Mesajı Okuyun
Old 22-11-2011, 16:56   #13
hayalperdesi

 
Varsayılan

10 yıldan fazla süre geçmiş ise de, satışı vaad edilen taşınmaz vaad alacaklısına teslim edildiğinden, 10 yıl geçmesine karşın açılan davalarda zamanaşımı savunmasında bulunmak Türk Medeni Kanunun 2. maddesinde tanımı yapılan dürüstlük kuralına uygun düşmeyeceğinden, dinlenemez.

T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/752
K. 2007/1932
T. 28.2.2007
• TAŞINMAZ MAL SATIŞ VAADİNE DAYALI PAY TESCİLİ İSTEMİ ( Taşınmazın İmar Mevzuatı Uyarınca İfraz Olanağı Olup Olmadığı Valilikten Sorulup Saptanmadan Bilirkişinin Sözüne Bakılarak Parselin Bölünme Suretiyle Tescili İsabetsiz Olduğu )
• TAŞINMAZIN İFRAZ OLANAĞI ( Olup Olmadığı Valilikten Sorulup Saptanmadan Bilirkişinin Sözüne Bakılarak Parselin Bölünme Suretiyle Tescili İsabetsiz Olduğu - Taşınmaz Mal Satış Vaadi Sözleşmesi )
• İMAR PLANI OLMAYAN YERLER ( Taşınmaz Malın Yapılaşma Amacıyla Arsa ve Parselleri Hisselere Ayıracak Şekilde Bölünmesi Satış Vaadi Sözleşmelerine Konu Yapılması Mümkün Olmadığı )
3194/m.11
ÖZET : Dava biçimine uygun düzenlenen taşınmaz mal satış vaadine dayalı pay tescili istemiyle açılmıştır. 3194 sayılı yasanın 11. maddesindeki ayrık durumlar hariç imar planı olmayan yerlerdeki bir taşınmaz malın yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak şekilde bölünmesi, satış vaadi sözleşmelerine konu yapılması mümkün değildir.

Somut olayda ise, 512 parsel sayılı taşınmazın tarla niteliğinde olduğu yapılan keşifte dinlenen tanık sözlerine göre de tarım amaçlı kullanıldığı, anlaşılmaktadır. Her ne kadar taşınmazın imar mevzuatı uyarınca ifraz olanağı olup olmadığı valilikten sorulup saptanmadan bilirkişinin sözüne bakılarak 512 parselin bölünme suretiyle tesciline karar verilmiş ise de, davacının iddia şekline göre bu konudaki yanılgı sonuca etkili görülmemiş, düşülen hataya değinilmekle yetinilmiştir.

DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.11.2003 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali tescil istenmesi üzerine usuli bozmaya uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09.05.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, 17.03.1986 günlü biçimine uygun düzenlenen taşınmaz mal satış vaadine dayalı pay tescili istemiyle açılmıştır.

Davalı zamanaşımı defi bildirmiş, pay tescilinin mümkün olmayacağını da ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece bilirkişinin 29.04.2004 günlü krokisinde 3. alternatif olarak gösterilen ifraz şekline göre A harfli 11200 m2 kısma ait davalı tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.

Hükmü davalı temyiz etmiştir.

Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmeleri için yasa özel bir zamanaşımı ön gelmediğinden burada da kural olarak Borçlar Kanunun 125. maddesinde belirlenen 10 yıl zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Her ne kadar sözleşmenin yapıldığı 17.03.1986 tarihi ile davanın açıldığı 19.11.2003 tarihleri arasında 10 yıldan fazla süre geçmiş ise de, satışı vaad edilen taşınmaz vaad alacaklısına teslim edildiğinden, 10 yıl geçmesine karşın açılan davalarda zamanaşımı savunmasında bulunmak Türk Medeni Kanunun 2. maddesinde tanımı yapılan dürüstlük kuralına uygun düşmeyeceğinden, dinlenemez. Davalının diğer temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. Ancak;

3194 sayılı yasanın 11. maddesindeki ayrık durumlar hariç imar planı olmayan yerlerdeki bir taşınmaz malın yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak şekilde bölünmesi, satış vaadi sözleşmelerine konu yapılması mümkün değildir. Somut olayda ise, 512 parsel sayılı taşınmazın tarla niteliğinde olduğu yapılan keşifte dinlenen tanık sözlerine göre de tarım amaçlı kullanıldığı, anlaşılmaktadır. Her ne kadar taşınmazın imar mevzuatı uyarınca ifraz olanağı olup olmadığı valilikten sorulup saptanmadan bilirkişinin sözüne bakılarak 512 parselin bölünme suretiyle tesciline karar verilmiş ise de, davacının iddia şekline göre bu konudaki yanılgı sonuca etkili görülmemiş, düşülen hataya değinilmekle yetinilmiştir.

Gerçekten, davacının dava dilekçesindeki istemi taşınmazın hisselendirilerek tescili talebinden ibarettir. Başka bir anlatımla davacı ifraz yoluyla tescil talebinde bulunmadığından, HUMK.nun 74. maddesine hükme bağlanan taleple bağlılık kuralına aykırı şekilde ifraz suretiyle tescil hükmü kurulması yasaya aykırı olmuş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 28.02.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/5522
K. 2007/6171
T. 17.5.2007
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Elbirliği Mülkiyetine Tabi Taşınmaz Ortakları Arasındaki Satış Vaadi Sözleşmelerinde Ayrıca Zilyetliğin Devri Gerekmediği - On Yıllık Zamanaşımı Uygulanamayacağı )
• ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİNE TABİ TAŞINMAZ ( Ortakları Arasındaki Satış Vaadi Sözleşmelerinde Ayrıca Zilyetliğin Devri Gerekmediği/On Yıllık Zamanaşımı Uygulanamayacağı - Tapu İptali ve Tescil Talebi )
• SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Elbirliği Mülkiyetine Tabi Taşınmaz Ortakları Arasındaki/Ayrıca Zilyetliğin Devri Gerekmediği - Tapu İptali ve Tescil Talebinde On Yıllık Zamanaşımı Uygulanamayacağı )
• ZİLYETLİĞİN DEVRİ ( Elbirliği Mülkiyetine Tabi Taşınmaz Ortakları Arasındaki Satış Vaadi Sözleşmelerinde Ayrıca Devir Gerekmediği - Tapu İptali ve Tescil/Vaad Borçlularının Zamanaşımı Savunmasının "Dürüst Davranma" Kuralı İle Bağdaşmayacağı )
4721/m. 2, 702, 716
ÖZET : Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir. Elbirliği mülkiyetinde hiçbir ortak için tasarruf edebileceği bir pay söz konusu değildir; zilyetlik tüm ortaklar adına sürdürülür. Hal böyle olunca elbirliği mülkiyetine tabi taşınmaz ortakları arasındaki satış vaadi sözleşmelerinde ayrıca zilyetliğin devri gerekmediğinden tapu iptali ve tescil taleplerinde on yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaz. Vaad borçlularının zamanaşımı savunmasında bulunması "dürüst davranma" kuralı ile bağdaşmayacağından dinlenemez.

DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 12.11.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30.01.2002 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Dava taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Mahkemece satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı 03.02.1987 tarihinden dava tarihi olan 12.11.2003 tarihleri arasında 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden istem reddedilmiş,

Hükmü davacı temyiz etmiştir.

03.02.1987 tarihli biçimine uygun düzenlenen sözleşmenin konusu 33 ve 38 parsel sayılı taşınmazlardaki miras yoluyla davalıların miras bırakanına intikal edecek paylara ilişkindir. Davacı ve davalıların miras bırakanı kardeştir. Sözleşme metnine bakılırsa satış vaadinin yapıldığı ve sözleşmenin ifa olanağı kazandığı tarihte tarafların satış vaadine konu parsellerde elbirliği malikleri olduğu açıkça görülür. Zira tarafların ortak miras bırakanı Ş. 23.10.1983 tarihinde vefat etmiştir.

Türk Medeni Kanunu'nun 702. maddesi hükmünce elbirliği mülkiyetinde hiçbir ortak için tasarruf edebileceği bir pay söz konusu değildir. Mülkiyet hakkı elbirliği ile ortaklara ait olduğundan elbirliği ortaklığındaki zilyetlik tüm ortaklar adına sürdürülür. Dolayısıyla mirasçı olan davanın tarafları tasarruf şekli ne olursa olsun taşınmaza birlikte zilyet sayılır. Hal böyle olunca dava konusu taşınmazların vaad alacaklısı davacıya ayrıca teslimi gerekmez. Satışı vaad edilen taşınmazlarda davalı da hukuken zilyet sayıldığından, dava sözleşme tarihine nazaran 10 yıllık süre geçtikten sonra da açılmış olsa vaad borçlularının zamanaşımı savunmasında bulunması Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde yer alan "dürüst davranma" kuralı ile bağdaşmayacağından dinlenemez.

Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında mahkemece çekişmenin esası hakkında bir hüküm kurulması yerine davanın zamanaşımı varlığından söz edilerek reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 24.05.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.



----------------
Arkadaşlar gereksiz polemikler içine girmeyelim. Kişileri karalamayalım. Burada asıl amaç paylaşım. Yanlış kim tarafından yapılırsa yapılsın yanlıştır.