Mesajı Okuyun
Old 03-07-2010, 15:13   #5
detay82

 
Varsayılan

Bu tarz davalarda, tarafların kardeş olmalarının ispat usulüne herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. İspat usulü şu şekildedir;

"..Gerçekten de 1989 yılına kadar verilen kararlarda inançlı bir işleme dayanan tarafların HUMK nun 293/1 maddesinde yazılı yakın hısımlar olmaları halinde, iddianın tanıkla da ispat edilebileceği kabul edilmekte iken bu tarihten sonra ve
YHGK nın 17.10.1990 tarih 325-492 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, yakın hısımlık halinde dahi iddianın yazılı delil ile kanıtlanması gerektiği… uygulamada kararlılık kazanmıştır]14.HD 22.11.2005 gün, 2005/8085-10207 E-K”

İnanç sözleşmeleri anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan ve inanç gösterilen kişi adına taşınmazın tapuda tescil edildiği tarihten önce düzenlenmiş bir belge olmalıdır. 14.HD 22.11.2005 gün, 2005/8085-10207 E-K)
“İBK sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir, inanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi ve en geç sözleşme konusu işlem tarihinde düzenlenmiş olması gereklidir
Somut olaya gelince çekişme konusu taşınmazın 16.07.1991 tarihinde davaya katılan H.İ.ye onun tarafından da 26.12.2002 günü davalı Abdullah’a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır. Davaya dayanak yapılan belgenin ise 03.11.1992 tarihinde, temlikten sonra düzenlendiği görülmektedir. Söz konusu belgenin yukarıda ifade edilen 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen ispat vasıtası olarak kabulü olanaksızdır. Bu durumda davanın reddi gerekirken kabulü doğru değildir. HGK 14.11.2007 gün 2007/1-756 E. 2007/848 K”