Mesajı Okuyun
Old 10-06-2011, 20:07   #3
tiryakim

 
Varsayılan Karar....

Bir önceki cevabımda verilen kararı ekliyorum...

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 1989/6774
Karar: 1990/7483
Karar Tarihi: 22.11.1990

ALACAK DAVASI - TAKİP ALACAKLISININ PARAYI ÖDEMESİ DURUMUNDAN SONRAKİ TAZMİNAT - ZARARIN GERİ ALINMASI TALEBİ - DAVACININ ZARAR MİKTARININ BELİRLENMESİ GEREĞİ

ÖZET: Davacının mali ve sosyal vaziyeti değerlendirilerek mahrum kaldığı (1.257.374 TL.)yı iki yıl sürede elinde bulundurması halinde ne şekilde değerlendirebileceği araştırılmak, daha fazla nemalandırma olanağının saptanamaması halinde en azından bankaya tasarruf mevduatı olarak yatıracağı benimsenerek o sürede cari mevduat faiz oranları tespit edilerek davacının zararı belirlenmek ve sonucuna göre bir hüküm kurulmak icap eder.


(818 S. K. m. 18, 113) (2004 S. K. m. 40)

Dava: Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Altındağ Asliye Birinci Hukuk Mahkemesi)nce verilen 3.7.1989 tarih ve 176-652 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkilinin keşidecisi olduğu bir çeki eline geçiren davalının bu çeke dayanarak davacıya karşı icra takibine giriştiğini, davacının itirazı üzerine davalının çek tutarının fer'ileriyle birlikte tahsili için davacıya karşı dava açtığını, mahkemenin davanın kabulüne dair 29.1.1987 tarihli ilamını icraya koyan davalının 17.2.1987 tarihinde davacıdan icra yoluyla (1.257.374 TL.) tahsil ettiğini, ancak tahsil kararının Dairemizce 2.2.1988 tarihli ilamla bozulduğunu ve bidayet mahkemesinin bozmaya uyarak davalının davasını 22.11.1988 tarihli kararla reddettiğini, davalının haksız tahsil ettiği parayı 6.2.1989 tarihinde icranın iadesi yoluyla geri verdiğini, ancak (1.257.374 TL.) nın iki yıl süreyle davalı elinde haksız kalmasından dolayı davacının bu paranın faiz gelirinden yoksun kaldığı gibi para değerinin düşmesi nedeniyle de zarar gördüğünü ileri sürerek reeskont faizine göre belirlenen (1.300.000 TL.)nın tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili; davacının, keşide ettiği çeki davalıya ciro eden şirkete husumet yöneltmesi gerektiğini, davacının ödemeye mahkum edildiği ilk hükmü temyiz ederken icranın durdurulması talebinde bulunmayıp ödeme yaptığını, bu nedenle tazminat isteyemeyeceğini savunmuştur.

Mahkemece, davacının icranın iadesini talep ederken faiz istemediği gibi davalı tarafça iade olunan parayı tahsil ederken faiz alacağı hakkını saklı da tutmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Davacı vekili; dava dilekçesinde, davalının haksız tahsil edip iki yıl elinde tuttuğu (1.257.374 TL.)nın yıllık % 52 nispetine göre hesaplanan iki yıllık reeskont faizi tutarı (1.300.000 TL.) nın tahsilini istemiş ise de BK.nun 18. maddesinde belirtilen ve usuli işlemlerin tefsirinde de uygulanması gereken yorum kuralına göre davacının asıl maksadının davacının (1.257.374 TL.) yı tahsil etmiş, hükmün bilahare temyizen bozulması ve mahkemenin davalının böyle bir alacağı olmadığına ilişkin sonraki kararın kesinleşmesi üzerine davacının telebiyle icra dairesi İİK.nun 40/f-II. maddesinde öngörülen icranın eski hale iadesi prosedürü dairesinde davalının haksız tahsil ettiği (1.257.374 TL.)' yı davalıdan geri alıp davacıya ödemiştir.

İİK.nun 40/f-II. maddesinde düzenlenen icranın iadesi prosedürü bir ilama dayanılarak takip borçlusundan alınıp takip alacaklısına ödenen tutarın takip dayanağı ilamın bozulması ve takip konusu alacağın haksızlığının daha sonra kurulup kesinleşen bir hükümle saptanması halinde ayrıca hükme hacet kalmaksızın takip alacaklısından icra dairesi marifetiyle ve gereğince cebri icra yoluyla geri alınıp takip borçlusuna iadesini temine matuf bir takip hukuku yöntemidir. Bu prosedür dairesinde takip alacaklısından geri alınabilecek meblağ evvelce kendisine icra dairesince ödenen meblağdan ibaret olup takip borçlusunun takip nedeniyle ödediği paradan bir süre yoksun kalmasından doğan zararının da geri alınmasını icra dairesinden istemesi ve böyle bir talebin icra müdürlüğünce yerine getirilmesi mümkün değildir.

Şu hale göre, davacının icra iadesi için davalıya icra dairesi marifetiyle muhtıra gönderilirken ödediği meblağ dışında bu meblağın faizini de istemesi yerine getirilmesi hukuken imkansız bir talep oluşturacağından davacıyı böyle bir talepte bulunmaması ve geri alınan meblağı icra dairesinden tahsil ederken fazlaya dair hakları için çekince ileri sürmemesi nedeniyle BK.nun 113/f-II maddesi hükmü karşısında tazminat haklarından vazgeçmiş addetmek doğru görülemez.

Bu durum karşısında davacının mali ve sosyal vaziyeti değerlendirilerek mahrum kaldığı (1.257.374 TL.)yı iki yıl sürede elinde bulundurması halinde ne şekilde değerlendirebileceği araştırılmak, daha fazla nemalandırma olanağının saptanamaması halinde en azından bankaya tasarruf mevduatı olarak yatıracağı benimsenerek o sürede cari mevduat faiz oranları tespit edilerek davacının zararı belirlenmek ve sonucuna göre bir hüküm kurulmak icap ederken olayda uygulama yeri bulunmayan BK.nun 113-f-II maddesi hükmünden bahisle davanın reddi cihetine gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.11.1990 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

Teşekürler...