Mesajı Okuyun
Old 13-05-2010, 16:29   #3
ATARAS

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hades
Sayın ATARAS,

Mahkemenin ehliyetsizlik sebebiyle iptal kararı verebilmesi için davacının akit tarihinde hukuki ehliyetinin bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. Sonradan ehliyetsiz olması ve/veya önceden ehliyetsiz iken hukuki işlem tarihinde hukuki ehliyetinin bulunması –ehliyetsizlik sebebine mesnetle- aktin geçersizliği sonucunu doğurmaz. Şayet davacı, akit (hukuki işlem)tarihinde ehliyetsiz ise o zaman bu işlemi geçersiz olmakla tapunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilebilir.

Şayet davacı, akit tarihinde ehliyetsiz değilse (başka bir deyişle fiil ehliyeti var ise) bu durumun Mahkemece saptanması akabinde hata, hile iddialarının muteber olup olmadığı araştırılacaktır. Hile nedenine dayalı olarak dava ikamesinde sizin de belirttiğiniz üzere öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre bahis mevzuudur. Hak düşürücü süre yönünden (bu sürenin durması ve kesilmesine dair kanun maddeleri açık olmakla ve belirtilen husus süreyi durduran ve/veya kesen bir sebep olmamakla birlikte); davacının, hukuki ehliyetini yitirmiş olması ile kendisinin hata ve hileye dayalı tapu iptal ve tescil isteme olanağı bulunmamaktadır; ehliyetsizliği yönünde karar verilene kadar geçecek sürede de takdir edersiniz ki yasal danışmanının bu iradeyi ileri sürmesi söz konusu edilemez. Dolayısıyla vasi tayinine ilişkin davanın ikamesi ile yasal danışman tayin edildiği zaman aralığında sürenin işlememesinin hakkaniyete ve adalete uygun olduğu kanaatindeyim.
Lakin akit tarihinde davacının ehliyetsiz olup olmadığının saptanmadığı, hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu ve vasi tayini davasının süreyi kesen bir neden sayılamayacağı, hile ve hatanın ispatlanmadığı yönünde kararı temyiz edebilirsiniz(diye düşünüyorum ) Ki Mahkemece akit tarihi itibariyle ehliyetli olduğu saptanıp akabinde hile ve hata değerlendirmesi yapılacağından süreden maada hileye dayalı bir hukuki işlem olup olmadığının yargılama sırasında irdelenmiş olması da elzemdir.

P.S: Sorunuzda davacının istemlerini okuyunca Fakültede soruların altına kısıtlı bir şekilde cevaba dair alan ayırmak zorunda kalıp o şekilde sınav yapan saygıdeğer hocalarımız geldi aklıma

Saygılarımla...

Sayın HADES;

Katkılarınız ve cevaplarınız için teşekkür ederim. Soru metnine bakınca gerçekten sınav soruları gibi olduğunu anladım... Ehliyetsizlik konusunda aynen sizin gibi düşünüyorum. Ancak, vasi tayini davası sonuçlanıncaya kadar, ehliyetsiz olup olmadığı belli olmayan kişi hakkında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği şeklindeki görüşe katılmıyorum. Davacı, satıştan 2 ay sonra KANDIRILDIĞINI ÖĞRENDİĞİNİ AÇIKÇA BEYAN EDİYOR. Kandırıldığını öğrenince, yardımsever! komşularından birisi vasi tayini davası açıyor. Yaşlı kadın, bu davada birşeyi olmadığını, yardımsever! komşusunun evini almak için bu davayı açtığını beyan ediyor. Adli Tıp Kurumu, vasi tayinine gerek olmadığını ve muayene tarihi itibariyle yasal danışman atanması gerektiğini bildiriyor. Yaşlı kadın bu rapora itiraz ederek Mahkemeye dilekçe veriyor ve "ben iyiyim, danışman atayacaksanız komşuyu atamayın, şunu atayın" diyor. Mahkeme buna uyarak yaşlı kadının istediği kişiyi yasal danışman atıyor. Satıştan 2 yıl sonra bile Mahkemeye bu dilekçeleri verebilen davacı kadın, müvekkile "ben bu satıştan vazgeçtim" diye ihtarname gönderemez miydi? Yada iptal davası açamaz mıydı? Buna bir engel olmadığı kanaatindeyim... Yargıtay 1. HD 2008/4606 E-9306 K. sayılı ilamında; hileye dayalı bir iptal davası açıldığı, davada hak düşürücü sürenin geçtiği, DAVA AÇMA SÜRESİ İÇİNDE VASİ TAYİNİ DAVASI AÇILDIĞINA GÖRE, DAVACININ EN GEÇ VASİ TAYİNİ DAVA DİLEKÇESİNE MUTTALİ OLDUĞU ANDA HİLEYE DE MUTTALİ OLACAĞI belirtilmiş. Yani, "vasi tayini davası açılmış olması nedeniyle bu davanın sonucuna kadar hak düşürücü süre işlemez, davacıya iptal davası açma yükümü yüklenemez" denmemiş... Bu davanın ayrıntılarını bilmemekle beraber, benim davaya benzediğini tahmin ediyorum. İyi çalışmalar...