Mesajı Okuyun
Old 22-06-2010, 12:41   #3
miss_lawyer

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/16205
Karar: 2006/711
Karar Tarihi: 07.02.2006

ÖZET : Davacı, davalılar tarafından haksız olarak şikayet edildiğini, bu yüzden kişilik haklarının zarar gördüğünü iddia etmek suretiyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı şirketin bürosunda geceleyin meydana gelen hırsızlık olayı nedeniyle yapılan şikayet nedeniyle davacı sanık olarak yargılanmış ve açılan ceza davası beraatla sonuçlanmıştır. Davacı, davalıların şikayeti sonucu haksız yere yargılandığı iddiasıyla manevi tazminat istemiştir. Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile özellikle ceza davasında dinlenen tanık beyanlarına göre, hırsızlık olayının meydana geldiği saatlerde sürekli olarak davacı tarafından kullanılan minibüsün olay yerinden uzaklaştığı görülmüştür. Hırsızlık olayı gece yarısından sonra gerçekleşmiş ve o saatlerde yapılan araştırmada davacı evinde bulunamamıştır. Ceza mahkemesince deliller mahkumiyet için yeterli bulunmayarak beraat kararı verilmiş olması şikayetin haksız olduğu anlamına gelmez. Yukarıda anlatıldığı üzere şikayet somut bir takım olaylara dayanmaktadır. Ortada şikayeti gerektirecek derecede yeterli emareler bulunmaktadır. Bu delil ve emarelerin mahkumiyet için yeterli sayılmaması davalının şikayetinin haksız olduğu sonucunu yaratmaz. Şikayet dilekçesinde olayın oluş şekline uygun düşmeyen veya davacıların kişiliğine yönelen aşağılayıcı bir ifade şekli de kullanılmamıştır. Bu nedenlerle davalıların şikayet hakkını yasal sınırlar içinde kalarak kullandığı anlaşıldığından dava reddedilmelidir.

(2709 S. K. m. 12, 17, 24, 25, 36) (818 S. K. m. 49)

Dava: Davacı E. H. vekili Avukat Ü. A. tarafından, davalılar T.-T. Ltd. Şti. ve B. O. aleyhine 7/3/2003 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kabulüne dair verilen 24/5/2004 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davacı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 7/2/2006 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine taraflardan kimsenin gelmediği görüldü, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar: Davacı, davalılar tarafından haksız olarak şikayet edildiğini, bu yüzden kişilik haklarının zarar gördüğünü iddia etmek suretiyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiş, karar, taraflarca temyiz edilmiştir.

Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa'nın 36. maddesinde; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.

Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın "Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği" başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu'nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.

Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.

Davalı şirketin bürosunda geceleyin meydana gelen hırsızlık olayı nedeniyle yapılan şikayet nedeniyle davacı sanık olarak yargılanmış ve açılan ceza davası beraatla sonuçlanmıştır. Davacı, davalıların şikayeti sonucu haksız yere yargılandığı iddiasıyla manevi tazminat istemiştir. Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile özellikle ceza davasında dinlenen tanık beyanlarına göre, hırsızlık olayının meydana geldiği saatlerde sürekli olarak davacı tarafından kullanılan minibüsün olay yerinden uzaklaştığı görülmüştür. Hırsızlık olayı gece yarısından sonra gerçekleşmiş ve o saatlerde yapılan araştırmada davacı evinde bulunamamıştır. Ceza mahkemesince deliller mahkumiyet için yeterli bulunmayarak beraat kararı verilmiş olması şikayetin haksız olduğu anlamına gelmez. Yukarıda anlatıldığı üzere şikayet somut bir takım olaylara dayanmaktadır. Ortada şikayeti gerektirecek derecede yeterli emareler bulunmaktadır. Bu delil ve emarelerin mahkumiyet için yeterli sayılmaması davalının şikayetinin haksız olduğu sonucunu yaratmaz. Şikayet dilekçesinde olayın oluş şekline uygun düşmeyen veya davacıların kişiliğine yönelen aşağılayıcı bir ifade şekli de kullanılmamıştır. Bu nedenlerle davalıların şikayet hakkını yasal sınırlar içinde kalarak kullandığı anlaşıldığından dava reddedilmelidir. Yerel mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan yazılı şekilde davalının tazminatla sorumlu tutulmuş olması bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 7.2.2006 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************