Mesajı Okuyun
Old 22-09-2011, 15:16   #9
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Caner Arıcı
Hayır; dava dilekçesinde müştereken ve müteselsilen tahsili talep edilmemiş...

İlamda da "....... TL'nin davalılardan alınmasına" diye...

Bana göre ilam infazda tereddüt yaratacak şekilde yazılmıştır. Davacının müşterek ve müteselsil tahsil talebi yoksa, her bir davalının 1/5 oranında mahkumiyeti gerekliydi. İlamdaki "davalılardan alınmasına" ibaresi, kafa karıştıracak niteliktedir.

Yol göstersin diye HGK kararı alıntıladım:

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1981/9-721
K. 1983/1421
T. 28.12.1983
• TAZMİNAT DAVASI ( Kusurun Tamamının Davalılara Ait Olduğunun İleri Sürülmesi )
• DAVA DIŞI ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN KUSURUNA DAYANMAMA ( Teselsül Kuralına Dayanılmaması )
• TESELSÜL OLUŞMAMASI ( Kusurun Tamamının Davalılara Ait Olduğunun İleri Sürülmesi )
• KUSURUN DAVALILARA AİT OLDUĞUNUN BELİRTİLMESİ ( Dava Dışı Üçüncü Kişinin Kusuruna Dayanmama )
• MÜTESELSİL BORÇLULARIN SORUMLULUĞU
• AKDİN YORUMU ( Alacaklının iradesi )
818/m.18,50,51
1086/m.74
ÖZET : Dava açılırken, kusurun tamamının davalılara olduğu ileri sürülmüş ve dava dışı üçüncü kişinin kusuruna dayanılmamıştır. Bu durum karşısında artık, davada teselsül kuralına dayanıldığını kabul etmek olanaksızdır.

DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ( İstanbul Sekizinci İş Makemesi )'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.11.1980 gün ve 1978/649-1980/877 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi'nin 13.3.1981 gün ve 681-3302 sayılı ilamıyla; ( ..Davalı işverenlerin istihdam ilişiği bulunmayan üçüncü şahsın % 50 oranındaki kusurundan da Borçlar Kanununun 50. maddesi uyarınca mütesesilen sorumlu oldukları gözetilmeden, sadece davalıların % 25 oranındaki kusurlarına göre manevi tazminat takdiri doğru değildir. Üçüncü şahsın dava edilmemiş olması bu hukuki durumu değiştirmez.. ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davacı vekili.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Hukuk Genel Kurulu'nun 24.6.1983 gün ve 1981/9-533 esas, 1983/724 karar sayılı ilamında da açıkca vurgulandığı üzere, birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK.nun 50. maddesi veya birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK.nun 51. maddesi uyarınca ve aynı Yasanın 142. maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir. Ancak, aynı Yasanın 141. maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyimle alacaklınındır. Zarara uğrayan ( alacaklı ), bu hakkını kullanmadıkça, yani müteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re'sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Çünkü, hakim istek ile bağlı olup, istek dışı bir karar veremez. Usulün 74. maddesi hükmü buna engeldir.

Ana kural bu olmamakla beraber; dava dilekçesindeki sözlerden ve ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, davacının dolaylı bir biçimde müteselsilen ödetme iteğinde bulunduğu anlaşıldığı takdirde de, yukarıda belirtilen kuralın uygulanması gerekir. Nitekim Hukuk Genel Kurulu'nun 23.3.1966 gün ve 9/3 esas, 80 karar sayılı ilamında da aynı görüş açık ve seçik olarak vurgulanmıştır. Kuşku yoktur ki, yapılacak yorumlarda temel hüküm BK.nun 18. maddesidir. Bu genel yorum kuralı, dava sırasındaki bir beyanın ya da dava ve cevap dilekçeleri ile tarafların yine dava sırasındaki yazılı bildirimlerini yorumunda da uygulanır. Çünkü, gerek dava dilekçeleri, gerekse tarafların dava sırasındaki sözlü ve yazılı diğer bildirimleri kural olarak, birer hukuksal işlemdir ve her hukuk işlemi gibi BK.nun 18 ve MK.nun 2. maddeleri gereğince bildirimde bulunan kullandığı sözlere bakılmayarak, afaki iyi niyet kurallarınca kullanılan sözlerden ve yazılardan ne gibi bir anlam çıkarılması gerektiği belli edilerek yorumlanmalı ve bu yorum sonucuna göre işlem yapılmalıdır. ( HGK.nun 3.4.1963 gün ve 2/93 esas, 29 karar. )

Temyiz incelemesine konu olan bu davada, davacı işçi dava dilekçesinde, kusurun tamamının yani % 100'ünün davalı işverenlerde olduğunu ileri sürmüş ve buna göre istikte bulunmuştur. Ne var ki, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda, davalıların % 25 oranında kusurlu oldukları, % 50 oranındaki kusurun da dava edilmeyen üçüncü kişide bulunduğu saptanmıştır.

Görülüyor ki, davacı bu davayı açarken, kusurun tamamının davalılarda olduğunu ileri sürmüş ve böylece dava dışı üçüncü kişinin kusuruna dayanmamıştır. Bu durum karşısında artık, davada teselsül kuralına dayanıldığını kabul etmek mümkün dğildir.

O halde, davalıların kusuru oranında ödetme kararı verilmiş olması usul ve yasaya uygun olup, direnme kararı onanmalıdır.

SONUÇ : Davacının temyiz itirazlarının reddiyle, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA ), 28.12.1983 gününde oyçokluğu ile karar verildi.