|
|
|
|
|
Sayın Av. Armağan KONYALI; HMK ile ilgili yorumunuza katılıyorum.. Ancak Karayolları Trafik Kanunu'nun yukarıda yazdığım 110/1 ve 110/2 maddesi hükümlerine göre ve özel kanun olması sebebiyle bu davanın kazanın vuku bulduğu yer asliye hukuk mahkemesinde açılması gerekmez mi? Tartışma konusu olayda gerede belediyesi sınırları içerisinde meydana gelen bir trafik kazası sözkonusu olduğu için dava Gerede Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmeyecek midir?
|
|
|
|
|
|
Değerli Meslektaşım,
Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat davalarında 4 (DÖRT) yer mahkemesi yetkilidir:
1. İşletenin veya araç sürücüsünün ikâmetgahı mahkemesi,
2. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının merkezinin, şubesinin (bölge müdürlüğü, vs...) bulunduğu yer mahkemesi ile poliçeyi düzenleyen acentenin bulunduğu yer mahkemesi,
3. Trafik kazasının gerçekleştiği yer mahkemesi,
4. Zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi (HMK 16. madde).
Haksız fiilin gerçekleştiği yer mahkemesinin yetkisi kesin değildir. Bu madde ile davacıya seçimlik bir hak verilmiş ve usul ekonomisi gereği davanın kolay görülebilmesine imkan verilmiştir. Aşağıya yapıştırdığım Yargıtay kararında da bu husus vurgulanmıştır. Zaten sizin davanızda işleten idare ile kazanın meydana geldiği yer anladığım kadarıyla aynı yerde; Geredede. Bu halde, Gerede Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmanız yerinde olacaktır. Ancak dilerseniz diğer yetkili mahkemelerde de açabilirsiniz. 2918 Sayılı Kanunun 110. maddesinde de "açılabilir" denmekle yetkinin seçimlik olduğu anlaşılmaktadır.
Saygılarımla
Av. Fatih KARACA
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/10192
K. 2003/2388
T. 17.3.2003
• SİGORTAYA DAYALI RÜCU DAVASI ( Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının Davalı Olması Halinde Sigortacının İkametgahında da Dava Açılabileceği - Davanın Haksız Fiilin Vuku Bulduğu Ortak Yetkili Yer Mahkemesinde Görülmesi Gerektiğine İlişkin Mahkeme Kararının Hatalı Olduğu )
• YETKİ ( Davalı Sayısının Birden Fazla Olması Halinde Davalılardan Birinin İkametgahında Dava Açılabileceği - Trafik Kazası Haksız Fiilinin Vuku Bulduğu Yer Mahkemesine İlişkin Yetkinin Kesin Yetki Olmadığı Davacıya Tanınan Seçimlik Hak Olduğu )
• YETKİ İTİRAZI ( Esas Hakkında Yapılan İtirazla Birlikte Yapılacağı - Genel Mahkemede Açılan İtirazın İptali Davasında Hem İcra Dairesinin Yetkisi Hem de Borcun Esasına İlişkin İtirazın İncelenmesi Gereği )
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Yetki İtirazı ile Esasa İlişkin İtirazın Birlikte İncelenmesi Gereği )
1086/m. 9, 21
2918/m. 110
2004/m. 50, 67
ÖZET : Davada Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısının yer alması halinde, sigorta rücu davasının sigortacının ikametgahında da açılması mümkün bulunmaktadır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Kadıyöy Asliye 2. Hukuk Mahkemesi'nce verilen 03/07/2002 tarih ve 2002/708-2002/810 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ayşe Altun tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalıların malik, sürücü ve sigortacısı olduğu aracın neden olduğu trafik kazasında müvekkili şirkete kasko sigortalı aracın hasarlandığını, müvekkiline ödenen bedelin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalıların itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Muzaffer Ü. vekili, müvekkilinin ikametgahı ve kaza yerinin Adana olması nedeniyle Adana Mahkemelerinin yetkili olduğunu savunarak, yetki yönünden davanın reddini istemiştir.
Mahkemece dosya kapsamına göre, davalı ikametgahının ve trafik kazasının meydana geldiği yerin Adana olduğu gerekçesiyle, dava dilekçesinin HUMK' nun 9 ve 21. maddeleri gereğince yetkisizlik nedeniyle reddine, karar kesinleştiğinde ve süresinde talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Adana Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı şirkete kasko sigortalı araca davalıların malik, sürücü ve trafik sigortacısı bulunduğu aracın çarpmasından kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davada, işleten, sürücü ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının yer aldığı durumlarda davanın hukuki dayanağı TTK.nun 1301.maddesi yanında 2918 sayılı Kanun'un 85 ve devam eden maddelerinde yazılı hukuki sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı açıktır. Bilindiği gibi ilke olarak bir davada, davalı sayısı birden fazla ise, HUMK.nun 9/2.maddesi uyarınca dava bunlardan birisinin ikametgahı mahkemesinde açılabileceği, aynı Kanun'un 21.maddesi uyarınca haksız fiilin vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir. Bunların yanında ve öncelikle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 110.maddesi uyarınca, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, zorunlu ve ihtiyari sorumluluk sigortası yapan şirketler aleyhine de işleten ve sürücü ile birlikte açılması halinde hem bu kanun, hem de HUMK.nun 9.maddesi uyarınca bu davalılardan birinin ikametgahı mahkemesinde de açılabilir. 2918 sayılı Yasa'nın 110.maddesinin son cümlesinde yer alan kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de, dava açılabileceği kuralı kesin yetki kuralı olmayıp, davacıya tanınan bir seçimlik haktır. Dairemizin kararlılık gösteren uygulamasında da, davada Zorunlu Mali Sorumluluk sigortacısının yer alması halinde, sigorta rücu davasının bu davalının ikametgahında da açılması mümkün bulunmaktadır.
Dava konusu olayda, 2918 sayılı Yasa'nın 110.maddesine uygun olarak Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısının ikametgahı mahkemesinde dava açıldığına göre, davanın haksız fiilin vuku bulduğu ortak yetkili yer mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin mahkeme kararı doğru görülmemiştir. Mahkemece, davanın yetkili mahkemede açıldığı kabul edilerek, bir kısım davalıların yetki itirazının reddi ile işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2-Öte yandan; Davacı şirket , alacağının tahsili amacıyla Kadıköy İcra Müdürlüğünde icra takibinde bulunmuştur. Davalılar Muzaffer ve Hayri Ü., Adana İcra Müdürlüğü'nün yetkili olduğunu ve borcu bulunmadığını ileri sürerek itiraz etmiş ve bunun üzerine icra takibi durmuştur. Davacı şirket itirazın iptali davasını Kadıköy'de açmış olup, davalı borçlu Muzaffer Ü.'ın yetki itirazı üzerine mahkemece yetkisizlik kararı verilerek dosyanın Adana Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İ.İ.K.nun 50.maddesi yetki meselesini düzenlemektedir. Maddenin ikinci fıkrasında yetki itirazının esas hakkında itirazla birlikte yapılacağı, Tetkik Merciinin önce yetki itirazını inceleyip kesin bir sonuca bağlayacağı belirtilmiştir. Bu madde hükmünün itirazın iptali için müracaat edildiği hallerde de uygulanacağının kabulü gerekir. Zira, İ.İ.K.nun 67.maddesinde açıkça "Takip talebine itiraz edilen ve itirazın kaldırılması için mercie müracaat etmek istemeyen alacaklı" denildiğine göre, alacaklıya mahkemeye veya mercie müracaat imkanı bakımından bir tercih hakkı tanınmaktadır. Alacaklı tercihini mahkemeye müracaat şeklinde yapmışsa, artık mahkemenin hem icra dairesinin yetkisine itirazı ve hem de borcun esasına ilişkin itirazı incelemesi gerekecektir. Esasen merciiden daha geniş yetkili bir mahkemenin yetki itirazını inceleyememesi için bir sebepte bulunmamaktadır.
Bütün bu hususlar nazara alınarak somut olay incelendiğinde; Kadıköy'de açılan itirazın iptali davasında, davalının mahkemenin yetkisine ilişkin itirazı üzerine mahkemenin öncelikle icra dairesinin yetkisine ilişkin itirazı incelemek suretiyle yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi bulunup bulunmadığını belirlemesi, daha sonra kendisinin yetkili olup olmadığını tespit etmesi gerekmektedir.
Kadıköy İcra Dairesinde icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş olmakla takip durmuş ve bu itiraz konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olmakla yetki itirazı askıda beklemektedir. O halde mahkemenin ilk olarak icra dairesinin yetkisine yapılan itirazı incelemek suretiyle icra takibinin yetkili icra dairesinde yapıldığına kanaat getirmesi halinde işin esasına girmesi, aksi halde icra dairesinin yetkili olmadığını belirlemesi durumunda esas hakkındaki itirazlara girişilmeksizin, yetkili icra dairesinde yapılan icra takibi bulunmaması nedeniyle itirazın iptali davasının reddine karar vermesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak icra dairesinin yetkisini incelemeksizin verilen yetkisizlik kararı doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.03.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|