Mesajı Okuyun
Old 27-09-2010, 10:47   #10
Av. Erduğrul Özbay

 
Varsayılan

Merhaba,

Daha önceki katılımlarımda da belirtmeye çalıştığım gibi, birinci safhada sigorta ile temin edilen rizikonun gerçekleştiğinin ve tazminata hak kazanıldığının tespitinin yapılması gerekiyordu. Çok sayıda örneği bulunan kararlardan birinin kısa bir bölümünü buraya taşıdım:
"Dairemizin yerleşik uygulamasına göre de, poliçe dain ve mürtehin lehine düzenlenmiş olsa dahi sigorta ettirenin tek başına doğrudan sigortaya karşı dava açma hakkı bulunmakla birlikte yargılama sırasında dava dışı dain ve mürtehinin, tazminatın davacıya ödenmesine muvafakatı olup olmadığının araştırılması, muvafakatı sağlandığı taktirde yargılamaya devam edilerek, davanın sonuçlandırılması, aksi taktirde davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerekmektedir."

Yargılamanın bu bölümü geçildiği, davacının arzu ettiği hususlar tespit edildiğine ve mahkeme rehinli alacaklının muvafakatini sorduğuna göre, muvafakatin verilmemesi halinde, ana davayla birleştirilmesi de talep edilmek suretiyle ve ilgili banka şubesi hasım tutularak bir tespit davası açılması, davalının muvafakat vermeye çağrılması, aksi tutumun bir hakkın kötüye kullanılması anlamına geleceğinin vurgulanması, birleştirme hususunda bir aksaklık yaşanması durumunda ise ana davada sonraki davanın bekletici mesele sayılması için talepte bulunulması şeklindeki bir hareket tarzının faydalı bulurum.
Yargıtay'ın rehinli alacaklıyı asli sigortalı saydığı gerçek sigortalıyı da sigorta ettiren olarak algılayıp asli hak sahibi noktasından uzaklaştırdığı yaklaşımların bu kavramların hayattaki karşılıklarına ve sigortacılık alanındaki tanımlara uygun düşmediğini düşünüyorum. Saygılarımla,
Av. Erduğrul Özbay