Mesajı Okuyun
Old 15-06-2010, 20:28   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
T.C. YARGITAY
7.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/4013
Karar: 2005/4029
Karar Tarihi: 20.12.2005

Dava: Taraflar arasında aidiyetin tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:

Karar: İddia ve savunmaya, mahkemece toplanıp değerlendirilen deliller ile duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre dava niteliği ve içeriği itibariyle 530 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatların aidiyetin in tespitine ilişkindir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Saptanan dava niteliği ve dosya içeriğine göre davacı tarafın dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı belirlenmiştir. Kural olarak tespit davasının dinlenebilmesi için genel dava şartlarından başka iki özel koşula daha ihtiyaç vardır. Gerçekten sözü edilen ve aşağıda açıklanan koşullar öğretide ve yerleşik Yargıtay uygulamasında "TESPİT DAVASININ KENDİNE ÖZGÜ KOŞULLARI OLARAK NİTELENDİRİLMEKTEDİR".

Sözü edilen özel koşullara gelince;

1- Özel koşulların ilki, tespit davasının konusunu ancak bir hukuki ilişkinin oluşturabileceği tartışmasızdır. Gerçekten, tespit hükmü, hak ve alacakların doğduğu hukuki ilişkinin mevcut olup, olmadığını tespit etmekte olup, miktarları hakkında bir şey içermez. Bu nedenle uygulamada, konusu yalnızca maddi vakıa ya da vakıalar olan tespit davaların dinlenemeyeceği sonucuna varılmıştır. Kural olarak maddi vakıa ya da vakıalar ancak hukuki bir ilişki ile birlikte tespit davasına konu olabilirler.

2- Davacının sözünü ettiği, açık bir anlatımla öne sürdüğü hukuki ilişkinin, mevcut olup olmadığının hemen tespitinde, hukuki bir yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar koşulu, tespit davasını hükme bağlayan tüm yasalarda öğretide ve uygulamada kararlılıkla aranmaktadır.

Öte yandan, bir hukuki ilişkinin hemen tespitinde, hukuki yararın varlığının kabul edilebilmesi için, üç koşulun birlikte olması zorunludur. Sözü edilen üç koşulu hemen açıklamak gerekirse;

A) Davacının bir hakkı veya hukuki durumunun halihazır bir tehlike ile ciddi biçimde tehdit edilmiş olması ve sözü edilen TEHLİKENİN YAKIN VE TEHDİDİN CİDDİ OLMASI GEREKİR.

B) Bu ciddi tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun tereddüt ya da belirsizlik içinde olması. bu hususun davacı için bir zararı meydana getirebilecek nitelikte bulunması gerekir. Tehdit. objektif olarak değerlendirildiğinde. bir zarar doğurabilecek nitelikte olmalıdır.

C) Yalnızca koşulları usulün 237. maddesi hükmünde tanımlanan biçimde kesin hükmün sonuçlarını meydana getiren, cebri-icraya yetki vermeyen bir başka deyişle İcra ve infaz kabiliyeti bulunmayan TESPİT HÜKMÜNÜN BU TEHLİKEYİ ORTADAN KALDIRACAK NİTELİKTE OLMASI ZORUNLU OLDUGU GİBİ, DAVACININ HUKUKEN KORUNMA İHTİYACI DA HALİ HAZIRDA BULUNMALIDIR. ÖZELLİKLE HUKUKİ YARAR KOŞULU TESPİT DAVASININ AÇILDIĞI GÜNDE MEVCUT OLMALI VE HÜKÜM VERİLENE DEĞİN VARLIĞINI SÜRDÜRMESİ ZORUNLUDUR. Açıklanan nedenle davacının, hukuki korunma (himaye) ihtiyacını, başka bir vasıta ile tamamen tatmin edebilmesinin mümkün olduğu hallerde, hukuki ilişkinin mücerret tespitinde hukuki yararının bulunmadığı bu nedenle tespit davası açamayacağı kuşkusuzdur.

Kural olarak, öğretide ve yerleşik Yargıtay uygulamasında "EDA DAVASI" açılmasının mümkün olduğu hallerde tespit davası açılmasında hukuki bir yararın bulunmadığı kabul edilmiştir.

Sözü edilen kuralın ayrık hali olarak "eda davası" ile elde edilecek tespit hükmünün kapsamı tespit davası ile elde edilecek tespit hükmünün kapsamından daha dar ise, "eda davası" açılması mümkün olmasına rağmen, eda davasından bağımsız olarak ayrı bir tespit davası açılabileceği de öğretide ve uygulamada kararlılık kazanmıştır.

Az yukarıda genel dava şartlarından ayrık olmak üzere tespit davasına özgü koşulların mahkemece resen gözetilmesi zorunludur. Bu hukuksal olguların ışığı altında duraksamasız belirtmek gerekirse HUKUKİ YARAR DAVA KOŞULUDUR.

Somut olayda aidiyetin tespiti davası, aidiyetinin tespiti istenen muhdesatların üzerinde bulunduğu. 530 ada 2 parsel sayılı taşınmaz hakkında açılan ortaklığın giderilmesi davasının sonuçlandığı. hükmün kesinleştiği günden sonra açılmıştır. Hal böyle olunca aidiyetin tespiti davasının açıldığı günde ortaklığın giderilmesi davasının derdest olmadığı davacı tarafın sözü edilen taşınmazlarda dava gününden sonra paydaş olduğu dikkate alındığında davacı tarafın dava açmakta hukuki yararının bulunmadığının kabulü gerekir.

Sonuç: Mahkemece bu olgular göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne iadesine, 20.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C. YARGITAY
7.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/1683
Karar: 2004/2074
Karar Tarihi: 31.05.2004

Muhdesatın tespiti istemiyle açılan davada mahkemece verilen kararın incelenmesi davalı Şadıman vekili tarafından istenilmekle temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü;

Davacılar Ayşe ve paydaşları vekili, müvekkilleri ile davalı Şadıman ve arkadaşlarının müştereken malik oldukları 2161 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan tek katlı 90 m2 binanın davacıların miras bırakanı İbrahim tarafından yapıldığının tespiti istemi ile dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, 2161 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan 80 m2 miktarındaki ve 6.524.000.000.-TL. değerindeki binanın "muhdesatın" davacıların miras bırakanı İbrahim tarafından yapıldığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı Şadıman vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece dava ve temyiz konusu binanın "muhdesatın" davacıların miras bırakanı tarafından meydana getirildiği gerekçe gösterilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Davacıların öne sürdükleri ortaklığın giderilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda oluşturulan hükmün 19.9.2001 tarihinde kesinleştiği aidiyetin tespitine ilişkin davanın ise daha sonra 25.10.2002 tarihinde açıldığı dosya kapsamı ile belirlenmiştir. Öte yandan davacı taraf yargılama sırasında davasının "Aidiyetin Tespitine" ilişkin bir dava olduğunu açıklamıştır. Daha açık bir anlatımla davacı taraf davasını "Aidiyetin Tespiti" davası olarak sınırlamıştır. Hal böyle olunca davacıların "eda davası" açabileceği hallerde, icrai niteliği bulunmayan tespit davası açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı tartışmasızdır. Hukuki yarar dava koşuludur. Ortaklığın giderilmesi davası sonuçlanıp hüküm kesinleştiğine göre davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı daha geniş 'kapsamlı "eda davası" niteliğindeki tazminat davası açabilecekleri tespit davasında öne sürdükleri ve sürecekleri her türlü kanıtın eda davasının yargılaması sırasında tartışılacağı da kuşkusuzdur. Mahkemece davacılar yararına dava koşulunun oluşmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA) temyiz harcının istek halinde davalı tarafa iadesine, 31.5.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

Saygılar.