Mesajı Okuyun
Old 27-11-2006, 13:01   #8
Av. Ali Aksoy

 
Varsayılan Yargıtay kararları

Sadece Yargıtay kararlarına saplanıp kalmak elbette uygun değil ama şu bir gerçek ki, Yargıtay kararları kadar bir hukukçuya yol gösteren kaynak yoktur. Neden mi?

Bir kanun maddesi, sayısız derecede çok çeşitte uyuşmazlığa konu edilebilir. Bir avukat, okuduğu kanun maddesini ilk akla gelen veya yaşanması muhtemel görülen kendi algısına göre "güncel" olarak düşündüğü bir olayla ilişkilendirir. O maddeyi o şekilde yorumlar. Halbuki Yargıtay hakimleri aynı kanun maddesi ile ilgili envai çeşit meseleyi önlerine getirilen dosya sebebi ile görür ve her birine göre yorumlar. Bu yorumlar bazen "istikrarlı uygulama" haline dönüşür. Bu anlamda, yerel mahkeme hakimlerinin de benzer özellik arzettiği söylenebilirse de Yargıtay kararlarının ulaşılabilirliliği sebebi ile farklılığı ortadadır. Ben x ilindeki hakimin yorum ve bakış açısını ancak onun huzuruna götürdüğüm bir dava sebebi ile veya bir meslektaşımla yaptığım sohpet esnasında öğrenebilirim. Yargıtay kararları ise her yerden ulaşılıp tartışılabilir.

Bu genellemeden sonra ise soruya haklılık kazandıran "peşinen kabul" kısmı üzerinde kısaca durmak isterim. Yargıtay'ın bazı meselelerindeki kararları kendi içindeki üyeler arasında bile çok zaman tartışma doğurabilir. Hatta bazen Yargıtay; içtihat makamı olmaktan çıkıp adeta yasa koyucu gibi hareketle, neredeyse yeni yasa metinleri oluşturmaktadır. Hemen aklıma gelen bir örnek olarak; Hakem kararlarının Yargıtay incelemesinde hangi hususları sebebi ile temyize konu edilebileceğini yasa maddesi sınırlı olarak sayarak belirttiği halde Yargıtay HGK; bu maddelere resmen bir madde daha ilave etmiş ve pek çok üye andığım gerekçe ile çok sert ifadeler kullanarak karşı oy kullanmıştır.

Bazen; Yargıtay ile doktrin arasında çok açık bir görüş ayrılığı doğabilir. Mesela; takip talebi ile takibin kesinleşmesi arasındaki dönemde takibe konu edilen çekin zaman aşımına uğrayıp uğramayacağı hususunda başıma gelen somut bir örnekten bildiğim üzere doktrinle Yargıtay arasında çok açık bir görüş ayrılığı var. Sıkıntı ise, Yargıtayın bahsi geçen örnekte yerel mahkeme kararını onarken, temyiz dilekçesinde doktrinden alınan ve ilgili kitapların tarih ve sayfa numaraları ile fotokopileri sunulan görüşler hususunda hiç bir şey söylememesi, ileri sürülen iddiaları çürütme gereği dahi duymamasıdır.

İşte bu ve benzeri örnekler sebebi ile Yargıtay kararı bile olsa hukuk bilimi ile uğraşan insanlar olarak olabildiğince şüphe ile yaklaşarak her kararı doğruluğu veya olaya uygunluğu açısından sorgulamak, eleştrilerimizi dava dışı olarak ilgili üyelere göndermek, bu gibi sitelerde tartışmaya açmak, gerektiğinde bilimsel mütalalar alarak yarayı kaşımak, dosyaya bir yargıtay içtihadı sunulduğunda hakim karşısında bunu somut delilleri ile birlikte eleştirmek, hatta temyiz sırasında evvelce verilen ve yanlış olduğuna inandığımız içtihatlar var ise bunları dile getirerek tartışmak bir hukukçu olarak mesleki duyarlılığımızın bir gereği olmalıdır.