Mesajı Okuyun
Old 06-01-2007, 02:34   #2
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Kişinin yaptığı borçlar ve bunların mevcut ailevi yaşam standartlarına göre yersiz harcamalar olduğu, borçlanmak suretiyle alınan paraların nereye harcandığı vs. hususlarda her türlü delille birlikte tanık dinletmek suretiyle ispatlanabilecektir. Bir kimsenin kısıtlanmak suretiyle vesayet altına alınmasına ilişkin talep özel hukuktan ziyade kamu hukuku niteliği ağır basan bir taleptir. Yapılan iş bir çekişmeli bir davadan öte vesayet makamını harekete geçirmekten ibarettir. İddia mahkemece ciddi bulunduğu takdirde talebin kim tarafından yapıldığı fazlaca önemli değildir. Mevcut delillerin sunulması ve incelenmesi neticesinde bir karar verilecektir. Olayın özelliği MK 409. maddesinin uygulanması da gereklidir. Buna göre bu sebeple kısıtlanacak kişinin dinlenmesi kısıtlama kararının verilebilmesi için bir ön koşul olarak getirilmiştir. Aşağıdaki karar bir fikir verecektir.

Alıntı:

**************
SAVURGANLIK NEDENİYLE KISITLAMA TALEBİ - HACİR ALTINA ALINMA- GÖREV
Karar Tarihi : 26.02.2004
Karar No : 2252
Karar Yılı : 2004
Esas No : 1430
Esas Yılı : 2004
Daire No : 2
Daire : HD
**************
(4721 S. K. m. 406) (4787 S. K. m. 4/1, Geç. m. 1)
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: 1-Dava, Türk Medeni Kanununun 406. maddesinde yer alan " savurganlık, kötü yaşama ve malvarlığını kötü yönetme sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesine yol açma.. " sebebiyle kısıtlama isteğine ilişkindir.
Toplanan delillerden; kısıtlanması istenilen Mehmet T.'nün 1340 doğumlu olup 80 yaşında olduğu, eşinin 1993'te ölümünden sonra uzunca bir süre yalnız yaşadığı, 31.01.2001 tarihinde kendisinden ( 45 ) yaş küçük Kumru isimli Azeri bir kadınla evlendiği, bu kadının köye hiç gelmediği, daha sonra evine değişik tarihlerde Azeri uyruklu başka kadınların geldiği; hakkında evinde Azeri kadınlarla fuhuş yaptırdığı iddiasıyla birkaç kez Jandarmaya ihbarlar yapıldığı, bu ihbarlar üzerine yapılan kontrollerde; 31.03.2001 tarihinde evinde Z. İbrahimova ile V. Aliyeva isimli iki Azeri kadının bulunduğu, 30.01.2002 tarihinde yapılan kontrolde P. Rougiva isimli Azeri bir kadının olduğunun tesbit edildiği, köyde Mehmet T.'nün gayrimenkullerini satıp Azeri kadınlarla yediği konusunda yaygın duyumların olduğu, 1160, 1161, 1000, 748 ve 1155 parsel sayılı zeytinlik ve bademlik vasıflı beş parça taşınmazını 20.12.2001 ve 20.07.2001 tarihlerinde üçüncü kişilere sattığı, bu taşınmazlardan sadece birini 10 milyara sattığı ifade edildiği halde, bankalardaki kendi adına olan hesaplarda toplam 6.1 milyar lira civarında parasının olduğu, 13.11.2002 tarihinde de noterde düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile iki parça taşınmazını Fatma isimli kadına verdiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen ve gerçekleşen bu olgular Mehmet T.'nün malvarlığını, bilinçsiz, amaçsızca tükettiğini, alım-satım ilişkilerinde yarar dengesini gözetmediğini, savurganlık ve suihal içerisinde ve eğiliminde olduğunu göstermektedir. Türk Medeni Kanununun 406. maddesinin koşulları oluşmuştur. Kısıtlanmasına ve vasi atanmasına karar verilmesi gerekirken, isteğin reddi doğru görülmemiştir.
2- 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından ( MK. md. 118-494 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur.
Sonuç: Temyiz edilen kararın 1. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, 26.02.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.


**************
.: CopyRight by Sinerji A.Ş. :.