Mesajı Okuyun
Old 12-11-2010, 17:29   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2010/4-324 Karar: 2010/343 Karar Tarihi: 23.06.2010


Dava: Taraflar arasındaki <Maddi ve manevi tazminat> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sarıyer 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 25.12.2007 gün ve 152-456 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 07.04.2009 gün ve 2008/9198-2009/5133 sayılı ilamı ile;

(<...Dava, haksız eylem nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, husumet yokluğu nedeniyle istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.

Davacı, villasının Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nde çalışan davalılar tarafından, hukuka aykırı olarak herhangi bir tebligat yapılmadan, eşyaları ile birlikte yıktırıldığını ileri sürerek uğradığı zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Yerel mahkemece, 657 Sayılı Yasa’nın 13. ve Anayasa’nın 129. maddeleri gereğince davalı gerçek kişilere dava açılamayacağı, davanın idare aleyhine açılması gerektiği gerekçesiyle davanın pasif husumet ehliyeti bulunmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zarardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabilir. İdare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesi, hizmet kusurundan kaynaklanmış, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlıdır. Kamu görevlisinin, özellikle haksız eylemlerde, Anayasa ve özel yasadaki bu güvenceden yararlanma olanağı bulunmamaktadır. Dava dilekçesindeki açıklamalara göre davacı, davalı gerçek kişilerin kişisel kusurlarına dayandığına göre mahkemece işin esasının incelenmesi, davalıların kişisel kusuru bulunup bulunmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Yazılı şekilde davanın husumet yönünden reddedilmiş olması bozmayı gerektirmiştir...) Gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK ve 2494 Sayılı Yasa ile değişik 438/11. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, haksız fiil davasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davacı yan, maliki olduğu villanın davalıların sorumluluğu altındaki kurumların ilgilileri tarafından yıkımdan evvel yakın bir zamanda tebligat yapılmadan, zorla dışarı çıkarılarak, içinde eşyalar olduğu halde usulsüz olarak yıkıldığını ileri sürüp maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Mahkemece, Anayasa’nın 129. maddesine göre memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak idare aleyhine açabileceği, davalıların 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi oldukları ve olay tarihinde görevli bulundukları, bu nedenle davanın idare aleyhine açılması gerektiği gerekçesi ile pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı yanın temyizi üzerine, Özel Daire Anayasa’nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve Yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine dava açılabilmesinin, hizmet kusurundan kaynaklanan, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlı olduğunu, kamu görevlisinin, özellikle salt kişisel kusuruyla gerçekleştirdiği haksız eylemlerde, Anayasa ve özel yasadaki bu güvenceden yararlanma olanağının bulunmadığını dava dilekçesindeki açıklamalara göre davacı, davalı gerçek kişilerin kişisel kusurlarına dayandığına göre mahkemece işin esasının incelenmesi, davalıların kişisel kusuru bulunup bulunmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

Yerel Mahkeme direnme kararında; eldeki davada, hizmet kusurundan kaynaklanmış idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar nedeniyle davalılar aleyhine dava açıldığı, kamu görevlisi olan davalıların haksız eylemlerinin bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde davalı gerçek kişilerin kişisel kusurlarına dayanmış ise de, olayda davalı gerçek kişilerin kişisel kusurlarının söz konusu olmadığı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 13. maddesine göre kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili uğradıkları zarardan ötürü bu görevleri yerine getirirken personel aleyhine değil ilgili kurum aleyhine dava açacakları, kurumun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkının bulunduğu, bu olay nedeniyle davacı İstanbul Büyükşehir Belediyesi aleyhine idare mahkemesinde dava açıldığı, davalıların 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi oldukları ve olay tarihinde görevli bulundukları anlaşıldığından ancak idare aleyhine dava açılabileceği, dosya içeriğinden yıkım konusunda usulüne uygun olarak karar alındığı, kararın davalıya tebliğ edildiği, Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nde çalışan davalılar tarafından hukuka uygun olarak villanın yıktırıldığı ve davalıların kişisel kusurlarının bulunmadığının anlaşıldığı, bozma ilamında belirtildiği gibi davalıların kişisel kusurlarının bulunup bulunmadığının tekrar araştırılmasının davayı uzatmaktan ve fazla gidere neden olmaktan başka bir işe yaramayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Mahkemece verilen bu son hüküm direnme niteliğinde olmayıp bozma ilamını irdeleyen bir gerekçe içeren yeni bir hüküm niteliğindedir.

Buna göre; ilk karar, bozma ve direnme kararlarının kapsamına göre, mahkemece direnme olarak adlandırılan karar, yeni bir hüküm niteliğinde olmakla temyiz inceleme görevi Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daireye aittir.

Yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için 4. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 23.06.2010 gününde oybirliği ile karar verilmiştir.

Kolay gelsin,