Mesajı Okuyun
Old 27-06-2011, 19:15   #2
av.elfida

 
Varsayılan

Aşağıda sunduğum yargıtay kararı size fikir verebilir.Sizin müvekkiliniz nasıl mülkiyet hakkına dayanıyorsa sera yapan komşu da mülkiyet hakkına dayanmaktadır.Bence onu ağaçları bilerek yakın mesafede sera kurması sonucu olarak dürüstlük kuralına aykırı davranmakla suçlayamazsınız. Yapılacak keşifte tabi ki hepsi değerlendirilir. Ancak serasını taşınmazı içerisinde başka bir yere koyması karşı taraftan beklenemez. Belki taşınmazının en verimli ve en çok güneş alan ve sera kurmaya en elverişli kısmı orasıdır. Tüm bunlar keşifte değerlendirilir. Raporlara göre de bir kanaat oluşabilir. Siz savunmanızı doğru şekilde yapıyorsunuz. Zaten başka hangi gerekçeye dayanabilirsiniz ki. Ancak hakimi etkilemek noktasında başarılı olacağını düşünmüyorum. Kolay gelsin. Sonucu merak ediyorum. Paylaşırsanız sevinirim.


YARGITAY 8.HUKUK DAİRESİ
Tarih: 18.3.2004 Esas: 2004/1370 Karar: 2004/1929

Komşunun Arazisine Taşarak Zarar Veren Dal ve Kökler Kesilebilir


Özetavacı, davalı komşusunun taşınmazında bulunan ceviz ağaçlarının dallarının evinin üzerinde gölge yaptığını, çatısına ve sağlığına zarar verdiğini belirterek muarazanın giderilmesini ve taşkın dalların kesilmesini talep etmiştir. Taşınmaz kullanılırken komşuları olumsuz etkileyecek taşkınlıktan çekinilmelidir. Komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökler, onun istemi üzerine kaldırılmazsa, komşu bu dalları kesip kendi mülkiyetine geçirebilir. İhtilaf konusu ağaçların davacıya zarar verip vermediği iddiaları ayrıntılı araştırılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar tesisi hatalıdır.


- 4721 sayılı TÜRK MEDENİ KANUNU m.737,740

Y.Ş. ile A.S. aralarındaki el atmanın önlenilmesi ve yıkım davasının reddine dair Sarıveliler Sulh Hukuk Hakimliği`nden verilen 13.08.2003 gün ve 22/42 sayılı hükmün Yargıtay`ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya inceendi, gereği düşünüldü:
Karar
Davacı, köydeki evine komşu davalı taşınmazında bulunan 6 adet ceviz ağacının dallarının evinin üzerine taşarak gölge yaptığını, çatısına ve sağlığına zarar verdiğini belirtmek suretiyle aralarındaki muarazanın (çekişmenin) giderilmesine, taşkın dalların kesilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK`nun 737 ve devamı maddelerinde sözü edilen komşu hakkına (komşuluk hukukuna) ilişkindir.
Bilindiği üzere; çağın gelişimine uygun olarak zamanımızda gerek uygulamada, gerekse doktrinde (öğretide) mülkiyetin mutlak, sınırsız yetkiler sağlayan bir hak olduğu görüşü artık terkedilmiş olup, çağdaş hukuk sistemlerinde geniş hakların buna bağlı yetkiler yanında bazı ödevler de yüklediği görüşü kabul edilmektedir. Toplum (üçüncü şahıslar anlamında) malikin mülkiyet hakkından kaynaklanan çıkar ve yetkilerine saygı gösterirken malikin de mülkiyet hakkından kaynaklanan yetkilerini toplumun zararına kullanmaması gerekmektedir. Böylece, malikin hak ve çıkarları ile başka maliklerin ve hak sahiplerinin kısaca toplum ve çevrenin hak ve çıkarları dengelenmiş olacaktır.
Bunun sonucu olarak hakim somut olayın özelliğini, taşınmazların bulunduğu bölgeleri, yerlerini, niteliklerini, konumlarını, kullanma amaçlarını, yöresel örf ve adetleri göz önünde tutarak normal ve vasat bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir rahatsızlığın (örneğin el atmanın) bulunup bulunmadığını takdir ve tespit etmelidir. Bundan dolayı da TMK`nun 737. maddesi ile "Herkesin taşınmazın mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlü"olduğu belirtilmiş, keza TMK`nun 740. maddesi ile de "Komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökleri kesip kendi mülkiyetine geçirebileceği" hüküm altına alınmıştır.
Yukarıdaki açıklamalar karşısında mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Hükme dayanak yapılan 12.08.2003 günlü bilirkişi raporu da açık ve ayrıntılı olmaması nedeniyle noksandır. Bu raporda ceviz ağaçları dallarının gölge etkisinin arttığı, işbu etkili gölgenin güneş ışıklarını engellediği açıklaması yer almakta ise de, meydana getirdiği zarar veya tehlike yeterince irdelenmemiştir. Davacı, davalı taşınmazındaki 2-3 metre aralıklı 6 adet ceviz ağacı dallarının evinin üzerine taştığını, evine gölge yaptığını, çatısına ve sağlığına zarar verdiğini, gün ışığının engellendiğini iddia etmekte, bu nedenlerle ağaç dallarının kesilmesini istemektedir. Yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle yerel, teknik, ziraatçı uzman bilirkişi ve doktor bilirkişi aracılığı ile yeniden taşınmaz başında keşif yapılması, teknik bilirkişiden davacı ev ve avlusunun yer aldığı bölüm ile davalı ev ve avlusunun yer aldığı bölümü, aradaki sokak veya yolu ve genişliğini, bahçe duvarlarının bulunduğu yer ve kısımları, ceviz ağaçlarının davacı ev ve avlusuna, bahçe duvarına mesafesini belirtir (ağaçların yer, sıra ve konumlarını da gösterir şekilde) denetime elverişli krokili rapor alınması, ziraatçı uzman bilikişiden ağaçların adedi, cinsi ve yaşları itibariyle dallarının davacı evinin çatısına zarar verip vermediğini, çatının çürümesine sebep olup olmadığını, oluşan yoğun gölgenin davacının gün ışığından yararlanmasına engel olup olmadığını, bu iddialar nedeniyle el atma veya zarar varsa keza olumsuz etkilenme varsa nedenlerini ve derecesini, zararın önlenmesini teminen ceviz ağaçlarının veya dallarının tümünün veya bir kısmının kesilmesi gerekip gerekmediğini gösterir gerekçeli rapor alınması, doktor bilirkişiden ceviz ağaçları veya dallarının neden olduğu yoğun gölgenin somut olayda davacı sağlığına zarar verip vermediğini, bu yüzden davacı sağlığının olumsuz etkilenmesinin söz konusu olup olmadığını, sağlık açısından zarar veya tehlike varsa nedenleri ve derecesini, zarar veya tehlikenin önlenmesini teminen söz konusu ağaçların veya dalların kesilmesi gerekip gerekmediğini açıklar şekilde ayrıntılı rapor alınması, ondan sonra dosya içeriği ve toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekmektedir.
Davacının temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK`nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA ve 7.880.000.- Lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 18.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.