Mesajı Okuyun
Old 24-10-2011, 16:06   #23
Av.Fatih KISA

 
Varsayılan

günü fax yolu ile gönderdiği mazeret dilekçesinde iki adet duruşması, bulunduğunu bildirmiş buna
dair belgeleri eklemediği gibi pul da eklememiştir. Mevcut bu durum duruşmada okunmuş; davalı
vekiline sorulmuş, davalı vekili “mazereti mahkemenin takdirine bırakıyorum” şeklinde beyanda
bulunmuştur. Davalının bu beyanı dikkate alınarak mahkemece davacı vekilinin mazereti reddedilmiş,
önce taraflarca takip edilmeyen davanın işlemden kaldırılmasına, ardından da yasal süre içinde
yenilenmemekle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Yeri gelmişken konuya ilişkin yasal düzenleme ve ilkeler üzerinde de durulmalıdır: İşlemden kaldırma
ve davanın açılmamış sayılması müessesesi 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
(HUMK)’nun 409 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kural olarak, mahkemece; taraflara
usulüne uygun davetiye çıkarılması, bu yolla tarafların duruşmada hazır bulunmalarının ve savunma
yapabilmelerinin sağlanması yasal bir zorunluluktur. Usulüne uygun davet edilen taraf davacı ise,
davasını takip etmek istiyorsa bizzat ya da vekili vasıtasıyla duruşmaya katılmalıdır. Eğer duruşma
günü celseye katılma imkanı yoksa buna ilişkin mazeretini bildirmeli, belgelemeli ve
duruşma gününün kendisine bildirmesi için gerekli giderleri de yatırmalıdır. Davalı taraf ise,
yargılamaya katılmak istemiyorsa ve savunma yapmayacaksa katılmak zorunda değildir. Bu durumda
davayı inkar etmiş sayılır; davayı takip etmek isteyip de buna imkanı yoksa bu durumu dilekçesi ile
bildirmeli, belgelemeli ve tebliğ giderlerini de yatırmalıdır. Görüldüğü üzere, duruşma günü celseye
katılma imkanı olmayan tarafın bu mazeretini bildirip belgeleyerek, bildirim giderlerini de yatırarak
duruşmanın ertelenmesini isteme olanağı bulunmaktadır. Ne var ki, dilekçede yer alan mazeretin
geçerli bir nedene dayanması; ispatına yönelik belgelerin (duruşma zabtı, doktor raporu v.s.) dilekçeye
eklenmesi ve duruşma zabtının ve duruşma gününün tebliğ edilmesi için gerekli masrafın (posta pulu,
cevaplı telgraf gibi) mazeret dilekçesi ile birlikte verilmesi gereklidir. Mazeret dilekçesinde bildirilen
nedenin var olup olmadığı konusunda mahkemenin araştırma yapma gibi bir mükellefiyeti
bulunmamaktadır.
Tarafın mazeretini belgelemesi ve gerekli giderin ibrazı adil yargılanmanın hızlı ve seri yapılması,
dosyaların gereksiz sürüncemede bırakılmasını engellenmesi bakımından önemlidir. Mahkemece,
usulüne uygun biçimde davet edilmiş taraflardan yalnız biri duruşmaya katılırsa gelmeyen tarafın
geçerli mazeret gönderip göndermediği, gerekli masrafın karşılanıp karşılanmadığı incelenecek; gelen
tarafın bu mazeret dilekçesine karşı beyanına göre, dosyanın işlemden kaldırılmasına ya da
kaldırılmamasına karar verilecektir.
Mazeret göndermeyen davacı tarafın yokluğunda duruşmaya gelen taraf davayı takip etmeyeceğini
açıkça bildirirse dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğinde kuşku
bulunmamaktadır. Mazeret bildirilmişse ve diğer taraf hazır ise bu mazeret konusundaki
düşüncesi mutlaka sorulmalıdır. Davacı yanca mazeret bildirilmiş; mazereti hazır bulunan taraf ve
mahkeme kabul etmişse bu halde yargılamaya devam olunarak belirlenecek yeni duruşma gününün
yatırılan davacı giderlerinden karşılanarak gelmeyen tarafa bildirilmesi gerektiğinde de kuşku yoktur.
Davacı mazeret bildirmiş ancak belgelendirmemişse ya da gönderdiği mazeret geçerli değilse, hazır
bulunan taraf sorulmasına karşın mazereti kabul ettiğine ilişkin açık bir beyanda da bulunmamışsa ve
konuyu mahkemenin takdirine bırakmışsa mahkeme mazereti değerlendirecek kabul ederse
açıklanan şekilde davacı tarafa yeni duruşma gününü bildirecek, kabul etmezse de davanın hazır
bulunan tarafça takip edildiğine ilişkin açık bir beyan bulunmadığından dosyanın işlemden
kaldırılmasına karar verecektir. Zira, gelen tarafın herhangi bir beyanda bulunmamak yönündeki bu
davranışı davayı takip etmek istemediğini göstermektedir. Yukarıda da açıklandığı üzere, somut
olayda mahkeme hakimi davacının fax ile gönderdiği mazereti duruşmada okumuş pul eklenmediğini
belirtmiş ve davalı tarafa bu konudaki görüşünü sormuş; davalı taraf ise “mazereti mahkemenin
takdirine bıraktığını” ifade etmiştir. Hazır bulunan davalı tarafın bu beyanının yukarıda açıklanan
yasal düzenleme ve ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesine gelince; Davalı açıkça davayı takip
etmeyeceğini bildirmemekle beraber gelmeyen davacının yokluğunda devam edilmesini de açıkça
istememiştir. Aslolan davalının aleyhine olan bu davanın bir an önce sonuçlanmasını istemesidir.
Davalının, davacı tarafça takip edilemeyen bir davayı takip etmesi kural olarak kendisi aleyhine bir
durumdur. Bu durumun kendi yararına olduğunu değerlendirip, davayı takip etmek istiyorsa bunu
açıkça ifade etmesi gereklidir. Davalı, aleyhine açılan davanın reddedileceğini düşünüyorsa, davayı
takip edeceğini açıkça ifade etmeli ve dosyanın işlemden kaldırılmasına engel olmalı veya
yargılamaya davacının yokluğunda devam edilmesini istemelidir. Davalı bu konuda açıkça beyanda
bulunmayıp, takdiri mahkemeye bıraktığına göre, bu beyanı mahkemece verilecek kararı kabul ettiği anlamına gelmektedir. Mahkeme geçerli görmediği mazereti reddetmiş ve dosyayı işlemden
kaldırmıştır. Bu karar sonrasında dava taraflarca yenilenmemiş; sonuçta da açılmamış sayılmasına
karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, Türk yargı sistemine göre, hukuk yargılamasında
hâkim kendiliğinden bir davayı inceleyip, uyuşmazlığı çözemez. Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak
da, hâkim tarafların istekleri ile bağlı tutulmuştur (HUMK m.72, m75). Öyleyse -kamu düzeninin
gerektirdiği haller dışındaYargıtay Kararları 145 hakimin resen yargılamayı sürdürmesi olanaklı
olmadığına, tarafların davayı hazırlama ve takipleri gerektiğine göre, hakimin davacının yapmadığı
işlemi kendiliğinden ikmal etmesi olanaklı değildir. Az önce açıklanan genel kurala ayrık olmak üzere,
kanunlarımızda hâkimin re’sen araştırma yapabileceği hallere de yer verilmiştir. Bu gibi hallerde
olayın özelliğine göre hakim, incelemelerin gerektirdiği masrafların taraflarca ödenmemesi halinde
sonradan haksız çıkan taraftan alınmak üzere Hazineden ödenek isteyip gereğini yerine getirir (HUMK
m.415). Temyize konu dava ise, alacak istemine ilişkin olup, az yukarıda belirtildiği şekilde “re’sen
araştırmakuralı” değil, olayda “delillerin taraflarca hazırlanması” ilkesinin uygulanması gerektiği her
türlü duraksamadan uzaktır. Her ne kadar, Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında pul
yokluğunun mazeretin reddi gerekçesi olmayacağı giderin HMUK’un 415 maddesince karşılanması
gerektiği ileri sürülmüşse de bu görüşe çoğunluk katılmamıştır. Çoğunluk görüşü; gerek yukarıda
açıklanan ilkeler; gerekse uygulanması önerilen HUMK’un 415 maddesinde yer alan “resen icrası
emrolunan muamelenin gerektirdiği masrafın” şeklindeki açık düzenleme karşısında, esasen
mazeretinin kabul edildiğinin bildirilmesi konusunda gerekli giderleri yatırma yükümü davacıda
olduğundan, söz konusu bildirim giderlerinin hazır bulunup da davayı takip edeceği konusunda açık
bir beyanda bulunmayan davalıdan alınması mümkün olmadığı gibi; mazeretinin kabul edildiğinin
davacı tarafa bildirilmesi konusunda mahkemenin resen işlem yapması olanağı da bulunmadığından
masraf yatırılmamış olmasının da usulü eksiklik kabul edilmesi yönünde birleşmiştir. O halde,
mazereti bulunduğunu bildiren tarafın, bunu belgelendirmesi gerektiği gibi yargılamada devamlılığı
sağlamak üzere duruşma gününün bildirilmesi için gerekli giderleri de yatırması gereklidir. Davayı
takip etmeyen ve gerekli masrafları yatırmayan davacının bu hakkını kullanması için Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu’nun 415. maddesinde yazılı işleme başvurulması, eş söyleyişle duruşma
gününün taraflara tebliğine yönelik masrafların Hazine’den karşılanması olanaklı değildir.
Netice olarak mazeretini, dilekçesi ile birlikte belgelemeyen ve duruşma zabtının ve duruşma gününün
tebliğ edilmesi için gerekli giderleri de mazeret bildirirken yatırmayan davacının, davasının
mahkemece işlemden kaldırılması ve ardından da açılmamış sayılması usul ve yasaya uygun olmakla;
buna ilişkin direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ:
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle
ONANMASINA, gerekli ilam harcı peşin alındığından başkacaharç alınmasına mahal olmadığına,
10.11.2010 gününde ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.