Mesajı Okuyun
Old 09-11-2006, 15:10   #10
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1965/1-26
K. 1965/149
T. 7.4.1965
• İCAZET ( Yetkisiz temsilci )
• YETKİSİZ TEMSİL ( İcazet )
743/m.13
818/m.38
ÖZET : HUMK. Yasasının 60 ncı maddesinde; ( Davayı vekalet aşağıdaki hükümler müstesna olarak Kanunu Medeninin hükümlerine tabidir. ) denilmekte ise de, buradaki Kanunu MedenŒ sözünün anlamı Borçlar Yasasıdır. Zira MedenŒ Yasada, temsil ve vekalet konularına ilişkin hiçbir hüküm yoktur. Borçlar Yasasının 32 ve sonraki maddeleri temsil ve icazet konularında hükümler koymuştur. Özel olarak 38 inci maddedeki: ( bir kimse selahiyetli olmadığı halde diğer bir şahıs namına bir akit yaptığı takdirde, bu şahıs bu akde icazet vermedikçe alacaklı veya borçlu olamaz ) hükmünden çıkan anlam, sonradan verilen icazetin yetkisiz temsilcinin daha önce yapmış olduğu işlemleri de, içine alacağı ve bu işlemlere geçerlilik vereceği yolundadır. İcazet hükümleri geriye yürümesinin, icazetin daha önceki işlemleri geçerli kılmak üzere yapılmış bir işlem olmasının sonuçlarındandır.

Medeni Yasa’nın 13 ve sonraki maddelerindeki temyiz yeteneğine ilişkin hükümler, bu yetenekten yoksun olan kişileri korumak amacıyla konulmuş bulunduğuna göre, bu hükümlerin, amacına aykırı olarak uygulanmaması gereklidir. Bu davada, davacının vekili durumunda bulunan avukat Abdullah'ın açmış olduğu davaya ve yaptığı işlemlere, vasinin bu avukatı yeniden vekil atayarak icazet vermiş olması, davacının yararına bir sonuç doğuracağından, davanın başından beri yapılan işlemlerin geçerli sayılması, bu bakımdan dahi, yasa hükümlerine uygun düşmektedir ve böyle durumlarda, temyiz yeteneğinden yoksun bulunanların yaptıkları işlemlerin icazetle geçerlilik kazanamayacağının kabulü, korumak istenilen kimsenin yararına değil, zararına sonuç vereceğinden, hukuka aykırı olur. Nitekim bu görüş, E.22, K.2 sayılı ve 9.3.1955 günlü içtihadı birleştirme kararının gerekçesinde, o kararı veren kurulca da benimsenmiştir.

DAVA VE KARAR : Bu açıklamalara göre mahkemece, Özel Dairenin yerinde olan bozmasına uyulmayarak direnilmesi, yasaya ve usule aykırıdır.

T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/13428
K. 2003/1988
T. 27.2.2003
• TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Düzenlediği Tellallık Sözleşmesi Gereği Komisyon Ücreti Alacağını Alamamasından Kaynaklanan Zararının Tazminini Talep Etmesi )
• YETKİSİZ TEMSİLCİ ( İcazetin Varlığının Yasal Delillerle İspat Edilmesinin Gerekmesi )
• İCAZET ( Yetkisiz Temsilcinin Temsil Edilence İcazet Verilmesi Halinde Yetkili Kılınmış Sayılacağı )
• YETKİSİZ TEMSİLCİ OLDUĞUNUN BİLİNMESİ ( Davalının Annesinin Bir Vekaletname Olmadan Yetkili Mümessil Olmadığını Bile Bile Davalı İle Sözleşme Yapmış Olduğunun Gözetilmesi )
818/m.39
ÖZET : BK.39 maddesine göre mümessil olarak imza edene icazetten sonra sarahaten veya zimmen imtina olunursa akdin sahih olmamasından tahaddas eden zararın tazmini zımnında, mümessil sıfatını takınan kimse aleyhinde dava ikame olunur. Fakat bu kimse diğer tarafın selahiyeti bulunmadığına vakıf olduğu veya vakıf olması lazım geldiğini ispat ettiği takdirde davaya mahal yoktur. Somut olayda davacı icazetin varlığını yasal delillerle ispat etmiş değildir. Fakat davacı limited şirket olup tacirdir. Önceden davalının annesi ile 20.2.1999 tarihinde bir sözleşme yapıp sonradan davalının annesinin bir vekaletnamesi olmadan yetkili mümessil olmadığını bile bile davalı ile davaya konu sözleşmeyi yapmış olmakla davalıdan istemde bulunması mümkün değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilâmda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalının annesinin maliki olduğu taşınmazın satışı hakkında davalının annesi ile tellallık sözleşmesi düzenlediklerini, dairenin Donya B.'a satılması hakkında anne Nursel Y. ile uzlaşma sağlandığını, ancak davalının, şifai anlaşmayı yazılı hale getirmek için hareket ettiğini söyleyerek 29.7.1999 tarihli "satış sonrası alım satım ve komisyon sözleşmesini" imzalayıp 250.000.000 TL kaporayı aldığı halde davalı ve anne Nursel Y.'nin gerekçe göstermeden satıştan vazgeçtiklerini bildirdiklerini, komisyon ücretinin tahsili hakkında Nursel Y. hakında açtıkları davanın, davalının Nursel Y.'nin yetkili temsilcisi veya vekili olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, bu nedenle davalının BK.39 maddesi gereği sorumlu olduğunu ileri sürerek komisyon ücreti olarak uğradıkları gelir kaybı olan 495.000.000. TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının kendisinin yetkisiz temsilci olduğunu bildiğinden BK.39 maddesi gereği sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki 29.7.1999 tarihli "satış sonrası alım-satım ve komisyon sözleşmesi"ni davalı, annesi Nursel Yüce adına imzalamıştır. Davacının önceden Nursel Yüce ile 20.2.1999 tarihli komisyon sözleşmesi yaptığı davacı ile Nursel Yüce arasında görülüp sonuçlandırılan Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2000/59-440 sayılı dosyasından anlaşılmaktadır.

Davalı, sözleşmeyi annesi adına düzenlemiş olduğuna, davalının annesinden aldığı bir vekaletnamenin de bulunmadığına göre bu sözleşmeyi mümessil sıfatını takınarak imzaladığının kabulü gerekir. BK.39 maddesine göre mümessil olarak imza edene icazetten sonra sarahaten veya zimmen imtina olunursa akdin sahih olmamasından tahaddas eden zararın tazmini zımnında, mümessil sıfatını takınan kimse aleyhinde dava ikame olunur. Fakat bu kimse diğer tarafın selahiyeti bulunmadığına vakıf olduğu veya vakıf olması lazım geldiğini ispat ettiği takdirde davaya mahal yoktur. Somut olayda davacı icazetin varlığını yasal delillerle ispat etmiş değildir. Fakat davacı limited şirket olup tacirdir. Önceden davalının annesi ile 20.2.1999 tarihinde bir sözleşme yapıp sonradan davalının annesinin bir vekaletnamesi olmadan yetkili mümessil olmadığını bile bile davalı ile davaya konu sözleşmeyi yapmış olmakla davalıdan istemde bulunması mümkün değildir. Durum böyle olunca davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA,peşin harcın istek halinde iadesine, 27.2.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.