Mesajı Okuyun
Old 20-07-2011, 12:00   #1
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan Yeni İstanbul ( Çağlayan) Adliyesi Maceralarımız

Çağlayan’daki yeni İstanbul Adliyesi kısmen de olsa, faaliyete geçti. Hukuk camiasına hayırlı olsun. Ancak hem binanın büyük oluşu, hem de başka eksiklikler nedeniyle bir hayli traji komik olay yaşanacak gibi. Gülelim ağlanacak halimize diye bu forumu açtım. İlk günden ben bu kadar olay yaşadıysam, başka meslektaşlarımın da benzer tecrübeleri olacaktır. Bu tecrübeleri okuyan ilgililer belki eksiklik ve aksaklıkları düzeltirler.

Ben adliyeye taksiyle gittim. Daha ilk eksikliği de taksideyken görme fırsatım oldu. Mecidiyeköy ve Şişli yönünden araçla gelecekseniz, biliniz ki adliyenin önüne kadar hiçbir yerde “Adliye” levhası bulunmamaktadır. Ben Adliyenin tam karşısında inmek zorunda kaldım. İndiğim yerin tersi istikametinde ve 3-5 m. Aşağıda araçlar görünüyordu ama adliyeye ve adliyenin otoparkına nasıl gidileceğine dair hiç tabela yoktu.

İnip, en yakın kapıdan bir kadın meslektaşla birlikte X-Ray cihazına yöneldik. Kimliklerimiz gösterince girebileceğimizi sandık. Önümdeki meslektaşıma “Çantanızı X-Ray cihazına sokun” uyarısı yapıldı. Meslektaşım da “Ben avukatım” dedi. Polis ise “Başsavcımızın emri, herkes çantasını cihaza sokacak” diye karşılık verdi. Meslektaşım da “Avukatlara hala terörist muamelesi yapıyorsunuz” dedi. Bana söyleyecek laf kalmamıştı. Umarım, Sayın Baro Yönetim Kurulunun söyleyecek lafı vardır.

Adliyenin içine girdiğimde gördüğüm manzara şuydu. Panik içinde sağa-sola koşan insanlar(çoğu meslektaş), tabelaları çözmeye çalışanlar, yardım edecek birini arayanlar…Benim girdiğim kapıda tek görevli dahi yoktu. Danışma masası da yoktu(Çıkarken ana kapıdan çıktım, sanırım orada vardı). Duruşma saati yakın olanlar panik içindeydiler. Tabelalarda A,B,C,D blokta hangi mahkemelerin olduğu yazıyordu ama nasıl gidileceği yazılmıyordu. Benim duruşmam Fıkri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde idi. Tabeladan 3. katta olduğunu gördüm. Doğal olarak asansör aradım. Ama “asansör” yazan bir tabela yoktu. Sonra “Önce cübbe bulayım” dedim. “Avukat Dinlenme Odası” aramaya koyuldum. Sora sora Bağdat’ı nihayet buldum. İş, asansör bulmaya gelmişti. El arabası ile dosya taşıyan işçiler yardımcı oldu. Asansör geldi. İçinde 2 meslektaş. Ben bindim bir meslektaş daha bindi. İşçi el arabasıyla kaldı. Aramızda “Bizim işimiz acele o sonrakiyle gelsin” şeklinde şakalaştık. Ben 3. katın düğmesine bastım o sırada kadın meslektaşım “Ben zaten basmıştım” dedi. Ben de “Olsun sağlam oldu” dedim. Yaptığım espriyi ben bile beğenmemiştim. Asansör 2. kata gelince erkek meslektaş indi, 2 kişi daha bindi. Asansör tekrar aşağıya doğru hareket edince kadın meslektaş sinirle, “Aaaa, bu iki oldu ama” dedi. Belli ki asansörün yerlisi olmuştu. Zemin kata inince kapı açıldı. Bir baktık ki, az önce “ektiğimiz” işçi bize doğru sırıtıyordu. “Ahın mı tuttu” dedim. “Yok Abi, bu asansörler her katta durunca hafızası siliniyor. O nedenle, her katta gideceğin yöne tekrar basmalısın” dedi. “Yemin et” dedim, yemin etti.

Bu gitgellerden sonra, nihayet 3.kata geldik. Sıra duruşma salonunu bulmaya gelmişti. Yani yüzüp kuyruğuna geldik. Kadın meslektaş sulh hukuk mahkemelerini arıyordu. Asansörden inince kendimizi bir ara katta sandık. Karşımızda bir duvar ama hiç yön tabelası yoktu. Duvarın sağından geçince sağa sola koridor gidiyordu. Önce meslektaşımın mahkemesini sonra benimkini bulduk. Sevincimizi anlatamam. Duruşmaya yarım saat kala adliyeye gelmiştim ve duruşma saatini kaçırmamıştım. Bahtiyardım. Duruşmam bitince, cübbeyi aldığım yere bırakmak istedim. Ama bulmak ne mümkün. Beyoğlu Adliyesinde de duruşmam olduğu için aceleyle adliyeyi terk ettim. Yarın cübbeyi aldığım “Avukat Dinlenme Odası”nı bulursam, geri vereceğim. Bulurum herhalde…