Mesajı Okuyun
Old 18-12-2006, 15:57   #3
Av.Duran Küçüköner

 
Varsayılan

HG 00,
E: 2004/15-182,
K: 2004/220,
Tarih: 14.04.2004
[*]TASARRUFUN İPTALİ DAVASI [*]HUKUKİ NİTELENDİRME

Vakıaların hukuki sebebini tayin etmek, kanunları kendiliğinden uygulamakla görevli olan hakimin işidir.

Davacının amacı, borçlunun malvarlığındaki şeylerden bir veya birkaçım yürütmekte olan icra prosedürü içine alarak cebri icra organları tarafından satılmasını sağlamak ve alacağına kavuşmak olduğundan dava dilekçesindeki nitelendirmeye bakılmaksızın İcra ve İflas Kanunu´nun 277. maddesi ve devamında düzenlenen "Tasarrufun iptali" davasına ilişkin hükümler uygulanmalıdır.

(1086 s. HUMK. m. 76, 179) (818 s. BK. m. 18) (2004 s. İİK. m. 277, 278, 283)

Taraflar arasındaki "tasarrufun iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Mersin Asliye Ticaret Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 6.11.2002 gün ve 2001/177-2002/771 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 24.2.2003 gün ve 2003/397-847 sayılı ilamı ile, (...Taraflar arasındaki uyuşmazlık İİK.nun 277 vd. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptaline ilişkin olup, davacı alacaklının geçici veya kati aciz belgesini dava şartı olarak ibraz etmesi zorunludur.

Dosyada, kati veya geçici aciz belgesi bulunmadığı ve mahkemece uyarılmasına rağmen ibrazdan kaçınıldığı, dava şartının yerine gelmediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken çelişkili düşüncelerle kabulü bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalılar vekilleri

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı Banka vekili; Davalı-borçlu Aslan aleyhine 7. İcra Müdürlüğü'nün 1999/2610 sayılı dosyası ile icra takibine giriştiğini, alacağın karşılanamadığını, ancak borcun doğumundan sonra borçlunun, Mersin Bahçe mahallesi 108 Ada 22 parselde 1 no'lu mesken ile, aynı ada 89 parselde 5 no'lu dükkan niteliğindeki bağımsız bölümlerini alacaklıyı ızrar kastıyla 24.7.1998 tarihinde davalı Ömer'e, bu kişinin de 29.9.1998 tarihinde diğer davalı Hasöz'e temlik ettiğini ileri sürerek, muvazaaya dayalı bu temlik işlemlerinin geçersizliği ile, bu taşınmazlar yönünden davacı-alacaklıya haciz ve satış isteme yetkisi tanınmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı Aslan vekili, davanın niteliği itibarıyla İİK.nun 277. maddesi kapsamında "Tasarrufun iptali" davası olup, geçici veya kati aciz belgesi ibraz etmeyen davacının davasının reddini savunmuştur.

Davalı Ömer vekili; dava konusu bağımsız bölümlerin, Aslan'ın borcuna karşılık kendisine temlik edildiğinden satış işleminin geçerli olduğunu, tasarrufun iptali istemine yönelik bu davada aciz belgesi ibraz edilmediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Davalı Arife vekili; alacaklı, tarafından borçlunun haczi kabil malı bulunmadığının belgelenmesi gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemenin; "dava konusu bağımsız bölümlerin borçlu Aslan tarafından 24.7.1998'de davalı Ömer'e, bu kişinin de 29.9.1998 günü diğer davalı Arife'ye satışına dair işlemlerin muvazaalı olduğunun anlaşıldığı "gerekçesiyle" 5 ve 1 no'lu bağımsız bölümlerin 24.7.1998 ve 29.9.1998 tarihli devir sözleşmelerinin iptali ile, taşınmazların satış yetkisinin İİK.nun 283. maddesi uyarınca davacıya tanınmasına" dair verdiği karar, Özel Daire'ce yukarıda açıklanan nedenle bozulmuş; Yerel Mahkeme "birden fazla hukuki sebebe dayanarak dava açılabileceği, davacının tasarrufun iptalini isterken muvazaaya dayandığı ve muvazaa şartları da gerçekleştiğinden, aciz vesikası ibrazının gerekmediği "gerekçesiyle önceki kararında direnmiştir.

Alacaklı bankanın, borçlu Aslan aleyhine, kredi sözleşmesindeki kesinleşmiş alacağına dayanarak 13.459.390.549 TL. asıl alacak ile fer'ilerinin tahsilini teminen 9.8.1999 tarihinde icra takibine giriştiği, takibin kesinleşmesi üzerine bazı haciz ve satış işlemleri yapılmış ise de, alacağı karşılamadığı; borçlunun borcun doğumundan sonra tasarrufi işlemle mevcudunu azalttığı iddiasına dayanılarak bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Görüldüğü üzere davacının amacı, borçlunun malvarlığındaki şeylerden bir veya birkaçını yürümekte olan icra prosedürü içine alarak cebri icra organları (icra dairesi) tarafından satılmasını sağlamak ve alacağına kavuşmaktır. Dava dilekçesindeki anlatımlardan, davanın gerçek sebebi ve temelinin bu olduğu açıktır. (HUMK m. 179/3)

Bu noktada, olaylara uygulanacak kanun hükmünü bulmak, diğer bir anlatımla, vakıaların hukuki sebebini tayin etmek, kanunları kendiliğinden (re'sen) uygulamakla görevli olan hakimin işidir. (HUMK. m.76)

Somut olayda uygulanacak kanun hükmünü genel nitelikteki Borçlar Kanunu'nda değil (BK m. 18), maddi olguya uygun ve daha özel nitelikteki, icra hukukunda aramak gerekir.

Nitekim icra hukuku, alacaklının devlet kuvveti yardımı ile alacağına nasıl kavuşacağına ilişkin esasları düzenleyen bir hukuk dalıdır.

Bu itibarla davanın, "dava dilekçesindeki nitelendirmeye bakılmaksızın "İcra ve İflas Kanunu'nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen "Tasarrufun iptali" davası olduğu kuşku ve duraksamadan uzaktır.

Hal böyle olunca; İcra ve İflas Kanunu'nun 277. maddesinin 1. fıkrasının amir hükmü gereği, alacaklının aciz belgesini dava şartı olarak ibraz etmesi gerektiği gözetilerek, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.

Sonuç : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.4.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi.