Mesajı Okuyun
Old 31-03-2011, 16:07   #5
uğur deniz

 
Varsayılan hile ile alınan vekaletname nedeni ile tapu iptali tescil ve ecrimisil

Merhabalar,
Konuya ilişkin yeni tarihli Yargıtay kararı ekliyorum.Umarım işinize yarar.
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/106
KARAR NO : 2010/2876 Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2009
NUMARASI : 2008/210-2009/265
DAVACI : KADRİYE GÜLER
DAVALI : MUSTAFA YASLI VS.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL,ECRİMİSİL

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 30.000-TL. karşılığı satmaya karar verdiği kendisine ait 455 ada 35 parselde bulunan 5 nolu bağımsız bölümünü satmak üzere davalı Metin Fırtına ve arkadaşlarının iradesini fesada uğratması sonucunda Halis Çetin’e vekaletname verdiğini, bu vekaletname kullanılarak dava konusu taşınmazın davalı Metin Fırtına’ya, ondan da diğer davalı Halis Çetin’e temlik edildiğini, satış işlemlerinin muvazaalı olduğunu, tüm işlemlerin 10 gün içerisinde bitirildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescili ve kira bedellerinin tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının hile hukuksal nedenine dayandığı, ancak davanın bir yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Celal Çelik’in raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu iptali-tescil ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dayanılan hile hukuksal nedeni yönünden bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, davanın ileri sürülüş biçiminden davacının, hile ile alınan vekalet kullanılarak taşınmazının muvazaalı satışlarla davalılara temlik edildiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğu, vekaletin hile ile alındığı iddiasının vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içereceği bu durumda vekalet görevinin kötüye kullanıldığı hukuksal nedenine de aynı zamanda dayanıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, vekalet görevinin hukuksal nedenine de aynı zamanda dayanıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, vekalet görevinin kötüye kullanılması davalarının açılması herhangi bir süreye tabi olmamasına rağmen mahkemece iddia hile olarak tavsif edilmek suretiyle hatalı değerlendirme ile Borçlar Kanununun 31. maddesindeki hak düşürücü süreden davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
./...
ESAS NO : 2010/106
KARAR NO : 2010/2876 -2-
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ayrıca üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda değinilen hukuki sebebi dayalı herhangibir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlere HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
M.Y.Aydın N.Koyuncu A.S.Togay B.Erensevi H.H.Ünaldı
Başkan Üye Üye Üye Üye



Okundu 20.4.2010 BK.Not: