Mesajı Okuyun
Old 08-12-2010, 17:16   #2
Avukat Tekin

 
Varsayılan

Sanmıyorum. Bedelin ödenmesi zaten Temliken Tescil davalarının koşullarından biridir. Yani bu bedel ödenmez ise dava reddedilecektir. Dolayısıyla karşı taraf bunu yaparak dava şartını yerine getirmiş oluyor. Bu durumda bedel depo edilse bile davanın reddedilme olasılığı vardır.

T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/1175
K. 2007/3478
T. 30.3.2007
� TAPU İPTALİ VE TESCİL ( İfraz Durumu Yetkili Belediyeden Taşınmazın Krokisi Tanzim Ettirilerek Sorulmalı İfraz Olanağı Varsa Bedele İlişkin Koşul Davacıya Yerine Getirtilerek İstem Hüküm Altına Alınmalı Aksi Takdirde Reddolunması Gereği )
� İFRAZ DURUMU ( Tapu İptali ve Tescil - Yetkili Belediyeden Taşınmazın Krokisi Tanzim Ettirilerek Sorulmalı İfraz Olanağı Varsa Bedele İlişkin Koşul Davacıya Yerine Getirtilerek İstem Hüküm Altına Alınmalı Aksi Takdirde Reddolunması Gereği )
� TEMLİKEN TESCİL ( Davanın Kabulünde Aranan Diğer Bir Koşul da Yapıyı Yapanın ( Malzeme Malikinin ) Taşınmaz Malikine Uygun Bir Bedel Ödemesi Olduğu )
� İMAR PLANI ( Bilirkişiler Taşınmazın Bulunduğu Alanın İmar Planında Spor Sahasında Kaldığını Söylemişlerse de Bu Durumun Gerçekliği Belediyeden İmar Planı Getirtilerek Uygulama İle Doğrulanması Gereği )
4721/m.639,684,718,724

ÖZET : Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayanılarak açılmış tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Temliken tescil davalarında davanın kabulünde aranan diğer bir koşulda, yapıyı yapanın ( malzeme malikinin ) taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir. Mevcut uyuşmazlıkta davacı davalılara ait arazi üzerine yaptığı evin oturduğu alan ile bunun zorunlu kullanma alanının tescilini isteyebileceğinden, arsanın yüzölçümü bulunarak bunun dava tarihindeki rayicide arazi sahiplerine ödenmelidir.

Diğer taraftan, her ne kadar bilirkişiler taşınmazın bulunduğu alanın imar planında spor sahasında kaldığını söylemişlerse de bu durumun gerçekliği belediyeden imar planı getirtilerek uygulama ile doğrulanmamıştır. Bu eksiklik tamamlanmalı, ifraz durumu yetkili belediyeden taşınmazın krokisi tanzim ettirilerek sorulmalı, ifraz olanağı varsa bedele ilişkin koşul davacıya yerine getirtilerek istem hüküm altına alınmalı, aksi takdirde dava şimdiki gibi red olunmalıdır.

DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.10.2000 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 08.05.2001 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteğinin tebliğ gideri olmadığından reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayanılarak açılmış tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Mahkemece, iyiniyet koşulu gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı temyiz etmiştir.

Kural olarak, Türk Medeni Kanununun 684 ve 718. maddeleri gereğince yapı üzerinde bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası ( mütemmim cüzü ) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olayda olduğu gibi bazı özel durumlara değer tanımış, taşınmaz maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi keserek yapı sahibine koşulların varlığı halinde yapı sebebiyle temliken tescil isteme yetkisi vermiştir.

Dosyada yer alan bilirkişi raporuna göre yapı kıymetinin evin bulunduğu alan ve zorunlu yararlanma alanına nazaran daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. Ancak, bu davanın kabulünde önemli olan mahkemece isabetli olarak saptandığı üzere malzeme sahibinin iyi niyetli olup olmadığıdır.

Davada davacı kayıt maliklerinden Hasan'ın eşi Zeynep'in kendisine yaptığı satış dışında eski Medeni Kanununun 639. maddesine göre açtığı tescil davası sonucu kazandığı 17.12.1970 tarih 5 numaralı tapu kaydına da dayanmıştır. Gerçekten, davacının kaydı sonradan açılan davada iptal edilse de mahkeme hükmü ile kazandığı görülmektedir.

Türk Medeni Kanunu'nun 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin Türk Medeni Kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan subjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın bilebilecek durumda olmamasını, yada yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder. Malzeme malikinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re'sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü, bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir.

Mahkemece, 17.4.2001 tarihinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi Ali Balcı dava konusu yapının davacı tarafından 1973 yılında tamamlandığını söylediğine göre yapının davacının 17.12.1970 tarihli tapunun kazanılmasından sonra yapıldığını gösterir. Dolayısıyla, davacı başkasının arazisine binayı mülkiyeti kazandıktan sonra yapmaya başladığından iyiniyetli kabul edilebilir. Mahkemece, iyi niyete ilişkin delillerin yanılgılı değerlendirilmesi doğru olmamıştır.

Temliken tescil davalarında davanın kabulünde aranan diğer bir koşulda, yapıyı yapanın ( malzeme malikinin ) taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir. Mevcut uyuşmazlıkta davacı davalılara ait arazi üzerine yaptığı evin oturduğu alan ile bunun zorunlu kullanma alanının tescilini isteyebileceğinden, arsanın yüzölçümü bulunarak bunun dava tarihindeki rayicide arazi sahiplerine ödenmelidir.

Diğer taraftan, her ne kadar bilirkişiler taşınmazın bulunduğu alanın imar planında spor sahasında kaldığını söylemişlerse de bu durumun gerçekliği belediyeden imar planı getirtilerek uygulama ile doğrulanmamıştır. Bu eksiklik tamamlanmalı, ifraz durumu yetkili belediyeden taşınmazın krokisi tanzim ettirilerek sorulmalı, ifraz olanağı varsa bedele ilişkin koşul davacıya yerine getirtilerek istem hüküm altına alınmalı, aksi takdirde dava şimdiki gibi red olunmalıdır.

Bütün bu yönler üzerinde durulmadan eksik araştırma ve inceleme sonucu davanın yazılı şekilde hükme bağlanması doğru olmadığından karar bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 30.03.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.