Mesajı Okuyun
Old 06-09-2011, 14:34   #2
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın av-ufuk,

Alıntı:
Yazan av-ufuk
Bilindiği üzere işçi alacakları için de kısmi dava açılmaktaydı. Gelen bilirkişi raporuna göre talep miktarı ıslah edilir veya ek dava açılması yoluna gidilmekteydi.

HMK 109. Madde 2. fıkrası sizce bu olanağı ortadan kaldırmış mıdır?

Ve, HMK 107. Maddesi gereği tespit davası mı açılmalıdır?

Alıntı:
Belirsiz alacak ve tespit davası
MADDE 107. (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.

(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.

(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.

Alıntı:
Kısmi dava
MADDE 109. (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.
(2) Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz.

(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.

Yoksa değişen bir şey yok mudur?

Teşekkürler,

HMK m.109/2: "Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz." düzenlemesine göre davacının kısmi dava ikame etmekte hukuki yararının olmadığının kabulü için:

a) İşçinin talep edeceği miktar taraflar arasında tartışmasız olmalı
veya
b) İşçinin talep edeceği miktar açıkça belirli olmalıdır.

Kıdem tazminatı, fazla çalışma ücret alacağı v.b. kalemlerde işçi ile işveren arasında tartışmasız veya açıkça belirli bir miktardan söz edilemeyeceği ve kısmi dava ikame edilebileceği; lakin işçi, ücret alacağı talep etmekte ise bu kalemin (çoğu zaman) açıkça belirli/tartışmasız bir miktara tekabül ettiği ve bu kalem hakkında kısmi dava ikame edilemeyeceği kanaatindeyim. Bu kalemlerin birlikte dava edilmesi halinde mahkemece, işçi ücreti örneğinde olduğu gibi açıkça belirli/tartışmasız alacak miktarları ile diğer kalem alacak miktarlarının davacıya açıklattırılıp buna göre hareket edilmesi gerekir (diye düşünüyorum ).

Bir de; sizin de belirttiğiniz üzere işçi alacağı davalarında mahkeme, dosyayı, hesap bilirkişisine göndermekte ve işçi alacağı miktarları, bilirkişi tarafından hesaplanmaktadır. Şayet işçinin talep ettiği miktara açıkça belirli/tartışmasız diyebilecek isek; şimdiye dek iş mahkemelerinin bu yöndeki tüm işlemlerinin/kararlarının usule aykırı olduğunun ve yeni kanun yürürlüğe girdikten sonra da dosyaların hesap bilirkişisine tevdi edilemeyeceğinin kabulü de gerekecektir .

Diğer taraftan HMK m.107'deki düzenleme, yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş ve öğretide baskın olarak kabul gören (kural olarak) eda davası ikame edebilecek olan kişinin tespit davası ikame etmekte hukuki yararı olmadığı kuralına karşı davacıya tanınmış bir seçim hakkı olarak düzenlenmiştir. Bu meyanda kısmi dava ikame edilebilmesi durumlarında tespit davası ikame etmek zorunluluk değil, seçimlik bir haktır.

HMK m.107 madde gerekçesi (Adalet Komisyonu Raporu'ndan): "..."Edâ davasının açılabildiği hallerde tespit davası açılamaz" yollu önermenin hak-arama özgürlüğünün ulaştığı kapasite ve hukuki yarar koşulunun muhtevası karşısında geçerliği yoktur. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi edâ ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir.

Davacı, söz gelimi bir tazminatın tahsili yerine alacağın miktarının ve borçlunun sorumlu olduğunun tespitini hedefleyen bir dava açabilir, açabilmelidir. Bu dava, zamanaşımını kesecek, davada istihsal olunan ilam genel haciz yoluyla takibe konabilecek, itiraz halinde borçlunun göze alamayabileceği icra-inkar tazminatı yaptırımı devreye girebilecektir. Öte yandan tespit davası, dava ekonomisi yönünden edâ davasına nazaran taraflar için daha avantajlıdır. Tespit davasının taraf barışını kolaylaştıran bir karakteri de vardır.
Alacaklı, yalnızca edâ davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi edâ ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak-arama özgürlüğünün (Any.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Model, belirtilen seçenekleri alacaklıya usülî bir hak olarak tanımaktadır.

Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her edâ davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle edâ hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.

Tasarıda öngörülen modelde, tespit davasının hukuki ilişkilerin tespiti yanında hakkın tespitinin de istenebilmesi, edâ davasının açılabildiği hallerde hukuki menfaat koşulunun gerçekleşmiş sayılması kabulü çözümünü (paradigmayı) güçlendirmektedir.

Bir davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuk sonuçlarının (zaman aşımının kesilmesi ve diğerleri) tespit davalarında aynen geçerli olacağı kuşkusuzdur..."

Saygılar...