de doğru değildir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgulara aykırı biçimde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 11.05.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

İlk Yargıtay kararındaki, "işlemin SSK Genel Müdürlüğü tarafından yapılmamış olduğu hususu"na takılmamalıdır bence... Zira ikinci kararda açıkça "...bunun için uyuşmazlığın şube muamelesinden kaynaklanmasına gerek yoktur..." denilmektedir. Bu durumda bence, "işlem SGK Başkanlığı tarafından yapılmış, davanın açıldığı yerdeki şubenin bir tasarrufu yok, o halde yetkili mahkeme Ankara Mahkemeleri'dir" denilemez; davacının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.