Mesajı Okuyun
Old 02-08-2011, 12:10   #6
concardia

 
Varsayılan Munzam Zarar

Alıntı:
Yazan kilit27
ilginiz için tşk ederim sayın meslektaşım. tüm aramalarıma rağmen ben bulamamıştım.

Hala arıyor olma ihtimalinize binaen...


T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/28

K. 2010/6526

T. 10.5.2010

• ARACIN AYIPLI ÇIKMASI NEDENİYLE MUNZAM ZARARIN TAHSİLİ (İcra Müdürlüğünce Belirlenen Bedelin İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği - Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği)

• İCRA MÜDÜRLÜĞÜNCE BELİRLENEN BEDEL (İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği - Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği)

• MUNZAM ZARARIN TAHSİLİ (Aracın Ayıplı Çıkması Nedeniyle - İcra Müdürlüğünce Belirlenen Bedelin İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği/Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği)

2004/m.24

818/m.105


ÖZET : Dava, aracın ayıplı çıkması nedeniyle munzam zararın tahsili istemidir. Dosya kapsamından davacının ayıplı aracının mahkemece değiştirilmesine karar verildiği, davacının ilamı icraya koyduğu, aynı aracın üretiminin kalkması nedeniyle davacı tarafından talep ile İİK 24. madde gereğince işlem yapılmasını istediği, icra müdürlüğünce aracın değerinin tespit edildiği, davalı tarafında icra müdürlüğünce belirlenen bedelin icra dosyasına bloke edildiği ancak bu bedele itiraz ederek paranın davacıya ödenmesini engellediği anlaşılmaktadır. Paranın icra dosyasına ödendiği tarihte oluşan ve faizi aşan zararını isteyebilir. Mahkemece, davalının parayı bloke ettiği tarihten eldeki dava tarihine kadar geçen zaman zarfında gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranları, döviz kurlarını gösterir liste ilgili resmi kurumlardan getirtilmeli, konusunda uzman bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, davacının zarar miktarı belirlemeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yönlerin göz ardı edilerek yazılı şeklide hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıdan satın aldığı aracın ayıplı çıktığını, aracın değiştirilmesi için açtığı davayı kazandığını, mahkeme ilamını icraya koyduğunu, aracın aynısının üretiminin kalkması nedeniyle araç değerinin ödenmesi konusunda icra müdürlüğünce bilirkişi incelemesi yapıldığını, davalının belirlenen bedeli icra dosyasına bloke ettiğini, ancak bedele itiraz ederek paranın tarafına ödenmesine engel olduğunu, parasını zamanında almadığından zarara uğradığını, uğradığı zarar nedeniyle 1.000,00 TL munzam zarar ile 30.000,00 TL manevi zararın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara , kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Uyuşmazlığın çözümü için "munzam zarar kavramı üzerinde durmak gerekir. Gerçekten, borçlunun temerrüdü sonucu para borcunun vadesinde ödenmemesi alacaklının zararına olacağı açıktır. Yasa koyucu, bu şekilde oluşan zararın kural olarak temerrüt faiziyle karşılanacağını varsaymıştır. Ne var ki, afacaklının bu yüzden uğradığı zararın her zaman temerrüt faiziyle karşılanamayacağı düşünülerek Borçlar Kanunun 105. maddesinin birinci fıkrası ile "alacaklının duçar olduğu zarar, geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur ispat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre alacaklı faizi aşan zararını isteme hakkına sahiptir.
Yasada geçmiş günler faizini aşan zararın türü ve niteliği konusunda bir açıklık yoksa da, buradaki zararın hukukumuzdaki müspet zarar tanımlamasıyla eşdeğer olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca bu zararın, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsa idi, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum arasındaki fark; temerrüt faizi ile karşılanamayan zarar olarak tanımlanabilir. Böyle bir zarar, her somut olayın özelliğinden kaynaklanabilir.
Munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağının geç ifa edilmesinden dolayı faizle karşılanamayan zararını ve miktarını zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmek durumundadır. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlamakla sorumluluktan kurtulabilir.
Munzam zarar temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar geçecek zaman içinde artarak devam eden yeni bir borçtur. Asıl borcun kaynağı haksız fiil nedensiz zenginleşme veya sözleşme olduğu halde bu borcun hukuki sebebi asıl alacağın temerrüde uğraması gibi hukuka aykırılıktır. O nedenle, asıl alacak ve temerrüt faizleri yönünden icra takibi yapması ve dava açılması sırasında onlarla birlikte istenilmemiş olması veya bu zarar hakkının saklı tutulmamış olması davanın görülmesine engel değildir. Zaman aşımı süresi içinde her zaman bu yöne ilişkin dava açılabilir.
Her ne kadar M K.nun 6. maddesi hükmüne göre davacı iddiasını ispat etmekle yükümlü ise de; bu kural mutlak değildir. İstisnaların başında karine gelir. Var olan bir durumdan bilinmeyen bir durumun çıkarılması halinde karine var denir. Olayımızda yasal bir karina yoktur. Buna karşılık yaşanan hayatın gerçekleri ve olaylarından çıkan eylemli bir karinenin varlığı tartışmasızdır. Ticari hayatın içinde olan davacının eline geçecek parayı işinde değerlendirmesi veya en azından vadeli banka hesabına veya benzer gelir getiren kurumlara yatırarak en iyi şekilde yararlanması beklenebilecek bir davranış olup, bu davranış toplumumuzun içinde bulunduğu ekonomik-sosyal yaşantısına da uygun düşer. Bu tür getiri oranlarının temerrüt faizinden fazla olduğu hususu da bilinen bir vakıadır. HUMK.nun 238. maddesi gereğince maruf ve meşhur olan hususlar münazaalı sayılmaz. Bu nedenle davacının temerrüt faizinden fazla bir zararı olduğu ortadadır. Davalı bu karinenin aksini ispat etmek durumundadır.
Toplanan delillerden ve dosya kapsamından davacının ayıplı aracının mahkemece değiştirilmesine karar verildiği, davacının ilamı icraya koyduğu, aynı aracın üretiminin kalkması nedeniyle davacı tarafından 7.6.2002 tarihinde ki talep ile İİK 24. madde gereğince işlem yapılmasını istediği, icra müdürlüğünce aracın değerinin tespit edildiği, davalı tarafında icra müdürlüğünce belirlenen bedelin 30.6.2003 tarihinde icra dosyasına bloke edildiği ancak bu bedele itiraz ederek paranın davacıya ödenmesini engellediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca paranın icra dosyasına ödendiği tarihte oluşan ve faizi aşan zararını isteyebilir. Öyle ise mahkemece, davalının parayı bloke ettiği tarihten eldeki dava tarihine kadar geçen zaman zarfında gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranları, döviz kurlarını gösterir liste ilgili resmi kurumlardan getirtilmeli, konusunda uzman bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, davacının zarar miktarı belirlemeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yönlerin göz ardı edilerek yazılı şeklide hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 10.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.





T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/4799

K. 2010/1264

T. 4.2.2010

• MUNZAM ZARAR ALACAĞI ( Borçlunun Temerrüde Düştüğü Tarihten Ödemenin Yapıldığı Süre İçerisinde Alacaklının Uğradığı Zarar Saptanması Gerektiği - Bu Zarardan Temerrüt Faizi Düşülerek Munzam Zarar Hesaplanması Gerektiği )

• MUNZAM ZARARIN HESAPLANMASI ( Borçlunun Temerrüde Düştüğü Tarihten Ödemenin Yapıldığı Süre İçerisinde Alacaklının Uğradığı Zararın Saptanması Gerektiği - Bu Zarardan Temerrüt Faizi Düşülerek Munzam Zarar Hesaplanması Gerektiği )

• TEMERRÜT FAİZİ ( Alacağın Geç Tahsil Edilmesi Nedeniyle Munzam Zarar Talebi - Borçlunun Temerrüde Düştüğü Tarihten Ödemenin Yapıldığı Süre İçerisinde Alacaklının Uğradığı Zararın Saptanacağı/Bu Zarardan Temerrüt Faizi Düşülerek Munzam Zarar Hesaplanması Gerektiği )

818/m.43, 105


ÖZET : Dava, alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle geçmiş günler faizi ile karşılanamayan munzam zararın tahsili talebidir. Munzam zararın hesaplanmasında, borçlunun temerrüde düştüğü tarihten ödemenin yapıldığı süre içerisinde yıllık enflasyon artış oram, bu oranın eşya fiyatlarına yansıma oranı, faiz oranları, Türk Lirasına karşılık döviz kurlarındaki değişiklik, para değerinin düşmesi, alım gücünün azalması nedeniyle alacaklının uğradığı zarar saptanmalıdır. Bu zarardan temerrüt faizi düşülerek munzam zarar hesaplanmalıdır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada, İstanbul Asliye 12. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 26.12.2007 tarih ve 2005/688-2007/738 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 02.02.2010 gününde davacı avukatı davacı vekili M.A. gelip, davalı avukatı tebligata rağmen duruşmaya gelmediğinden, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi A.A. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, 26.08.2003 tarihli temlikname ile Çeşminaz'ın davalılardan olan "doğmuş munzam zararları ile ileride doğacak munzam zararları ve buna bağlı dava haklarını" müvekkiline temlik ettiğini, alacağını davacıya temlik eden Çeşminaz'ın bonolardan kaynaklanan alacağını tahsil amacı ile davalılar aleyhinde icra takipleri başlatıldığını, ancak borçluların çeşitli yöntemlerle alacağın tahsilini geciktirdiğini, ilk takip tarihi ile 01.05.1997 tarihleri arasındaki faizi aşan ( munzam ) zararın tahsili için İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 200/1394 E. sayı ile açılan davada munzam zararın 01.05.1997 tarihine kadar hesaplandığını, hükmedilen tazminatın 19.11.2003 tarihinde tahsil edildiğini ileri sürerek, 01.05.1997-19.11.2003 tarihleri arasındaki munzam zararın tespiti ile şimdilik 50.000.-YTL'nın 19.11.2003 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava edilmiştir.
Davalı T. Uluslararası Turizm Paz. End.ve Tic. A.Ş. vekili ile davalı Ünal davanın zamanaşımı süresinde açılmadığını, davacının zarara uğradığını kanıtlaması gerektiğini, enflasyon artışının ileri sürülerek munzam zarar talep edilemeyeceğini, davacı alacağını tahsilde davalı tarafın kusuru olmadığını, davacı tarafa toplam ödenen bedel dikkate alındığında davacının bir zararı da olmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2000/1394 E., 2001/1113 K. sayılı dosyası ile Çeşminaz tarafından munzam zararın tazmini istemi ile açılan davada 80.572.104.523.-TL munzam zarar alacağının davalılardan tahsiline karar verildiği, davacının bu kez 01.05.1997 -19.11.2003 tarihleri arasındaki munzam zararın tazmini istemi ile işbu davayı açtığı, davacının muayyen paranın gününde ödenmemesinden doğan zararını ve miktarını kanıtlamak durumunda olup, bu zararın, paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan kâr veya faiz elde edilen gelir olmadığı, davacının somut olarak zararını kanıtlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, B.K.'nun 105/1. maddesine dayanılarak açılmış olup, alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle geçmiş günler faizi ile karşılanamayan munzam zararın tahsiline ilişkindir. Davacı alacaklı, borçlunun ilk temerrüde düştüğü 08.11.1990 takip tarihinden, icra Mahkemesince faiz hesabının yapıldığı 01.5.1997 tarihine kadar olan munzam zararın hüküm altına alındığını belirterek, 01.05.1997 tarihinden asıl alacağın tahsil edildiği 19.11.2003 tarihine kadar oluşan munzam zararın tazminini istemiştir.
Dairemizin kararlarında, ülkemizde talep tarihine ilişkin yıllarda süregelen yüksek enflasyon ve bunun sonucu para değerindeki düşmeler ve alacaklının alacağını geç alması nedeniyle bundan oluşan zararını BK'nun 105'inci maddesi hükmü kapsamında talep etmesinin mümkün olduğu açıkça benimsenmiştir.
Buna göre, ayrıca ve daha yükseği kanıtlanamadıkça, veyahut mal sigorta sözleşmelerinden kaynaklanan alacaklarda olduğu gibi tahsil edilecek paranın sarfedileceği amaç ve yer açıkça belli olmadıkça mahkemece bu tür davalarda munzam zararın tespit edilebilmesi için yapılacak iş şu olmalıdır. Borçlunun temerrüde düştüğü tarihten, ödemenin gerçekleştirildiği güne kadar geçen süre içerisinde ( dava konusu olayda ise kısmi davada hesaplamada esas alınan 01.05.1997 tarihinden asıl alacağın tahsil edildiği 19.11.2003 tarihe kadar geçen süre içerisinde ), her yıl itibarı ile gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranını, bu oranın eşya fiyatlarına yansıma durumu, mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranlan, Türk Lirası karşısında döviz kurlarına ilişkin değişiklik listeleri davacıdan istenmek, gerektiğinde bunları ilgili resmi kurul veya kuruluşlardan araştırmak, bu sahada uzman bilirkişi görüşünden de yararlanılmak suretiyle, bu sure içerisindeki para değerinin düşmesi, alım gücü azalması nedeniyle alacaklının maruz kaldığı zarar miktarını yukarıda değinilen unsurların toplanıp, ortalamaları bulunarak belirlenmek ve istenilen alacağın temel hukuki yapısı nedeniyle bir tazminat alacağı niteliğinde olduğundan ve bu zararın oluşmasında ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal ortamın da etkili bulunduğu ve bundan ülkede yaşamını sürdüren gerçek veya tüzel kişilerin etkilenmemesinin kaçınılamaz olduğu ve nihayet her somut olayın özelliği de dikkate alınarak, bulunacak miktarın BK'nun 43'üncü maddesi çerçevesinde mahkemece değerlendirmeye de tabi tutularak belirlenmesi ve bundan sonra bulunan bu zarar miktarından davacının alacağını tahsil ederken alması gereken temerrüt faizi miktarı düşülerek, hasıl olacak sonuç çerçevesinde hüküm kurmaktan ibarettir. Nitekim, davacı tarafından açılan kısmi davada da aynı yöntem ile munzam zarar hesabı yapılmış olup, belirtilen hesaplama yöntemi davacı yararına usuli kazanılmış hak oluşturmaktadır.
Yargılama sırasında alınan 29.08.2007 tarihli raporu düzenleyen bilirkişi heyetinde yer alan Levent tarafından yapılan hesaplamaya ve hesaplamada esas alınan değerlere karşı davacı vekili tarafından itiraz edilmiş olup, mahkemece, yukarıda açıklanan ilkelere gereğince davacı tarafın munzam zarar alacağı olup olmadığının uzman kişilerden oluşan heyet tarafından düzenlenecek bilirkişi raporuna göre belirlenmesi ve davacı vekilinin ciddi itirazlarının da cevaplandırılması gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddedilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir edilen 750.00.-TL duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04.02.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.