Mesajı Okuyun
Old 25-08-2011, 13:00   #12
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Bulabildiğim çare vazgeçilen tanıkların karşı tarafın isteği ile dinlenmesidir:
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/8-424
K. 2007/431
T. 20.6.2007
• SATIN ALMA VE EKLEMELİ KAZANMAYI SAĞLAYAN ZİLYETLİK ( Tapu İptali ve Tescil - Satış ve Devirlerin Geçerli Olduğu/Taşınmazın Davacıya Geçmesine Rağmen Kadastro Tespiti Sırasında Yanlışlıkla İlk Malik Adına Kaydedildiğinden Kabulü Gereği )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Satın Alma ve Eklemeli Kazanmayı Sağlayan Zilyetlik - Satış ve Devirlerin Geçerli Olduğu/Taşınmazın Davacıya Geçmesine Rağmen Kadastro Tespiti Sırasında Yanlışlıkla İlk Malik Adına Kaydedildiğinden Kabulü Gereği )
• SATIŞ VE DEVİRLERİ GEÇERLİ OLAN TAŞINMAZ ( Taşınmazın Davacıya Geçmesine Rağmen Kadastro Tespiti Sırasında Yanlışlıkla İlk Malik Adına Kaydedildiğinden Kazandırıcı Zamanaşımı Nedeniyle Tescil Talebinin Kabulü Gereği )
4721/m.763
1086/m.307
ÖZET : Dava satın alma ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesi istemidir.

Dava konusu yerin Kamil tarafından 25.08.1995 tarihinde Duran'a satıldığı, Duran tarafından 17.07.1996 tarihinde Sultan'a satıldığı ve teslim edildiği, Sultan'ın satın aldıktan sonra evde büyük çaplı onarım yaptırıp oturduğu, satış ve devirlerin geçerli olduğu, bu suretle taşınmazın davacıya geçmesine rağmen kadastro tespiti sırasında yanlışlıkla ilk malik Kamil adına kaydedildiği anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sarıoğlan Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 26.5.2005 gün ve 2003/199-2005/84 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 13.02.2006 gün ve 2006/346-822 sayılı ilamı ile;

( ... Davacı vekili, satın alma ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle vekil edeniyle davalıların ortak miras bırakanı Kamil Yalçın adına kayıtlı 306 ada 18 parselin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Leyla vekili, vekil edenini miras hakkından yoksun bırakmak amacı ile yapılan satışın muvazaalı olduğunu, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Diğer davalılar, yargılama oturumlarına katılmamışlardır.

Mahkemece, satışın kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu 306 ada 18 parsele ait kadastro tutanağında Mustafa Karadeli'nin ceddinden intikalen ve taksimen kalan dava konusu yeri 7.8.1972 tarihinde Kamil Yalçın'a satıp devrettiğinin, muhtar ve bilirkişiler tarafından bildirilmesi üzerine 23.10.1998 tarihinde bahçeli kargir ev niteliği ile Ali Rıza oğlu Kamil Yalçın adına tespit ve tapuya tescil edilmiştir. Mirasçılık belgesine göre tarafların ortak miras bırakanı Kamil Yalçın 6.12.1999 tarihinde ölmüştür.

Davacı vekili, 25.8.1995 ve 17.7.1996 günlü satış ve devre dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Yerel bilirkişi ve tanıklar miras bırakan Kamilin dava konusu yeri 25.8.1995 günlü senetle Duran Avcı'ya, onunda 17.7.1996 tarihinde davacıya satıp, zilyetliğini devrettiğini bildirmişlerdir.

Dava konusu taşınmaz, tapusuz bir yerdir. Tapusuz bir taşınmaz satış ve devir bakımından menkul hükmünde sayılır. TMK.nun 763. maddesine göre, bir menkulün mülkiyeti satış ve devir ile alıcısına geçer.

Somut olayda tapusuz olan dava konusu yerin tespit tarihinden önce birbirini izleyen satışlarla davacıya geçtiği belirlenmiştir.

Mahkemece, davacı tarafından dinlenilmesinden vazgeçilen tanık Duran Avcı'nın sözlerine değer verilerek davanın reddine karar verilmiştir. Kural olarak tanık deliline dayanan taraf karşı tarafın muvafakat ve rızasına gerek olmaksızın her zaman göstermiş olduğu tanıkların dinlenilmesinden vazgeçebilir.

HUMK.nun 307. maddesi takdiri deliller hakkında uygulanamaz. Anılan madde yazılı delillerle ilgilidir.

Yazılı delil gösteren taraf karşı tarafın muvafakat ve rızası olmadıkça ona dayanmaktan vazgeçemez. Bu nedenle bilirkişi ve tanık gibi takdiri delillerden karşı tarafın rıza ve muvafakatına gerek olmaksızın her zaman vazgeçilmesi mümkündür. Dinlenilmesinden vazgeçilen ve davalı tarafın verdiği tanık listesinde ismi gösterilmeyen bir kişi dinlenerek ve sözlerine dayanılarak davanın reddine karar verilemez. Bu nedenle mahkemenin red gerekçesine katılmak mümkün olmamıştır. Toplanan deliller ve dosya içeriğine göre dava konusu yerin satış ve devirle davacıya geçtiği belirlendiğine göre, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir... ) ,

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, kural olarak tanık deliline dayanan taraf karşı tarafın muvafakat ve rızasına gerek olmaksızın her zaman göstermiş olduğu tanıkların dinlenmesinden vazgeçebilir. HUMK.nun 307. maddesi takdiri deliller hakkında uygulanmaz. Anılan madde yazılı delillerle ilgilidir. Yazılı delil gösteren taraf karşı tarafın muvafakat ve rızası olmadıkça ona dayanmaktan vazgeçemez. Bu nedenle bilirkişi ve tanık gibi takdiri delillerden karşı tarafın rıza ve muvafakatına gerek olmaksızın her zaman vazgeçilmesi mümkündür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 27.09.1969 gün ve 1969/T-1172-705 sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.10.1949 gün ve 1949/T-177-93 sayılı ilamı bu görüşü doğrulamaktadır. Öğretide de aynı görüş hakimdir. ( Prof. Dr.Saim Üstündağ Medeni Yargılama Hukuku İstanbul 2000, 7.Baskı Cilt: 1-2 sayfa: 680, Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü İstanbul 2001 6.Baskı Cilt III sayfa:2187 ) .

Bununla birlikte; bir taraf karşı tarafın muvafakati aranmaksızın tanık dinletmekten vazgeçebilirse de, karşı taraf diğer tarafın vazgeçtiği tanıkların dinlenmesini kendisi isteyebilir. Öyle ki, daha önceden tanık listesi vermiş olsa ve bu listede karşı tarafın listesinde yer almasına karşılık daha sonra vazgeçtiği tanığın ismi yazılı bulunmasa bile, diğer tarafın dinlenmesinden vazgeçtiği tanıkların dinlenmesini isteyebilir. Bu halde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 274. maddesindeki ikinci tanık listesi verme yasağı uygulanmaz. Çünkü karşı taraf, o tanıkları diğer tarafın delil listesinde bulunması nedeniyle kendi tanık listesine yazmamış olabilir.

Bir tarafın dinlenmesinden vazgeçtiği tanıkların dinlenmesi karşı tarafça istenmemiş ise, mahkeme, kendiliğinden re'sen vazgeçilen tanığı yada tanıkları çağırıp dinleyemez. ( Prof.Dr.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü İstanbul 2001 6.Baskı Cilt 3 Sayfa:2595 vd, Dr.Mesut Ertanhan, Medeni Yargılama Hukuku, Tanık ve Tanıklık, Seçkin Yayınları Ankara 2005 sayfa 201 ) .

Somut olayda; Her ne kadar davacı delil listesinde tanık olarak gösterdiği Duran Avcı'nın dinlenmesinden vazgeçmişse de, davalı tarafın vazgeçilen bu tanığın dinlenmesini talep etmiş olması ve mahkemece masrafını da yatırarak davet edilen tanığın dinlenmesinde usule ve kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Ne var ki; tanık Duran Avcının, belediyede gece bekçisi olarak çalışan ve okuma yazma bilen bir kişi olması, satın alan ve satan olarak ismi geçen senetlerdeki imzasını inkar etmemesi, diğer tanıklar ve mahalli bilirkişilerin açıklamaları karşısında beyanına itibar edilmemiştir.

Tüm dosya kapsamı birlikte düşünüldüğünde, dava konusu yerin Kamil tarafından 25.08.1995 tarihinde Duran'a satıldığı, Duran tarafından 17.07.1996 tarihinde Sultan'a satıldığı ve teslim edildiği, Sultan'ın satın aldıktan sonra evde büyük çaplı onarım yaptırıp oturduğu, satış ve devirlerin geçerli olduğu, bu suretle taşınmazın davacıya geçmesine rağmen kadastro tespiti sırasında yanlışlıkla ilk malik Kamil adına kaydedildiği anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile yerel mahkemece davanın reddedilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 20.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Teşekkür Notu: Yukarıdaki kararı daha önce THS'de paylaşma inceliğini gösteren Sayın Av.Adnan Koray'a teşekkür ederim.

Saygılarımla