Mesajı Okuyun
Old 18-06-2010, 16:51   #5
ahmet çam

 
Varsayılan istediğiniz içtihada atıfta bulunan bir içtihat sunuyorum.

-YHGK 23:11.1966 gün E.T/593 K.296 bu içtihada aatıfta bulunan başka bir karar gönderiyorum.Kolay gelsin.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2002/9-564

K. 2002/572

T. 3.7.2002

• ALACAK DAVASI ( Davacının Ödenmeyen İşçi Alacaklarından Bir Kısmının Ödenmesini Talep Etmesi )

• KISMİ DAVA ( Dava Edilmeyen Fakat Saklı Tutulan Miktar Bakımından Borçluyu Temerrüde Düşürmemesi )

• TEMERRÜT ( Kısmi Davanın Dava Edilmeyen Fakat Saklı Tutulan Miktar Bakımından Borçluyu Temerrüde Düşürmemesi )

• KISMİ ISLAH ( Islah Tarihine Kadar Yapılan Bütün Usul İşlemlerinin Yapılmamış Sayılmaması )

• KISMİ ISLAH YOLU İLE SAKLI TUTULAN ALACAKLAR ( Kısmi Islahın Yapıldığı Tarihten İtibaren İleriye Yönelik Olarak Hüküm İfade Etmesi )

1086/m.83,87/son

ÖZET : Kısmi davanın dava edilmeyen fakat saklı tutulan miktar bakımından borçluyu temerrüde düşürmeyeceği, yargısal kararlarda benimsenmektedir. Çünkü açılan dava ancak dava konusu edilen miktar kadar davalıyı temerrüde düşürür. Bilinmeyen ve yargılama aşamasında bilirkişi raporu ile ortaya çıkan kesim için kısmi davanın, bu kesim için de borçluyu temerrüde düşüreceğinden söz etmeye yasal olanak yoktur. HUMK.nun 87/son cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptalinden önce fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi davada davalı önceden temerrüde düşürülmemişse, dava açılmakla oluşan temerrüdün ilk kısmi davaya konu alacaklarla ilgili olduğu daha sonra açılan ek davada istenen bakiye alacaklarla ilgili olarak ek dava tarihi itibariyle borçlunun temerrüde düşürüldüğü, bunun sonucu olarak ek davaya konu alacaklara ek dava tarihinden itibaren faiz yürütüleceği Yargıtay'ca benimsenmekte idi. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sadece ek dava yerine kısmi ıslah yolu saklı tutulan alacakları aynı davada isteme kolaylığı getirmiş olup, zamanaşımı, temerrüde düşürme gibi usul ve yasa hükümlerini değiştirmiş değildir. Kısmen ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılmış bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah, yapıldığı tarihten ileriye yönelik olarak hüküm ifade eder.
DAVA : Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11. İş Mahkemesin'ce davanın kısmen kabulüne dair verilen 15.11.2001 gün ve 656-1250 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 10.4.2002 gün ve 681-6035 sayılı ilamıyla; ( ...1- Dosyadaki yazılara, toplanan delilerle kararın dayandığı kanuni gerektirdiği sebeplere göre, davalının temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacının temyizine gelince:
Yargılama devam ederken davacı taraf bir kısım işçilik hakları konusunda usulüne uygun bir biçimde ıslah yoluna başvurmuştur. Islah işlemiyle bu hakların dava tarihinden talep edildiği düşünülerek ıslaha konu haklar için de dava tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURUL KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle açtığı kısmı davada işçilik haklarından şimdilik 205.000.000 TL'nın dava tarihinden faizi ile tahsilini istemiş, bilirkişi raporundan sonra verdiği 23.10.2001 tarihli dilekçesi ile, ücret farkı, akti ikramiye, ilave tediye ve sosyal yardım alacakları miktarını rapor doğrultusunda arttırmak suretiyle alacağının geri kalan bölümünün de hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Mahkemenin, kısmi davada istenen miktarın dava tarihinden, arttırılan kalemlere ilişkin miktarın 23.10.2001 tarihinden itibaren faizi ile ödetilmesine dair verdiği karar, yukarıda açıklanan nedenle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Yerel Mahkeme ile Yüksek Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; arttırılan miktar için harcın yatırıldığı tarihten mi yoksa dava tarihinden mi faiz yürütüleceği noktasında toplanmaktadır.
4.11.2000 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan, Anayasa Mahkemesinin 20.7.1999 tarih 1999/1 E. 1999/33 K. sayılı kararı ile H.U.M.K.nun 87. maddesinin son cümlesindeki "müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez" hükmü iptal edilmiştir.
Bilindiği gibi davacı, kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek bir dava açarak istiyebileceği gibi, müddeabihin arttırılmasını önleyen yasal düzenlemenin yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi kararı ile ortadan kalkmasından yararlanarak, müddeabihi aynı davada kısmi ıslah dilekçesi verip harcını yatırmak suretiyle arttırılabilir.
H.U.M.K.nun 83 maddesinde ıslah. taraflardan birisinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmıştır. Islah, davanın tamamen veya kısmen ıslahı şeklinde yapılabilir, Davanın tamamen ıslahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması H.U.M.K.nun 87. maddesi hükmü gereğidir. Gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda tamamen ( kamilen ) ıslahta, yeni bir dava açılmış sayılmayacağı, ıslah edilen davanın ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğu, bunun doğal sonucu olarak zamanaşımının ve hak düşürücü sürenin ilk davanın açıldığı tarihte kesilmiş sayılacağı öteden beri yerleşik görüştür. ( Y.HGK.30.1.2002 gün E. 2002/2-63, K. 23 )
Faiz konusuna geçmeden önce kısmı davada dava edilmeyen kesim ve fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının ne anlama geldiği üzerinde durulması gerekir.
Yargı kararlarında ve öğretide kısmı davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ait hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir. Kısmı dava açılması halinde zamanaşımı alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. ( Y.HGK.20.3.1968 gün E. 9/210 K. 151, Y.HGK. 23.11.1966 E. T/593 K. 296 )
Faiz sorununa gelince ödeme günü yasa yada sözleşme ile kararlaştırılmayan alacaklarda, borçlu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşürülür. Eğer ihtar çekilmemişse açılan davanın tarihi temerrüt tarihi ve faizin başlangıcı olarak kabul edilir. Buradaki uyuşmazlık açılan ilk kısmı davadaki dava tarihi, fazlası saklı tutulan alacağın temerrüt tarihi yani faiz başlangıç tarihi kabul edilecek midir?
Kısmi davanın dava edilmeyen fakat saklı tutulan miktar bakımından borçluya temerrüde düşürmeyeceği, yargısal kararlarda benimsenmektedir. Çünkü açılan dava ancak dava ancak dava konusu edilen miktar kadar davalıya temerrüde düşürür. Bilinmeyen ve yargılama aşamasında bilirkişi raporu ile ortaya çıkan kesim için kısmı davanın, bu kesim için de borçluyu temerrüde düşüreceğinden söz etmeye yasal olarak bulunmamaktadır. ( Y.S.H.D. 4.5.1989 E. 2330/7, K. 9906 )
HUMK.nun 87/son cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptalinden önce fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi davada davalı önceden temerrüde düşürülmemişse, dava açılmakla oluşan temerrüdün ilk kısmi davaya konu alacaklarla ilgili olduğu daha sonra açılan ek davada istenen bakiye alacaklarla ilgili olarak ek dava tarihi itibariyle borçlunun temerrüde düşürüldüğü, bunun sonucu olarak ek davaya konu alacaklara ek dava tarihinden itibaren faiz yürütüleceği Yargıtay'ca benimsenmekte idi. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sadece ek dava yerine kısmi ıslah yolu saklı tutulan alacakları aynı davada isteme kolaylığı getirmiş olup, zamanaşımı, temerrüde düşürme gibi usul ve yasa hükümlerini değiştiriş değildir. Kısmen ıslahta, tamamen ( kamilen ) ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılmış bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmı ıslah, yapıldığı tarihten ileriye yönelik olarak hüküm ifade eder.
Somut olayda, davacının dava dilekçesindeki müddeabihi aynı davada harcını yatırmak suretiyle kısmı ıslah yolu ile artırdığı, harcın yatırıldığı tarihte arttırılan kalemler için temerrüt oluştuğu gözetilerek bu kalemler için 23.10.2001 tarihinden itibaren faize hükmeden yerel mahkemenin direnme kararı yerinde olup onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan, başkaca harç alınmasına mahal olmadığını 3.7.2002 gününde oyçokluğu ile karar verildi.