Mesajı Okuyun
Old 19-11-2006, 17:25   #43
Gemici

 
Varsayılan

Sayın Jeanne D'arc,

Alıntı:
Kendimizi tanımladığımız kimliklerimiz muhtelif: Doğuştan sahip olduğumuz kimliklerimiz olduğu gibi; (örneğin insan olmak) bir de sonradan kazandığımız, edinilen kimliklerimiz vardır. (Dini, siyasi, mesleki kimlikler vs.) Tercih gerektiğinde doğuştan sahip olunanı, öz olanı, edinilene yeğlerim. İnsani kimliğim, hukukçu kimliğimin önüne geçiyor diye de yeislenmem.

Alıntı:
Mensubu bulunduğum mesleğe dair bilgiler için teşekkürler, öğretici oldu ama bahsettiğiniz eğitim süreci bir kimseyi avukat yapar, hukukçu olması kişinin biraz da kendisine bağlı. Bu noktada sanırım başlangıcından beri esas olarak insani kimlik mi yoksa hukukçu kimliğinden ziyade avukatlık kimliği mi, hukukçu kimlik mi demek daha doğru olurmuş.

Yukarıdaki iki alıntıda Sizin mesajlarınızdan. İnsani Kimlik’ten vazgeçip Hukuki Kimlik’te karar kılmanız iyi bir gelişme. Ama bu sefer de „Hukuk teknikerliğine indirgenen avukatlık kimliği” diye bir kimlik çıkardınız ortaya.

Hukukçu kime denir konusunda bir tanım getirmediğiniz için, kimin hukukçu kimin "hukuk teknikeri" olduğunu anlıyabilmem için(belki de anlıyamıyan sadece benim, başka kimseden ses çıkmadığına göre, herkes anlamış görünüyor) sormak zorundayım.

1. Hukukçu konusundaki tanımınız nedir, bu tanım sizin midir, yoksa başka yerden mi aldınız? Başka yerden aldınızsa kaynak bildirirseniz memnun olurum,
2. aynı durum hukuk teknikerliği veya hukuk teknikeri kavramı veya kavramları için söz konusu, ilk olarak sizin mesajınızda okuduğum için tam bir anlam veremedim, nedir hukuk teknikerliği?
3. Sizce hakim ve savcılar hangi hangi kategoriye girer: hukukçu mu, yoksa hukuk teknikeri mi?

Sizin tanımınıza göre(mesleğinin gereklerini yerine getiren kimsenin, meri hukuku olduğu gibi uygulayan veya uygulamaya çalışan kimsenin hukuk teknikeri olması tanımı) hukuk teknikerliği tanımı en fazla hakimlere uyuyor. Çünkü Anayasa’nın 138 Maddesine göre: „Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler" Alman Anayasası daha katı bir sınırlama getiriyor hakimlere : Hakimliğin Bağımsızlığını garanti altına alan 97.ci maddenin 1.Bendi şöyle : „Hakimler bağımsızdır ve sadece kanuna tabidir" . Bilerek kanuna aykırı karar veren hakim ‘Rechtsbeugung’dan dolayı cezai takibata uğrar. Rechtsbeugung( Türkçeye itisaf olarak tercüme edebiliriz.) bile bile kanuna yakırı karar verme, doğru yoldan ayrılma, haksızlık anlamına geliyor.

İster hukuk teknikeri deyin ister hukukçu deyin, hiç fark etmez, hukukçuların bu arada yargının ve yargının bir parçası olan avukatların görevleri yürürlükte olan kanunları Anayasaya ve Medni Kanun'un 1.Maddesine uygun olarak uygulamaktır: Madde 1.- Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.
Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir.
Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.

Belirttiğim hükümleri çıkış noktası kabul ederseniz hakimlerin ve bu arada yargının görevinin kanunları uygulamak olduğunu görürsünüz, yargı kanuni bir hüküm olduğu sürece ona uymak zorundadır, ben kanundan başka düşünüyorum bu kanunu uygulamıyorum diyemez; teknik bir konu yani.
Bunun böyle olması demokratik rejimlerdeki Kuvvetler ayırımının vazgeçilmez bir sonucudur.

Yürürlükte olan bir kanunun belirli bir olaya yanlış olarak uygulandığını düşünen avukatın görevi o olayı bir üst yargı organına götürmektir. Yürürlükte olan kanunun anayasaya ve hukuka aykırı olduğunu düşünen avukat ta aynı yola başvurmak zorundadır; Anayasa Mahkemesinin söz konusu kanunu iptali için çaba gösterir. Türkiye Kanunlar’ının devletlerarası anlaşmalara uygun olacağına imza attığı için gerekirse Türkiye dışındakı organlara müracaat edebilir.

Yapamıyacağı ve yapmaması gereken tek şey kendisini kanun koyucunun yerine koymaktır.

Saygılarımla