Mesajı Okuyun
Old 04-12-2006, 20:04   #12
ibreti

 
Varsayılan

Sn.Armağan Konyalı;
<<Yoksa Yargıtay kanunları herkesten farklı mı yorumluyor ? Kanunda yazanın aksine kararlar mı veriyor ? >> diye sormuş.
Sahiden de farklı yorumluyor ve bazen de kanunda yazanların aksine karar veriyor. Hatta bazı kararlar hayatın olağan akışına aykırı bile olabiliyor.

Örnek-1:
Önalım hakkını ele alalım;
Yasal düzenlemeye göre noterden ihbar şartı var.
Bir kısım Yargıtay uygulamalarında da satış tarihi ile dava tarihi arasında uzunca bir zaman geçmiş ve bu sürede objektif nedenlere dayalı değer artışları meydana gelmiş ise önalım bedeli, dava konusu payın davanın açıldığı tarihteki değerine göre belirlenir deniliyor. Bunda yanlış birşey yok.
Bir başka Yargıtay kararında da (HGK kararı) "alıcı noterden ihbar yükümünü yerine getirmedi ise tapudaki satış bedeli esas alınır, satış tarihi ile davanı açıldığı tarih arasında uzunca bir zaman geçmesi ile doğan objektif değer artışları önalım bedeline dahil edilemez" deniliyor.

Bana mantıksız gelen şu; İhbar yükümü yerine getirildi ise nasıl oluyar da satış tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında uzunca bir süre geçebiliyor? Bu halde açılan davanın öncelikle süre yönünden reddi gerekmez mi?
-
Örnek-2:
HUMK.m.186 hükmünde düzenlenen seçim hakkına bakalım.
Yasa metninde açıkça TEMLİK diyor. Yani iradi bir işlem var!
Yargıtay HGK.'nun 03.12.2003 tarih ve 2003/6-766 Esas, 2003/719 K. sayılı kararına bakalım;
Toplam 5.000.m2'den oluşan taşınmaz taraflar arasındaki anlaşma uyarınca 1000.m2'lik 5 kısıma bölünmüş. Bu işlemi bir haritacıya yaptırmışlar. Sınırlara da basit bir direk üzerine çekili tel asmışlar. Lakin taksime dair yazılı sözleşme henüz yok. Taşınmazın taksimine dair krokiler var. Aslında yapılan iş mevzi imar çalışması.
Bu taşınmazda kendisine 1000.m2'lik bir yer düşen satıcı S, taşınmazda paydaş olmayan alıcı A'ya kendine isabet eden kısmı satıyor. Tapuda düşük bir bedel gösterildiğini öğrenen paydaş P önalım davası açıyor. Fiili taksim olgusu ileri sürülüyor. Keşfe gidiliyor ki; satış esnasında var olan sınırlar kaldırılmış, tel ve direkler kaybolmuş.
Satıştan itibaren henüz bir yıllık süre geçmediği için satıcı S aleyhine HATA-HİLE sebebine dayalı olarak iptal davası açıyor alıcı A. Bu davaya paydaş P müdahil olup, delillerini bildiriyor. Yargılama neticesinde dava kabul ediliyor. Paydaş P hükmü temyiz ediyor, karar düzeltme yoluna gidiyor fakat nafile. Satış akti BK.m.18 hükümüne göre iptal ediliyor.

Önalım davasına bakan mahkeme DAVA KONUSUZ KALMIŞTIR diyerek önalım davasını reddediyor. Paydaş P kararı temyiz ediyor ve karar HUMK.m.186 hükmüne göre davacının seçimlik hakkının olduğundan bahisle bozuluyor. Mahkeme kararında direniyor, bu kezde HGK daire kararını yerinde buluyor ve direnme kararını bozuyor.

Dönelim yasal düzenlemeye;
1) HUMK.m.186 iradi bir işlem olan temlik işleminden söz ediyor. Oysa Yargıtay kararında iradeye uygun olmaması nedeni ile iptal kararına konu olmuş bir işlemde seçim hakkı tanınıyor.
2) HUMK.m.237 hükmü düzenlemiş. Somut olayda satıcı S, alıcı A ve paydaş P'nin taraf olduğu iptal davasında satış işlemi iptal ediliyor. Ancak, bu karar HUMK.m.237 hükmüne rağmen kesin hüküm olarak kabul edilmiyor.
3) MK. önalım hakkını paydaşlar dışındaki kişilere satış için öngörmüş. Lakin bu karar ile paydaşa dava yöneltiliyor.
-
2.örnekte verdiğim dava halen derdest. Dava 1998'de açıldı ve üzerinden 8 sene geçti. Davadan sonra geçen 8 senelik sürede gerçek anlamda değer artışı meydana geldi. Kaldı ki anlatılan iptal davasında satış bedeli olan 25.000.000.000.TL (25.000.YTL.) paranın alıcı A'ya iadesine karar verildi. Halbuki satıcı S'ye 2006 yılında (geçen ay) dava yöneltildi.
Satıştan ve davanın açılmasından sonra 8 sene gibi bir zamanın geçmesinde hiç bir kusuru olmayan satıcı S kendine yöneltilen davada objektif değer artışlarından itifade edemeyecek. Çünkü Yargıtay kararları davanın açılmasından sonraki döneme ilişkin objektif değer artışlarının önalım bedelinin tespitinde esas alınmasını kabul etmiyor.
-
Örnekleri çoğaltmak mümkün...

Biz birbirimize ve kendi yorumlarımıza güveniyouz hiç kuşkusuz. Hatta buradaki açıklamalarımızdan ikna da oluyoruz. Fakat bizim yorumlarımızla mahkemeyi ikna etmede ciddi anlamda müşkülat yaşıyoruz. Bu sorunu yenmek için de Yargıtay kararlarından medet umuyoruz

Saygılarımla...