Mesajı Okuyun
Old 22-10-2011, 12:21   #1
ahar

 
Varsayılan Özel mülkiyete konu ( tapulu taşınmaz ) taşınmaza ilişkin orman vasfında olduğu gerekçesi ile idarece açılan tapu iptal ve tescil davası

Öncelikle tüm meslektaşlarıma saygılar...

Soruma konu olay şu şekildedir:

Özel mülkiyete konu olmuş bir taşınmaz üzerine ( müvekkile 1977 senesinde satımla intikal etmiştir), arazinin orman sınırları içinde kaldığına dair idarece tapuya şerh düşülmesi ( 1992 senesinde ) ve 2011 senesinde tapu iptali ve ilgili taşınmazın hazine adına tescili talebiyle dava açılmasından ibarettir.

İdare davasında, taşınmazın halen eylemli durumu itibari ile orman niteliğini taşıdığı ve yapılacak bilirkişi incelemesinde taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu hususunun tespit edileceğini beyan etmiştir.

Yaptığım incelemeler doğrultusunda, mahkemenin orman sınırlama tutanakları, orman kadastro haritaları ve amanejman tutanakları … doğrultusunda alınacak bilirkişi raporu görüşüne istinaden karar vereceği sonucuna ulaştım. Nitekim, gerçekten orman niteliğine haiz olan bir taşınmazın hazine yedinde olması gerektiği ve mahkemenin de bu yönde karar vereceği açıktır.

Önem arz eden husus ise MK. 1023 gereği tapu siciline güvenerek gayimenkulün mülkiyetini elden etmiş malikin tapunun iptali ve hazine adına tescili halinde mağduriyetinin ne denli giderileceğidir?

Yargıtay' ın bu konuda DOĞRUSÖZ ve ASLAN / Türkiye AİHM mahkemesi kararında Türkiye' nin haksız bulunmasına dek verdiği kararlar mülkiyet hakkı idarenin hatalı işlemi ile ( baştan beri orman vasfında olan yere ilişkin tapu tesis edilmesi, taşınmazın özel mülkiyete konu edilmesi ve dolayısıyla tapusu iptal edilen malikin idarenin hatalı işlemi nedeniyle zarara uğradığı gerekçesiyle ) zedelenen malikin MK. 1023 ve 1007 doğrultusunda tüm zararının tazmini talep hakkına sahip olduğu yönünde idi.

Ancak bahsettiğim AİHM kararında "... AİHM, tespit edilen ihmalin, el koymanın yasa dışılığında ziyade tazminat eksikliği olması durumunda, tazminatın mülkün tam değerini yansıtmasının gerekli olmadığını yineler. Bu nedenle, başvuranların tazminat alma hususundaki yasal beklentilerini karşılayacak bir meblağın götürü usulü belirlenmesini uygun bulur... " demekle kamu yararı gerekleri ve kişinin temel haklarının korunması gerekleri arasındaki adil dengenin nasıl sağlanacağı hususunda bir muğlaklık doğmuştur.


Cevabını aradığım ve görüşlerinizi beklediğim husus da tam budur; Yargıtay uygulamasında, mülkünden yoksun kalmasına neden olacak bir önlem ile karşı karşıya kalan malike haddinden fazla yük binmemesi için belirlenecek tazminat miktarının kriterleri nelerdir ve bu yöndeki talepler hangi aşamada dermeyan edilmelidir?


Cevap ve görüşleriniz için peşinen teşekkürler, iyi çalışmalar...

Av. İbrahim DEMİR