|
Avukat Ömer Kavili'nin yargılanmasına ilişkin duruşma tutanakları
Üstad Kavili'nin yargılandığı davaya ait duruşma tutanaklarını, sanık hakları, savunma makamının konumu, Avukatlık Meslek Kuralları ve CMK açılarından değerlendirmek ve istifade etmek adına sitede yayınlamanın faydalı olacağını düşünüyoruz.
Sanığın yerinin avukatlarının yanı olduğu, savunma yaparken ya da mahkemeye hitaben talepte bulunurken ayağa kalkmanın zorunlu olmadığına dair kuralların nasıl işletildiğine dair mükemmel bir örnek.
Daha fazla uzatmadan sözü üstad Kavili'ye bırakalım:
T.C.
KARTAL
2. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
ESAS NO: 2010/219
CELSE TARİHİ : 12/10/2010
BAŞKAN: HÜSEYİN ÖZTÜRK23988
ÜYE: LEYLA ZORLU38398
ÜYE: İLKSEN ATEŞ37412
C.SAVCISI: MUSTAFA AKER28211
KATİP: GÜLER KAYAPINAR69654
Belirli gün ve saatte duruşmaya mahsus salonda celse açıldı.
Sanık ÖMER KAVİLİ geldi, sanık müdafileri AV.BORAN ÇİÇEKLİ,AV.MÜŞİR DELİDUMAN ,AV.NİDA AÇIKALIN,AV.ÜMİT GÜNEY,AV.ÖZGÜR YILMAZ,AV. YUSUF YILMAZ.AV. SEMRA İŞLER, AV.BARIŞ DALLIKAVAK geldiler, C.Sav. Huzuru ile açık yargılamaya başlandı
Sanık ÖMER KAVİLİ müdafi avukatlarının arasına oturdu. Kendisi sanık konumunda olduğundan sanıklar için ayrılan yer e oturması istendi.
Sanık ÖMER KAVİLİ ayağa kalkmadan oturduğu yerden bu sizin şahsi fikriniz olduğunu görüyorum, şahsi fikrinize itiraz ediyorum bu nedenle heyet halinde karar verilmesini istiyorum dedi. Meşru olduğu var sayılan meclisin çıkarttığı 5271 sayılı CMK. 149/3 uyarınca sanığın müdafınin yanında bulunma ve hukuki yardımından yararlanma hakkı engellenemez kuralı çerçevesinde ve ayrıca yerel mahkemeler olarak TC mahkemelerinde verilen kararlardaki adil yargılama hakkının ihlali şikayetlerinde verdiği kararlarda kendi içtihadını yaratmakta olan Avrupa insan hakları mahkemesi içtihadlarında ve ayrıca Anayasa mahkemesinde yüce divan sıfatı ile yargılama yapıldığı sırada Başbakanlık görev i yapan eski bir kamu memuru ve eski bir enerji bakanı yargılama boyunca savunmanı olan avukatının yanında oturmuştur. Ayrıca verdiği içtihadlara uyulmadığı taktirde yargıçlık makamında görev yapan kamu memurlarının terfi ve sicillerinde etkili olan yargıtayın bir çok içtihadında ve ayrıca Beyoğlu 3 ağır ceza mahkemesinde savunmanlık görevimizi yaparken talebimiz üzerine verilen yerel mahkeme kararlarında hepsinin ortak özelliği sanığın müdafisi ile yan yana oturması yönündedir. Bunu sağlayan sadece yasal metin olarak 5271 sayılı yasadır. Mahkeme heyetince ya başka bir yasa ya aynı yasanın başka bir maddesi veya aynı kanun maddesinin basit. Türkçe ve düz cümle olarak yazılan metninin yorumlanmasında açık bir dayanak gösterilerek ve sadece yasal dayanak gösterilerek verilecek karara uyacağımızı ancak teamül denilen geleneksel ve alışkanlıklara dayalı anlayışlarla verilecek kararın hukuk kurallarını çiğneneceğinin bilinmesini ve bu konuda bir ara karar verilmesini talep ederiz dedi.
Sanığın müdafi avukatları yanında sorgusunun alınmasına karar verilip duruşmaya devam olundu
SANIK ÖMER KAVİLİ : Yusuf ve Diniye den olma. 1960 doğumlu. KADIKÖY -RASÎMPAŞA MAHALLESİ nüfusuna kayıtlı dosyadaki adreste oturur. İstanbul barosu avukatlarından 15638 sicil nolu avukatı, evli. 1 çocuklu. Okuryazar. Sabıkasız.
Sanık kimliğinin tesbitinde ve savunmasında ayağa kalkmadan savunmalarını yapmaya devam etti.
Sanık söz aldı - mahkeme başkanı yeniden benim ayağa kalkmadan savunma yaptığım yönünde tekrar tekrar mobing şekilde tutanağa geçirilmiştir bu hususta benim ayağa kalkmadan savunma yapmama karar verilmesini ve bir daha da bu konunun gündeme getirilmemesini rica ediyorum dedi.
Sanık söz aldı :Meşru olduğu varsayılan meclisin çıkarttığı 5271 sayılı CMK. 223. madde hüküm fıkrasının nelerden oluşacağını tadad ederek "numerus clausus " yani tüketerek sayma yöntemi kullanarak tek tek saymıştır. 231. maddenin son fıkrasında ise duruşmanın bittiği açıklandıktan sonra hüküm fıkrası okunur. Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir kuralı yazılıdır. Bu cümlenin içerisinde herkes denirken iddia makamındaki savcı ayırt edilmemiştir. Yurt dışı Almanya uygulamasında kararı açıklayan mahkeme heyetindeki yargıçlar bile temsil ettikleri varsayılan "millet" önünde kendileri de ayağa kalkmaktadırlar. Ayrıca 55. maddede tanıkların yemini sırasında herkes ayakta dinler kuralı çerçevesinde yasa yalnızca esas hakkında hüküm fıkrası ve yemin yani sadece bu iki durumda ayakta olunacağını buyurmakta, diğer konuşmalarda ve ara kararlarda ayağa kalkılmasını gerektiren bir yasa kuralı bulunmamaktadır. Kanunlara bağlı kalacağına yemin ederek göreve başlayan yargıçlık makamında görevli kamu görevlilerinden isteğimiz, teamül yani alışkanlık yerine yasa kuralının mahkeme salonunda uygulanmasını hayal etmemizdir. Mahkeme kurulunun vereceği karar yasa kuralının geçerli olup olmayacağına anlamamıza yardımcı olacaktır. Bu konuda ara kararı verilerek bu konunun yasa kurallarına göre çözülmesi ve mahkeme başkanının hem sözlü olarak hem de tutanağa yazdırarak oturmamız hususunun bize karşı rahatsız edici ve hasmane bir algılamaya yol açmasının engellenmesini isteriz dedi.
G.D : Sanığın oturarak savunma yapmasına mahkemece karar verilmiş olduğundan bu hususta yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına oy birliği ile karar verilip duruşmaya devam olundu.
Sanık söz aldı : Kadıköy C.B.S nın - Kadıköy 2 ağır ceza mahkemesine vermiş olduğu iddianame üzerine Kadıköy 2 ağır ceza mahkemesi tarafından bir tensip zabtı düzenlemiş bu tensip zabtında yasalara uygun şekilde iddianamenin bir örneğinin tebliğ edilerek tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde delillerin toplanmasını istemem hususunda ve ifade vermem hususunda usule uygun şekilde bir karar verilmiş olmasına rağmen 10.05.2010 tarihinde yani aynı gün iddianamenin kabulüne karar vermiştir. Bu tebligat bize yapıldıktan sonra mahkemesine başvuruda bulunarak yasalar çerçevesinde dosyanın bir örneğini talep etmemize rağmen dosyanın örneği bize verilmedi bu konuda mahkeme başkanının pazartesi günleri dışında dosyalardan fotokopi verilmeyeceği hususunda yazı işleri müdürünün mahkeme başkanın bana böyle bir talimat ı var diyerek bu dosyanın fotokopileri tarafımıza verilmedi. Dilekçe ile baş vurmamız üzerine hatta Ceza mahkemeleri yazı işleri yönetmeliğinin maddelerini de yazdık. Bu usule uygun olan talebimize öfkelenen mahkeme başkanı ve heyeti acilen toplanarak bize dosyanın fotokopisini vermeden önce ve bu dosyanın fotokopilerini vermeden son soruşturmanın açılmasına acele bir karar vererek şeklen bir karar vermiş oldu oysa bu karar hukuka aykırıdır çünkü savunmayı çökerten savunmanın toplanmasını isteyeceği kanıtları toplamayan sadece kağıt üzerinde tebligat artı dilekçe görüntüsü çerçevesinde şekli bir karar verilmiş yani hukuka karşı hile uygulanmıştır. Ve bu karar aynı zamanda şu anda yargılamayı yapan mahkemenizin yargı yetkisini de ortadan kaldıracak niteliktedir oysa o mahkemenin yetkisi avukatlık hukuk açısından sadece ve sadece avukatlık mesleği çerçevesinde avukatlık mesleğinin bağımsız -korkusuz , özgür biçimde yerine getirilmesi için suç olduğu iddia olunan davranışın avukatlık hususunun gereği olup olmadığını araştırmaktır, ve bu araştırmanın sonunda verilecek karar ise mahkeme kararı olmayıp sadece ' iddianame yerine geçen belge niteliğinde 'lacaktır. İşte bu şekilde hukuki çiğneyerek görüntüde verilmiş olan kararın CMK. 174 uyarınca iddianame yerine geçen belgeyi düzenleyen KADIKÖY 2 AĞIR CEZA MAHKEMESİNE iadesine karar verilmesini isteriz dedi.
Sanık müdafi AV. BORAN ÇİÇEKLİ SÖZ ALDI : müvekkilimiz meslektaşımızın C.B.S ca alınan ifadesi sırasında benimle beraber iki avukat arkadaşımız daha olmasına rağmen sadece duruşma günü tebliğ edildi. Kadıköy 2 ağır ceza mahkemesine hitaben düzenlenen Kadıköy C.B.S nın iddianamesi bize tebliğ edilmedi. Ayrıca son soruşturmanın açılmasına dair karar da bize tebliğ edilmedi.bizde meslektaşımızın beyanları doğrultusunda iddianame niteliğindeki son soruşturma açılmasına dair kararın iadesine karar verilmesini isteriz dedi
İDDİA MAKAMINDAN BU KONUDAKİ GÖRÜŞÜ SORULDU : yargılamada geriye dönülmezlik ilkesinin bir şekilde istisnasını oluşturmayan son soruşturmanın açılması kararı ile kovuşturma evresinin başladığı görüşündeyiz dedi.
G.D : İstem gibi :Son soruşturmanın açılmasına dair karar ile mahkememizde kovuşturma evresi başlamış olduğundan CMK. nun 174 maddesinde yazılı iddianamenin iadesi ( yada iddianame niteliğinde olan son soruşturmanın açılması) kararının iadesini gerektiren koşullar bulunmadığından bu yöndeki taleplerin reddine oy birliği ile karar verilip duruşmaya devam olundu.
Son soruşturmanın açılmasına dair karar okundu. Sanığa, CMK 191-147 md.si gereği yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu şüpheden kurtulması somut delillerin toplanmasını isteyebileceği ayrıca müdafi seçme hakkının bulunduğu,müdafı seçecek durumda olmadığı takdirde kendisine baro tarafından bir müdafi görevlendirilebileceği hakları hatırlatıldı. Savunma için süre istemiyorum. Savunmamı yapacağım dedi.
SANIK ÖMER KAVİLİ SAVUNMASINDA : mağdur olan C.Savcısı P. K. emekli olmuştur ayrıca emekli olduğu gerekçesi ile mahkemece kendisine yapılan tebligat adresinde bulunamadığından tebligat yapılamamış ve bu davadan haberdar edilememiştir. Oysa teşkili tarafeyn etmedikçe yani tarafları bir araya getirmedikçe yargılama yapılmaz ilkesi çerçevesinde benim işlediğim iddia olunan davranış ile zarar gördüğü mağdur olduğu iddia olunan kişinin duruşmada hazır edilmesini ve onun katılımı ile duruşmanın yapılmasını istiyoruz, kaldı ki davamızın suçu ihbar edenin yani muhbiri de bulunmaktadır, bu muhbir aynı zamanda olay ve olaylara tanık olmuştur. Prf. NURULLAH KUNTEN in Ceza muhakemesi kanunda yazdığına göre duruşma hazırlık işlemleri bitirildikten sonra duruşma günü belirlenir ve 5271 sayılı yasaya göre de duruşmada teklik ilkesi geçerli olup, zorunlu haller olmadıkça duruşmaya ara verilmez kuralı yazılıdır. Bu hukuksal dayanaklar çerçevesinde öncelikle davanın taraflarına usulüne uygun tebligat yapılmasını ve ifade verme işlemi sırasında benim aleyhimde beyanda bulunacaklarını bildiğim halde karşı taraf gösterilenler ile diğer üçüncü kişilerinde usulüne uygun davetiye ile çağrıldıktan sonra duruşma yapılmasını ve duruşmaya ara verilmesini talep ediyorum dedi.
G. D :istem gibi 1- ihbar eden KARTAL 5 ASLİYE CEZA MAHKEMESİ hakimi yasal görevi gereğince duruşmada işlendiğini lire sürdüğü bir suçla ilgili tutanak düzenleyip bunu ilgili C.B.S na bildirmesinden ibaret bir eylemi nedeni ile dosyanın tarafı niteliğinde olmadığından son soruşturma açılması kararında mağdur olarak gösterilen C.Savcısı P. K. soruşturma aşamasında da bu konu ile ilgili kişisel bir başvurusu ve şikayeti olmadığından duruşmaya gelme zorunluluğu da bulunmadığından sanığın bu gerekçelerle duruşmanın ertelenmesi yönündeki talebinin reddine karar verilip duruşmaya devam olundu.
SANIK ÖMER KAVİLİ İFADESİNDE : Bizim 5 Asliye Ceza Mahkemesindegörülmekte olan davada sanık EROL müdafisi olarak görev yaptığımız doğrudur, o günduruşma salonunda başka şeyler de olmuştur. O davada her iki sanık karşılıklı mağdur sanıkdurumda idiler. Sanık müdafisi olarak tıpkı şimdi mahkemenizde olduğu gibi müvekkilimolan sanığı yanıma alarak diğer meslektaşımdan ayrı masaya geçip oturmamız üzerinemahkemede yargıç olarak görevli kamu memuru A. B. (26… )tarafından her iki avukatın yan yana birlikte oturması gerektiği ve bizim diğer avukatın yanmageçmemiz ayrıca sanık müvekkilimin benim yanımdan ayrılarak duruşma salonunun ortasınave müdafisi olarak benden uzağa geçmesi yönünde talimat vermesi üzerine, biz yasalarınüstünde saydığımız Avukatlık Meslek Kuralları çerçevesinde Avukatın en başta gelengörevinin müvekkiline ait sırları saklama ödevi olduğunu, eğer diğer avukat meslektaşımızlayan yana oturacak olur isek biz avukatlar arasında husumet bulunmadığı ve fakat her ikiavukatın temsil ettiği müvekkilere ait hak ve menfaatin çatışması nedeni ile birbirimizindosya üzerindeki notlarımızı “söz savunmanın " denilmesinden önce karşı tarafça okunmasıveya öğrenilmesi durumunda meslek sırrının ifşası meslek sırrının açığa vurma suçuişleneceği hukuk düzeninin suç işlenerek sağlanamayacağı gerekçesi ile yan yanabulunamayacağımız açıklanarak karşı taraftaki meslektaşımızın yanına geçmedik, bununüzerine yargıç diğer meslektaşımıza o zaman siz o tarafa geçiniz demesi üzerine avukatmeslektaşımız yanımıza gelmiştir. Bunun üzerine ben müvekkilime hitaben biz karşıyageçiyoruz diyerek müvekkilim ile birlikte karşı taraftaki sıraya oturduk. Bunun üzerine yargıçsinirlenerek öfkeli biçimde " bu nasıl iş sözümü dinletemiyorum. Ben size yan yanaoturacaksınız diyorsam yan yana oturacaksınız " demiş isede biz kendisine hitaben '" savunmamakamında görevli avukat olarak bu uslübu kabul etmiyoruz, eğer mahkeme yargıcı olarak duruşma düzeni gerekçesi ile bunları yapmaya çalışıyorsanız bu talebimiz ile ilgili yasal dayanaklar göstererek bir ara kararı vererek problemi çözmenizi istiyoruz ancak bizim gösterdiğimiz hukuk kaynağı olan Avukatlık Meslek kuralını ve 5237 sayılı TCK da yer alan meslek sırrını açığa vurma suçunu işlemeyecek şekilde karar vermenizi istiyoruz '" dememiz üzerine, tama m çok istiyorsanız orda kalın diyerek yasal olarak ara karar verip tutanağa geçmesi gerekirken yasal görevini yapmamış ve kendisine göre bir uslüp kullanmıştır. İşte bu eylemli durum ve yargıcın öfkelenmesi koşullarında duruşma v e savunma yapılmıştır. Son sözler sorulduktan sonra Asliye Ceza Yargıcı kendisi tek yargıç olmasına rağmen " heyet müzakere edecektir salon boşalsın " demiştir. Bu söz üzerine sanıklar, müdafileri ve dinleyiciler hep birlikte dışarı çıkmış isede iddia makamında savcı sıfatı ile görevli kamu memuru içeride kalmıştır. İçeride yargıç ile savcının neler tartıştığını, neler konuştuğunu, dedikodumuzu yapıp yapmadıklarını bilemiyoruz. Bir süre sonra mahkeme mübaşirinin çağırması üzerine, duruşma salonuna girdiğimizde Yargıç kararını açıklayacağını söylediği sırada yönteme ilişkin bir isteğimiz vardır tutanağa yazılmasını istiyoruz dememize itiraz etmiş, ilk anda söz vermek istememiş. Açık ve sert tartışmalardan sonra iddia makamında görevli savcının karar müzakeresi sırasında yargıç ile içeride baş başa kaldığının duruşma tutanağına geçirilmesini istememiz üzerine, " adamcağız orda oturuyor bir şeye karışmıyor " demiş olup bunun üzerine biz " bir kere beyefendi adamcağız değildir C.Savcısıdır bizim itirazımız mahkemenin görüntüdeki tarafsızlık ilkesinin bozulduğuna ilişkindir. Şu anda C.Savcısı içerde kaldığına göre bunun tutanağa geçmesini ve buna ilişkin itirazlarımızı bildireceğiz" dedik ve bizim söylediğimiz sözler yargıç olarak görevli Kamu görevlisi tarafından zabıt katibi olarak görevli kamu görevlisine yazdırılmıştır. O günkü duruşma tutanağı incelendiğinde avukat olarak bizim hukukçu olarak bir çok hukuk kaynağını belirterek iddia makamındaki Savcının karar oluşturulurken yargıcın yanında yer almasının hukuken nasıl yanlış olduğunu açıklamaya çalıştık. Ve bizim sözlerimizi tutanağa yazdırtan ve bizim hakkımızda aradan uzun bir süre geçtikten sonra suç duyurusunda bulunan o mahkemenin yargıcı sözlerimizi kendine göre yazdırtmıştır. Şu an geldiğimiz durum tamı tamına Aziz Nesinlik bir durumdur. Kendi yazdırdığı sözler ile bizi sanık olarak yargılatan güç dizginlenmesi gereken bir güçtür. İsyan edilmesi gereken bir güçtür, bu güç otoriteyi temsil etmektedir. Bu otorite gücünü alışkanlıklarından almakta ve fakat uyması gereken hukuk kurallarını hiçe sayarak oluşmaktadır. Bizim sözümüzün yazılmış olduğu tutanak insanoğlu insan tarafından yazdırtılmış ve insan oğlu insan tarafından yazılmıştır, yani o tutanak kutsal değildir. Hatasız değildir. Yanlışlık, eğrilik niteliklerinden ve dokunulmazlık niteliğinden uzakta değildir. Bizim duruşmada söylediğimiz sözün tam olarak ne olduğunun anlaşılması açısından bu güne kadarki soruşturmacıların hiç biri yani Kartal Savcısından Kadıköy de görevli kamu memurlarına kadar hiç biri olayın kendisini araştırmamış, sadece ve sadece tutanağa anlaşılmaz bir kutsallık atfederek tutanakta yazdıysa doğrudur mantığı ile bu davayı açmışlar ve mahkemenizi ve bizleri boşu boşuna meşgul etmişlerdir. Bizim o duruşmada açık ve sert tartışmalarla hukukun temsilcisi olduğu kitaplarda yazılı olan yargıca anlatmaya çalıştığımız husus aslında bu mahkemenin başkanı ile de 2005 - 2006 yıllarda yaşanmıştır. Nitekim mahkeme başkanı HÜSEYİN ÖZTÜRK ün tutum ve davranışı ile ilgili olarak hakkında tutanak tutmuştuk ve örgüt üyesi olduğumuz için örgütümüze bildirmiştik. Örgütümüz ise "örgüt şefim Laz Kazım " zamanında Adalet Bakanlığına bildirilmiş olup Bakanlık 30 Temmuz 2006 tarihinde bizim talebimizi doğrulayan nitelikte " heyet müzakere ederken savcılar dışarı çıksın " başlığı ile 31 Temmuz 2006 tarihli gazetelerde yer alan genelgeyi yayınlamış ve ayrıca bir soruşturma açıldığı da o tarihte bize bildirmiştir. İşte 5 Asliye Ceza Mahkemesindeki işlemlerimizin itiraz yolu ile incelemesini yapan şu andaki Kartal 2 Ağır Ceza Mahkemesi itirazı inceledikten sonraki tarihte 5 Asliye Ceza Mahkemesi Yargıcı tarafından suç ihbarında bulunulmuştur. Öyleyse duruşma salonunda olan bitenin doğrusunun ne olduğunu anlayabilmek bakımından hem kendilerine doğrudan soru sorma ve çapraz sorgu yöntemlerini uygulayabilmemiz nedenleri ile o mahkemede yargıç sıfatı ile görevli A. B. ( 26… ) in ve ayrıca duruşma savcısı P. K. ( 20… ) ile duruşma salonundaki diğer kişilerin tanık sıfatı ile dinlenmelerin istiyoruz, dedi.
G.D : Sanığın savunmasının alınmasından sonratanık yada sanığın talep ettiği savunma tanıklarının dinlenmesine karar verileceğine oy birliği ile karar verildi duruşmaya devam olundu.
SANIK ÖMER KAVİLİDEN kendisine atılı " Devletten maaş alması dışında başka hiçbir özelliği olmayan iddia makamı yerinde oturuyor " şeklinde bir beyanda bulunup bulunmadığı hususunu açıklaması istendi:
O gün bizim hukukun kürsü eli ile çiğnenmesi karşısında söylediğiniz çok sözler olmuştur. Ancak bizim söylediğimiz sözler mahkemenin yargıcı tarafından hem de kanunen yetkisi olmadığı halde zabıt katibine yazdırtılmıştır. Zabıt katibinin yazdığı tutanakta bu sözler yer almakta ise de bu sözler bu haliyle bizim tarafımızdan söylenmiş sözler değildir. Tutanaktaki sözler tutanağı yetkisiz şekilde yazdırtan o mahkemenin yargıcına aittir. Bizim söylediğimiz sözler daha başkadır. Bizim söylediklerinizin tamamına bakıldığında bu husus açıkça görülmektedir, kaldı ki duruşma Savcısı P. K.’ın hangi özelliklerinin var olduğunu kendisini daha önceden tanımadığım için bilmem de olanaksızdır. Oysa bizim söylediğimiz sözleri mağdur gösterilen kişi huzurda duymuştur. Ve söylediğimiz sözlerin neler olduğunu doğrudan bilmektedir. Bizim konuşmamıza tanıktır. Tutanak denilen kağıt parçası ile aksi ispat edilemez yani " jiuris fıdiction " değildir. Yani kutsal değildir. Tutanağı tutturan ve tutanlar kendilerine baksınlar,savunma makamında görevli İstanbul barosu üyesi avukat olarak bizim duruşmada C.Savcısına hakaret edeceğimizi düşünenlerin düşüncesi dahi kendileri ile ilgili bir problemdir. Bizim duruşma savcısına hakaret etmemiz için hiçbir sebep yoktur. Türk dil kurallarını ve hitabet yani seslenme, konuşma özelliklerini kullanarak söylediğimiz sözleri hakaret yönünde yanlış yazanlar var ise bizi ilgilendirmez. Ancak duruşma savcısının huzurunda olan konuşmamızda eğer iddianame denen kağıtta yazdığı gibi hakaret olması durumunda Cumhuriyet Savcısı unvanı taşıyan kamu görevlisinin hiçbir tepki göstermemesi karşısında onurunun zedelenmesine rağmen sessiz kaldığı iddia olunabilir ki. biz bilgi ve terbiyemiz çerçevesinde onu iddia etmedik etmeyeceğiz dedi.
Cumhuriyet Başsavcıhğındaki 18.03.2010 tarihli ifadesi okundu - Benzer olduğu görüldü
Nüfus ve sabıkasızlık kaydı okundu. Doğrudur. Okunan kayıtlar bana aittir dedi.
Tanık S. H. nın hazır olmadığı anlaşıldı.
Bu arada Sanık müdafi AV NAİME NİDA AÇIKALIN duruşma salonundan çıktığı görüldü.
Sanık müdafi AV.BORAN ÇİÇEKLİ SÖZ ALDI : müvekkilim meslektaşım olayı ayrıntıları ile izah etti. bir konuşmanın içerisinden n cımbızla birkaç kelimenin çekilip çıkartılması halinde her konuşmada bir suçlu bulunabilir müvekkilim meslektaşım burada hem müvekkilinin haklarını hem de savunmanın nasıl yapılması gerektiğini savunmuş, silahların eşitliği ilkesi gereğince salondan savunma tarafı çıkarıldığı zaman iddia makamının da çıkarılması gerektiği yönünde mahkeme yargıcı ile usulü bir tartışma yapmıştır. Müvekkilimin C.Savcısı ile direk bir tartışması da söz konusu değildir. Orada duruşma savcısını hedef alan bir hakaret kastı da yoktur, bu cümle şöyle de kurulabilirdi silahların eşitliği ilkesi gereğince bu cümle şöyle de kurulabilirdi savunma ile iddia makamı arasındaki tek fark birinin devletten maaş alıp diğerinin almamasıdır şeklinde de olabilirdi, müvekkilim son soruşturmanın açılması kararında ve iddianamede belirtildiği şekilde bir cümle kullanmadığını hem soruşturma evresinde hem de mahkemenizdeki ifadesinde beyan etmiştir, velevki bu sözü söylemiş olsa bile kesinlikle mağdura karşı hakaret kastı söz konusu değildir. Bu olayda deliller toplanmamış sadece tutanağı yazan zabıt katibi dinlenerek dava açılmıştır ki uzun sayfalar dolusu yazı yazan zabıt katibinin olaydan sonra ne yazdığını hatırlaması da mümkün değildir dedi. ayrıca zabıt katibi yargıcın emri altında olan bir kişidir bunun beyanına dayanılarak dava açılması usule aykırıdır dedi.
G.D.İSTEMGİBİ
1-Mağdur P. K.'a adresinin kalemce araştırılıp tesbit edildikten sonra son soruşturmanın açılması kararı ile birlikte duruşma gününün açıklamalı çağrı kağıdı ile tebliğine.
2- Sanık ve müdafıne savunma tanıklarını adreslerini v ekimliklerini bildirmesi hususunda süre verilmesine. Bildirildiğinde açıklamalı çağrı kağıdı ile duruşmaya celplerine, hazır edildiklerinde de dinlenmelerine.
3-Kartal 5 Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/479 esas sayılı dava dosyasının celbine.
4-Zabıt mümzi tanık S. H. M. nın yeniden duruşmaya çağrı kağıdı ile celbine.
5-Kartal 5 Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/479 esas sayılı dava dosyasında olayın geçtiği iddia olunan duruşmada bulunan sanık E. Ü. ile sanık Ş. M. ve AV. ALİ KÜVER in tanık olarak dinlenmek üzere çağrı kağıdı ile celplerine.
6-Mahkeme yargıcı A. B. in dinlenip dinlenmeyeceği hususunda bu tanıkların dinlenmesinden ve dosyanın incelenmesinden sonra karar verilmesine.
7-Duruşmanın 28/01/2011 günü saat 1O.OO'a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi. 12/10/2010
Başkan 23988Üye 38398Üye 37412Katip69654
|