Mesajı Okuyun
Old 22-10-2011, 02:08   #3
magistra175

 
Varsayılan

Muvazaaya dayanmak yukarıda belirtildiği üzre yazılı ispat şartı dolayısıyla sizin için bir avantaj oluşturmayacaktır. Ayrıca inançlı temlik bakımından da temlik edilenin bir taşınmaz olması dolayısıyla temlik sözleşmesinin tapu memuru önünde resmi şekle uyularak yapılma zorunluluğu vardır. Dolayısıyla inançlı bir sözleşmenin varlığı yönünde ki iddianız resmi aykırılık gerekçesiyle kesin hükümsüz addedilecektir. Bütün bu iddialardan öte bu olay bakımından asıl olan hukuki müessese kanuna karşı hiledir. Roma'da Lex Commissoria yasağı olarak bilinen ve Türk hukuku bakımından da hala benimsenen(MK m.873/II) yasak dolayısıyla taraflar sözleşmede kararlaştırsalar bile, rehnedilen malın paraya çevrilmesi yerine, borcun ödenmemesi halinde alacaklıya geçeceğine ilişkin kayıtlar hükümsüzdür. bu hüküm emredici bir hükümdür. Olay bakımından ise tarafların asıl iradesi verilen ödünce karşılık bir teminat sağlamaktır.Teminatın konusu ise taşınmazdır. Ancak hukukumuz bakımından teminat konusunun alacaklıya devri yasaklanmış, bunun yerine taşınmaz üzerinde alacaklı lehine rehin tesis etmek suretiyle, alacağın vadesinde ödenmemesi halinde alacaklıya rehin konusu satıp satış bedeli üzerinden alacağını tahsil etme imkanı tanınmıştır. dolayısıyla tarafların verilen ödünce karşılık taşınmaz üzerinde alacaklı lehine rehin tesis etmek yerine, taşınmazın alacaklıya devredilmesi lex commissoria yasağına aykırılık teşkil etmektedir. İlk bakıldığında bir kimsenin maliki olduğu taşınmazını bir başkasına bütün kanuni şartlara uyarak rızasıyla devretmesi kanuna uygun bir hukuki işlem gibi görünebilir. ancak yapılan bu hukuki işlemle aslında kanunun yasakladığı bir sonuç elde edilmek istenmiş ve elde edilmiştir. Bu sebeple burada bir kanuna karşı hile söz konusudur. son olarak kanuna karşı hilenin müeyyidesi:"Böyle bir işlemin müeyyidesi, kanunun doğrudan doğruya yasak ettiği işleme ilişkin müeyyidenin aynısıdır."