Mesajı Okuyun
Old 25-06-2011, 11:24   #27
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Çözüme doğru...

1.İstirdat davası, BK.m.61 vd. maddelerinde öngörülen istirdat davasının özel bir türüdür, bu nedenle kendine has özellikler taşır.

2.İstirdat davası, İKK.’de düzenlenmiş olmasına rağmen, uyuşmazlığı, maddi hukuk bakımından sona erdirme amacına yönelik bir davadır.

3.İstirdat davası, normal bir eda davası olup, bununla icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen paranın geri verilmesi istenir.

4.İstirdat davasının biri takip hukukuna, diğeri maddi hukuka ilişkin olmak üzere iki koşulu vardır:
a.İstirdat davası açılması için ilk koşul:
Geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında ödenmiş olmasıdır. İcra dairesine yapılmış olan ödemenin, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz etmiş olmasına rağmen itirazın kesin olarak kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşmiş olan icra takibi dolayısıyla, bu parayı gerek nakden, gerekse malların haczedilip satılması suretiyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması gerekir.
b.İstirdat davasının açılmasının ikinci koşulu ise:
Maddi hukuk bakımından aslında borçlu olmadığı bir parayı cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olmasıdır. (İİK.m.72/6) (Burada BK.m.62'dekinin aksine, davacı/borçlu yalnızca borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını ispat etmekle yükümlüdür, bu parayı hata sonucu, kendisini borçlu sanıp ödemiş olduğunu ispat etmek zorunda değildir).

5.(Takip üzerine) Borçlunun menfi tespit (borçtan kurtulma) davası açmış olması halinde...
Bu dava sırasında ihtiyati tedbir kararı verilmemesi nedeniyle borç alacaklıya ödenmiş olursa, artık menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilir ,davacının herhangi bir talebine gerek ve zorunluluk da yoktur.
Her ne kadar maddenin son fıkrasında; takibe itiraz etmemiş veya itirazın kaldırılmış olması yüzünden parayı ödemek zorunda kalanın bir yıl içinde istirdat davası açabileceği öngörülmüş ise de, bu iki fıkrayı birlikte düşünmek gerekir… Hüküm verilinceye kadar, davanın kendiliğinden istirdat davası olarak devamı yasa gereğidir…

6.Henüz ortada bir takip yokken açılmış bir Menfi Tespit davasında...

a.Borçlu tarafından “maddi hukuk bakımından gerçekte borçlu bulunmadığının tespiti amacıyla” açılan olumsuz tespit davasında “dava konusu çeklerin lehtar tarafından takibe konulmaması ve 3.kişilere ciro edilmemesi” yolunda tedbir talep edilmiş …. Ve bu içerikte bir tedbir kararı verilmiş ise…. Mahkemece yargılama sonunda ya davacı-borçlu lehine “davanın kabulüne”(borçlu olmadığına) ya da davalı - alacaklı lehine sonuçlanarak “davanın reddine” karar verilir.

b.Tedbir talebi reddedilmiş ve çek bedelleri de –ibrazında- 3.kişilere ödenmiş olursa… Burada İİK.m.72 anlam ve kapsamında bir “istirdat” söz konusu değildir!. Dava, artık “sebepsiz zenginleşme/Sözleşme” hükümlerine dayalı bir tazminat davasıdır. Bu davanın ”istirdat davası” olarak adlandırılmasının doğru olmadığı görüşündeyim.
Alıntı:
Gelelim Baki KURU hocamıza... Tam da bu konu ile ilgili yazdığı eserinde (Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davası) hocamız yukarıdaki üç prensibi de etraflıca irdelemiştir.

Gelgelelim, İSTİRDAT DAVASI başlığındaki açıklamalarında aynen:

Borçlu, istirdat davası sonucunda lehine almış olduğu ilamı hemen icraya koyabilir. (m.32) Bunun için ilamın kesinleşmesi şart değildir; çünkü ilamın konusu bir para alacağıdır. (HUMK m. 443/1 - İİK m.36) (s.265 - 266)
c.Buradaki “istirdat davası” İKK.m.72 anlamında değildir! (koşulları yoktur!) Çünkü –--ortada bir takip yokken çek bedelleri ödenmiş olduğundan --- davanın konusu ancak---- “sebepsiz zenginleşme” / “Sözleşme” hükümlerine dayalı bir para alacağı olabilir.

SONUÇ:
Yukarıdaki gerekçelerle(bilmediğimiz dava dilekçesi ve hüküm gerekçesine ilişkin beyanlarımı saklı tutarak) eldeki dava bakımından hükmün kesinleşmesinin şart olmadığı görüşündeyim.