Mesajı Okuyun
Old 03-05-2010, 21:38   #2
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan

Sayın Katılımcı,

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi bana göre de hatalı bir kararla mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak davalarına 1 yıllık zamanaşımı süresini uygulamaktadır.

Bu 1 yılık sürenin dayanağı medini kanun 178. madde olarak gerekçelendirilmektedir. Oysa ki 178. madde boşanmanın ferisi niteliğindeki maddi ve manevi tazminatlara ve boşanma sonrası devam edecek olan yoksulluk nafakasına ilişkindir. Madde 178 gerekçesi de bunu açıkça ortaya koymaktadır.

Alıntı:
MADDE 178 - Madde boşanma sebebiyle açılacak davaların, evliliğin boşanma nedeniyle son bulmasından itibaren bir yıllık zamanaşımı süresine tâbi olduğunu hükme bağlamaktadır. Bu hüküm sayesinde evliliğin boşanma nedeniyle son bulmasına rağmen eşlerin yıllar sonra maddî ya da manevî tazminat ya da ilk kez istenilen yoksulluk nafakası dolayısıyla karşı karşıya gelmeleri önlenmek istenmiştir. Bütün alacak istemleri gibi boşanmadan doğan tazminat ve yoksulluk nafakası istemlerinin de bir zamanaşımı süresinin olması gerekir. Bu süre, evliliğin boşanma sebebiyle son bulmasına ilişkin hükmün kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlayacaktır.

Ülkemiz koşullarında, hakkını aramakta maalesef yeteri kadar bilgili olamayan ve imkanla donatılmamış kadın için hakkını aramaya yönelik dava açmasını 1 yıl ile sınırlamak son derece acımasızdır, sakıncalıdır.

Ekonomik gücü, satın almayı ve bilgiyi elinde bulunduranın çoğunluğu erkektir, mağdur ve korunmaya muhtaç ve ezilen yine kadındır.

Hukukun Temel ilkesi adalettir. Adalete erişmek, erişebilmek ise temel hedeftir.

Sosyal Devlet anlayışı bireylerinin adalete erişmesini yaygınlaştırmak ve kolaylaştırmak zorundadır.

Devlet, yasal sistemin herkese eşit ölçüde erişilir ve sistemin hem bireysel hem de toplumsal açıdan adil sonuçlar doğurmasını sağlamak zorundadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin amacı budur.
Alıntı:
Madde 6
Adil yargılanma hakkı

1. Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. Hüküm açık oturumda verilir; ancak, demokratik bir toplumda genel ahlak, kamu düzeni ve ulusal güvenlik yararına, küçüklerin korunması veya davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde, veya davanın açık oturumda görülmesinin adaletin selametine zarar verebileceği bazı özel durumlarda, mahkemenin zorunlu göreceği ölçüde, duruşmalar dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebilir.
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.
3. Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:
a) Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının yardımından yararlanmak ve eğer savunmacı tutmak için mali olanaklardan yoksun bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek;
e) Duruşmada kullanılan dili anlama dışı veya konuşma dışı takdirde bir tercümanın yardımından para ödemeksizin yararlanmak.


Yine Türkiyenin imzaladığı EK-1.Protokol 1. madde

Alıntı:
Madde 1
Mülkiyetin korunması

Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.


Devlet, sosyal devlet anlayışı içinde bireylerin haklarını kullanbilmeleri için uygun yargılama usullerini, hızlı ve adil yargı koşullarını sağlamak zorundadır.

Aksi halde devlet, bireyin adalete yeterli şekilde erişim hakkını kısıtlamış olacaktır.

Anayasa madde 2:

II. Cumhuriyetin nitelikleri

Madde 2 - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Anayasa madde 5:

V. Devletin temel amaç ve görevleri

Madde 5 - Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

Anayasa madde 36:

A. Hak arama hürriyeti

Madde 36 - Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.

Ve yine sosyal devlet; davaların makul bir sürede ve makul masraflarla, uygun yargılama usulleri ile çözümlenmesinin önünü açmak, gerekli düzenlemeleri yapmak zorundadır. Yargılam usulleri açık ve anlaşılır olmalıdır.

Bireyin önüne, hakkını almasını engelleyecek kanundan kaynaklanmayan "daraltıcı yorumlar" çıkıyor ise bu durumda devletin adalete erişimi kolaylaştıracak biçimde davranmadığından söz edebiliriz.

Bu bağlamda açacağınız ikinci davanın zamanaşımı sebebiyle reddedilmesi ve tüm hukuki yolları tüketmesi halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de başvurulabileceği kanatindeyim.

Saygılarımla,