Mesajı Okuyun
Old 28-12-2010, 16:44   #3
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Merhabalar;

Sn. Levi'ye katılmakla birlikte ek olarak, satıştan sonra düzenlenecek sıra cetveline "haczinizden önceki ipotek alacağının muvazaalı olarak kurulduğu" iddiasıyla genel mahkemelerde itiraz edebilirsiniz. Bu davalarda ispat yükü -kural olarak- davalı alacaklıda olacaktır, saygılarımla :

Alıntı:
T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/12246
Karar: 2010/1587
Karar Tarihi: 17.02.2010

Dava: Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Dava, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır.

Davalı şirket vekili dava dışı borçlu ile müvekkili arasında uzun yıllardan beri cari hesap ilişkisi bulunduğunu, borçlunun borcuna karşılık takip konusu 30.10.2001 vade tarihli bonoyu verdiğini ve ödememe nedeniyle 01.11.2001 günü protesto keşide edildiğini; ticari ilişki nedeniyle alacaklı olduklarını ve alacağın davacı alacağından önceki tarihte doğduğunu; borçlunun müvekkiline bağımlı olarak çalışmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesi uyarınca davalıya verilen kesin mehle rağmen defterlerin sunulmadığı, ispat yükü üzerinde bulunan davalının sadece bonoya dayandığı ve bu şekilde alacağın varlığını ispatlayamadığı gerekçesiyle sıra cetvelinin iptaline, davalının sıra cetvelinden çıkartılarak yeniden sıra cetveli düzenlenmesine karar verilmiş; hüküm davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında iddia kural olarak, borçlu ile davalı alacaklının anlaşmalı (muvazaalı) biçimde borç ilişkisi oluşturarak, diğer alacaklılardan mal kaçırma amacı güttükleri noktasındadır. Bunun için muvazaalı muamelenin borçlandırıcı işleme göre yapıldığı tarih önem taşır. Somut olayda davalı ile borçlu arasında geçmiş tarihli bir cari hesap ilişkisi olduğu savunulmuş, davalı yanca keşide edilen protestonun ve girişilen takibin tarihinin (14.11.2001), davacının takip dayanağı kıldığı çekin ibrazından (25.01.2002) ve takibe giriştiği tarihten önce olduğu da dosya kapsamı ile belirlenmiştir. Bu durumda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 299. maddesi de gözetilerek davalı alacağının muvazaalı biçimde oluşturulduğunu kabule yasal olanak bulunmamakta iken, yazılı gerekçe ile davanın kabulünde isabet görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz olunan hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 17.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.


T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/4539
Karar: 2009/5216
Karar Tarihi: 03.06.2009

Dava: Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Dava, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davasıdır.

Davalı vekili, davacı yanın iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin diğer davalı borçlunun yanında plasiyer olarak çalıştığını ve yaptığı ciro karşılığında prim aldığını, borçlunun ödeyemediği hak edişlere karşılık bono verdiğini, muvazaa kastı olmadığından derhal takibe girişilmediğini, takibin hızlandırılması için girişimde bulunulmadığını, borçlunun başka araçlarına da haciz konulduğunu ve satış istendiğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalı yanın takibinin usulüne uygun olduğu, davalı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin, bonoların tanzim tarihinin ve takip tarihinin davacının takip tarihinden önce olduğu ve bu nedenle sıra cetvelinde hukuka aykırı yön bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklı üzerindedir. Davalı, alacağının varlığını ve miktarını usulüne uygun delillerle kanıtlamalıdır. Her zaman düzenlenmesi mümkün olan bono, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli değildir. Bu durumda mahkemece, davalı alacaklının borçlu ile arasındaki alt ilişkiyi belgelendirmesi, satış tutarları ve prim oranları konusundaki delillerinin ibrazı sağlanarak, gerekirse davalı borçlunun buna ilişkin ticari kayıtlarının da incelenmesi, davalı yanın takibine dayanak kıldığı bononun keşide ve vade tarihi itibariyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 299. maddesi çerçevesinde değerlendirmesi ve varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan hükmün davacı şirket yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.



T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/6876
Karar: 2005/11563
Karar Tarihi: 24.11.2005

Dava: Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Davacı vekili dava dışı borçlu Murat Akıdan'a ait taşınmazın satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde alacağı muvazaalı olan davalıya üst sıranın verildiğini; davalı ile borçlunun arkadaş olduğunu ve borçlu aleyhine açtıkları ek davadan sonra davalı yanca takip başlatıldığını, davalının her zaman düzenlenmesi mümkün bulunan bonoya dayandığını, taşınmazın yine bir yakını tarafından satın alındığını ve borçlunun halen taşınmazda oturmaya devam ettiğini ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili alacağın muvazaalı olmadığını, öyle olsa daha evvelden takip yapılarak işlemlerin tamamlanması yoluna gidilebileceğini ve davacı ile garameye girilmeyeceğini, borçlunun 22.300,-USD. tutarındaki bir başka borcunu kapatabilmek için müvekkilinden para aldığını; borçlunun İcra Mahkemesi'nde borca itiraz davası ve Asliye Hukuk Mahkemesi'nde menfi tesbit davası açtığını ve davaların reddedildiğini, müvekkili aleyhine ceza soruşturması başlatıldığını ve müvekkilinin beraat ettiğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılamaya ve toplanan delillere göre; ispat yükü üzerinde bulunan davalının, dayanağı olan bonoyu destekleyecek delil ibraz edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı alacağının muvazaaya dayandığı iddiasıyla açılan sıra cetveline itiraz davaları, davacıyı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak kasdıyla yaptığı hileli tasarruflardan korumak gayesini güder. Somut olayda davalı alacaklı ile dava dışı borçlu arasında borcun bulunmadığı noktasında icra mahkemesinde ve genel mahkemede görülmüş ve kesinleşmiş mahkeme kararları ile davalı alacaklı bakımından beraat kararı ile sonuçlanmış bir ceza kovuşturması bulunduğuna göre, davalı alacaklı ile dava dışı borçlunun mal kaçırmak kasdı ile anlaşmalı davranmadıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davalı alacağının muvazaaya dayandığı yönündeki kabulünde isabet yoktur.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 24.11.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.