Mesajı Okuyun
Old 18-03-2011, 12:10   #16
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Üstadım vakit geç olduğundan mıdır nedir sorunuzu tam anlayamadım.

Üstadım, eklediğiniz kararda koyulaştırdığınız kısımlarda 2 tespit var:

1- "...rücu hangi hukuki ilişki veya yasal nedenle doğmuş olursa olsun rücü zamanaşımı rücua neden olan ödemenin yapıldığı andan itibaren işlemeye başlar..."

2- "...zamanaşımı süresi de, yukarıda açıklandığı üzere, ödemeyi yapan ve rücu eden ile edilen kişi arasındaki hukuki ilişkiye göre saptanır..."

Kararda davacının,

Alıntı:
Davacı ise temyizinde, haksız fiil nedeniyle tazminattan müteselsil sorumlu kişilerin birbirlerine rücu hallerinde yasada rücuu düzenleyen bir hüküm bulunmadığı cihetle, BK. 125. madde hükmü gereğince 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiğini ileri sürmektedir.
iddia ve savunmasına karşılık Yargıtay: "...Davacı ve davalı, yukarıda anılan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kararından anlaşılacağı üzere birlikte zarar veren iki haksız fiil faili durumunda olan kuruluşlardır ve birbirlerine rücu hususu BK. 50. maddesi ile düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu durumda olayda haksız fiil zamanaşımının uygulanması gerekmektedir ki o bir senedir (H. Tandoğan age s. 392)..." demektedir.

Bizim olayımızda da İçişleri Bakanlığı ve müvekkil şirket için haksız fiile ilişkin 1 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini mi düşünüyorsunuz? diye sormak istemiştim

Bir de kararda bir gariplik olduğu kanaatindeyim:

Alıntı:
...Davacı vekili ...her iki davalıya ait tesislerden çıkan gazların bağımsız olarak tek başına zarar verdiğinin anlaşıldığı ve bu nedenle davalının da sorumlu olduğunu iddia ederek mahkemece karara bağlanan ve icraya yatırılan tazminatın yarısının yasal faizle beraber davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

...Yargıtay 4. Hukuk Dairesince "her iki davalının bağımsız olarak zararı meydana getirebilecek şekilde gaz ve duman çıkardıkları, bu durumda birlikte illiyetin söz konusu olduğu ,her iki davalının BK. 50. maddesi gereğince zarardan müteselsilen sorumlu oldukları kusur oranlarına göre birbirlerine rücu edebilecekleri, ...

İşbu davada K. B. İşletmeleri A. Ş., 3. kişiye tazminatın tamamını ödediğinden bahisle ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kararına da dayanak yaparak davalı A. Sanayi A. Ş.’den tazminattan hissesine düşen payın rücuan tahsilini istemektedir.

...Davacı ise temyizinde, haksız fiil nedeniyle tazminattan müteselsil sorumlu kişilerin birbirlerine rücu hallerinde yasada rücuu düzenleyen bir hüküm bulunmadığı cihetle, BK. 125. madde hükmü gereğince 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiğini ileri sürmektedir.

Müteselsilen borçlu olan kişilerin birbirlerine rücuunu ve bunun zamanaşımını aralarındaki hukuki ilişkinin niteliği düzenler... zamanaşımı süresi de, yukarıda açıklandığı üzere, ödemeyi yapan ve rücu eden ile edilen kişi arasındaki hukuki ilişkiye göre saptanır.

...Davacı ve davalı, yukarıda anılan Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin kararından anlaşılacağı üzere birlikte zarar veren iki haksız fiil faili durumunda olan kuruluşlardır ve birbirlerine rücu hususu BK. 50. maddesi ile düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu durumda olayda haksız fiil zamanaşımının uygulanması gerekmektedir ki o bir senedir (H. Tandoğan age s. 392) ...

Karara konu olayda davacı ve davalı 3.kişiye birlikte zarar veren, haksız fiilden mütevellit sorumlu olan kişilerdir; peki davacı ile davalı arasındaki ilişki haksız fiil ilişkisi midir; başka bir deyişle davacı, haksız fiile mesnetle mi dava ikame etmiştir?

Ayrıca BK m.51'den mütevellit bir karar ekliyorum:

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 13.02.2006 T., Esas: 2005/1282, Karar: 2006/1010: "Davacı TEDAŞ Ağrı Müessese Müdürlüğü vekili Avukat H____ B____ Y____ tarafından, davalı Eleşkirt Belediye Başkanlığı aleyhine 20/06/2003 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; zamanaşımı nedeniyle davanın reddine dair verilen 21/10/2004 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:


KARAR : Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, dava dışı H____ A____ tarafından açılan davada tazminat ödemeye mahkum edildiğini, söz konusu davada, dava dışı H____ A____'ın % 30, davalı belediyenin % 30 ve yine davalı olarak kendilerinin % 40 oranında kusurlu bulunduklarının saptandığını, hüküm altına alınan tazminatın tamamının zincirleme sorumluluk kuralları uyarınca ödendiğini belirterek davalı belediyenin kusuru oranına karşılık gelen miktarın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı, süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunmuştur.

Mahkemece, rücuen tazminat istemine ilişkin davanın bir yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu ve son ödeme tarihinden itibaren bu süre geçirildikten sonra dava açıldığı gerekçesiyle yazılı biçimde karar verilmiş, hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.

Taraflar, davalı sıfatı ile yer aldıkları asıl davada; BK' nun 51. maddesi hükmü uyarınca ve zincirleme ( müteselsil ) olarak sorumlu tutulmuşlardır. Aralarındaki ilişki, eksik teselsülden doğmaktadır. Bu bakımdan, davacının isteminin dayanağı zarar görene yaptığı ödeme nedeniyle, onun haklarına halef olmasından kaynaklanmamaktadır. Şu durumda, zarar gören ile asıl davada sorumlu tutulan arasındaki ilişkiye uygulanan zamanaşımı süresi eldeki rücu davası yönünden uygulanamaz. Davacının rücu hakkı, BK'nun 51. maddesinden doğduğuna ve yasaya dayanan bu hak için özel herhangi bir zamanaşımı süresi de belli edilmediğine göre uygulanması gerekli zamanaşımı süresi BK'nun 125. maddesi gereğince 10 yıldır. Ödeme ve dava tarihleri itibariyle bu süre dolmamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun, 28/11/1979 gün ve 1979-15/560-1401 sayılı kararı da bu yöndedir. Mahkemece, işin esasının incelenmesi gerekir. Yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 13.02.2006 gününde oybirliği ile karar verildi."

Kararda geçen HGK kararı:

"Taraflar arasındaki rücuan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yalova Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 3.4.1975 gün ve 153 - 72 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesinin 04.06.1976 gün ve 4773 - 2430 sayılı ilamı ile, "Davacının bu davada rücu isteği halefiyete dayanan bir rücu talebi değildir. çünkü davacı İçişleri Bakanlığı, haksız eylemi ile jandarma çavuşunun ölümüne sebep olan araç sürücüsünün o aracın sahibine karşı zarar görenlere yaptığı ödeme nedeniyle onların davalılara karşı ileri sürebilecekleri haklara halef olma imkanına hukuken malik değildir. Bu itibarla davalılar ile zarar gören arasındaki esas ilişkiye uygulanan zamanaşımı süresinin bu davada uygulanması kabul edilemez. Davacının davalılara rücu isteğinin dayanağı Borçlar Kanununun 51. maddesi gereğince zarardan müteselsilen sorumlu bir borçlu sıfatiyle muhtelif sebeplerin içtimaı halindeki rücu kuralıdır. Davacının rücu hakkı Borçlar Kanununun 51. maddesinden doğduğundan ve kanuna dayanan bu talep hakkı için özel herhangi bir zamanaşımı süresi belli edilmediğinden davada uygulanması gerekli zamanaşımı süresi Borçlar Kanununun 125. maddesi gereği 10 yıldır.

Mahkeme davayı zamanaşımı nedeniyle reddetmesine rağmen ayrıca davacının davalı şöförün eyleminden hukuken sorumlu olmadığı halde fiilen zarar görenlere tazminat ödenmesinin kendisine rücu hakkı vermeyeceği sebebiyle de davanın reddine karar vermiştir.

Jandarma çavuşu, kamu hizmeti ifası sırasında davalıların kullandığı ve maliki oldukları otobüsün sadmesi sonucu öldüğünden İçişleri Bakanlığı hukuken sorumlu görülmüş ve davacı idare Danıştay kararı gereğince zarar görenlere tazminat ödemiştir. Davacının sorumluluğunun gerekçesi Danıştay kararında açıklanmıştır. Danıştay kararına rağmen Danıştayda davanın reddedilmesi gerektiğinden bahis edilerek davacının rücu hakkının olmadığına karar verilmesi yasaya aykırı görülmüştür." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden ve duruşma isteyen: Davacı vekili.

Hukuk Genel Kurulu kararı:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki kağıtlara, gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı bozulmasına 28.11.1979 gününde oyçokluğuyla karar verildi."

Sayın d-karaca,
Alıntı:
Yazan d-karaca
Olay çok boyutlu ve karmaşık bir hale gelmiş gibi gözüküyorsa da, sonuç olarak kanatim odur ki; açacağınız rücü davası ödeme tarihinden itibaren 1 yıl içinde adli yargıda açılmalıdır. Görevsiz (idari yargıda) mahkemedeki davayı 1 yıl içinde açmış olmanız zamanaşımı açısından sorunu ortadan kaldırmıştır. Görevsizlik kararı üzerine adli yargıda dava açıldığına göre sorun yok diye düşünüyorum.

Katılımınız ve katkınız için teşekkür ederim.

Saygılar...