Mesajı Okuyun
Old 02-07-2011, 10:35   #2
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Ara kararına aykırılık

“…Türk hukuk uygulamasında yer alan deyimi ile ara kararları yargılamaya son vermeyen aksine onu yürütmeye, ilerletmeye yarayan kararlardandır. Meselâ; görev, yetki itirazlarının reddine, bir delilin kabule şayan bulunup bulunmadığına, zanmanaşımı savunmasının reddine ilişkin kararlar bu niteliktedir. Bütün bu kararların ortak niteliği, hakimin bu ara kararıyla işten elini çekmeyip, davaya devam etmesidir. O halde mahkeme, işten el çekmesine müncer olmayan bir ara kararıyla, belli bir olayı halledip, bilahare bu kararında hukuki bir hata yaptığını anlarsa, bundan dönerek yerine hukuka uygun olan yeni bir karar ikame edebilir. Diğer bir söyleyişle, kural olarak mahkeme ( hakim ) verdiği ara kararından ( dava veya yargılama sonuçlanmadan önce ) dönebilir. Bu kuralın tek istisnası, verilen ara kararın taraftan biri yararına ( kazanılmış hak ) doğurması halidir; yani, bir ara kararıyla taraflardan biri yararına usuli kazanılmış hak doğmuş ise, mahkemenin artık bu ara kararından dönmesine yasal olanak yoktur. Mesela; bir Yargıtay bozma ilamına uyulmasına; isbat yükü kendisine düşen, takdiri delillere iddiasını gerçeğe yakın bir şeklide isbat etmiş ve fakat hakime tam bir kanaat verememiş olan tarafa Usulün 356. maddesi hükmünce hakim tarafından re'sen and yöneltilmesine; taraflardan birine kesin mehil verilmesine ( Usul m. 163 ) ilişkin ara kararları bu nitelikte olup, bunlardan dönme ( rücu ) caiz değildir. Çünkü, usule ait kazanılmış hak müessesesi Usul Yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir ( 9.5.1960 gün 21 E., 9.K. ve 4.2.1959 gün, 13 E., 5 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları gerekçelerinden ).”
HGK.E. 1980/15-2296,K. 1981/687,T. 23.10.1981