Mesajı Okuyun
Old 25-09-2011, 14:27   #18
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan by dinçer
Syn Av.MB ;


Görüşünüze katılmadığımı açık şekilde ifade etmek isterim.Zira her ne kadar yasada süre tutum ya da müddet-i muhafaza adı ile ifade edilen bir dilekçe türü ya da usül bulunmamakta ise de bu aslında uygulama ile yerleşmiş iş bu dilekçe ya da usul türünün yanlışlığından değil, kanunun eksikliğinden ileri gelmektedir.

Yani normal şartlar altında olması gereken bu dilekçe türünün yasalarımızda olmaması sebebine dayanarak, yıllarca uygulanageldikten sonra herkes tarafından kabul gören bu işlemi özellikle biz avukatlar desteklemeli ve uygulamalıyız ki olası bir kanun değişikliğinde olması gereken müddet-i muhafaza müessesesi gerçek anlamda yasal zemine kavuşsun.


Ayrıca müddet- i muhafaza dilekçesi İş mahkemelerinde özellikle işçinin, ceza mahkemelerinde ise sanığın gerekçeli kararın tebliğ edilmesinden sonra gerçek anlamda savunma yapabilmesine imkan tanıdığı için kanaatimce süresi içerisinde kısa karara dayanılarak yapılacak en kallavi temyiz dilekçesinden daha etkili ve anlamlıdır.


Bu anlamda aslında keşke hakimlerimiz karar tarihinden itibaren bir iki gün içerisinde gerekçeli kararı yazıp taraflara tebliği etseler de biz avukatlar da müddet-i muhafaza dilekçesi/temyiz/süre/gerekçeli karar diye diye kendimizi paralamasak





iyi çalışmalar
"yasak değil, serbest..." (by dinçer)

Ben de sizin düşüncenize katılmıyorum. Olması gereken hukuk açısından (sizin deyiminizle "normal şartlar altında olması gereken"), temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliği ile başlamasıdır. Varolan hukuk açısından ise "süre tutum dilekçesi" diye birşey yoktur. Bunun uygulamada yerleştiğine de katılmıyorum; "gerekçesiz temyiz dilekçesi"ni her bakımdan hatalı bir biçimde "süre tutum dilekçesi" olarak adlandıranlar yalnızca avukatlardır. Oysa süreyi (zamanı) hiçbirşeyle tutamazsınız.