16-12-2006, 11:27
|
#128
|
|
Git!
Git! Saçların savrulurken,
kül rengi rüzgârda,
habersizce kapıyı aralayarak,
gidiveren kedim gibi,
ya da kafesinden firar eden kanaryam...
Bakacağım öylece,
sessizce ardından.
Bir elveda bile demeden,
arkasına bile bakmadan,
harfleri kilitleyen,
yarattığı enkaza aldırmadan,
ve yüreğinin kepenklerini,
paslı zincirlerle üzerime indiren,
gülüşün kadar zalimdi
ve,
saçların kadar dağınık
ve de acımasızdı,
bu akşam bana olan sözlerin
ve ben seni,
odamdaki kedim,
kafesindeki mavişim kadar
bile özlemeyeceğim
ve yolunu da beklemeyeceğim,
bilmiş ol.
Hadi git,
gitmek istiyorsan,
sen bilirsin...
15.12.2006/17.00
Nilgün Çakıcı
|